4 gün önce Milli Eğitim Bakanlığı Şırnak'ın Cizre ve Silopi ilçelerindeki öğretmenlere, '14-15-16 Aralık tarihlerinde hizmet içi eğitime' alındıklarının ve bu eğitimi kendi memleketlerinde alabileceklerinin mesajını yollayınca valizini toplayan attı kendini memleketine.
Kimin yazdığı belli olmayan bu yazıdaki gibi "Niye gittiniz?" diye sitem etmek ona keza.
Kim yazmış olursa olsun yürek burkan bir yazı bu. Gidenleri yargılamayan ama gidişe kırgın bir yazı.
İnsanın boğazını düğüm düğüm düğümleyen, ülkenin halini gözler önüne seren, kimseye söyleyecek söz bırakmayan bir yazı.
Öğretmenler ilçeden kaçarken isminin "Şehmus" olduğu öğrenilen bir öğretmen, sosyal medyadan öğrencileri ile fotoğrafını paylaşarak "Bu bebeler bu şehirdeyken ben bu şehri bırakıp kaçar mıyım... Kaçarsam nasıl geri dönüp bakarım yüzlerine.." diye yazdı.
(* Bu paylaşımın altında yüzlerce tehdit mesajı alan Şehmus öğretmen, bir arkadaşının sosyal medyada yazdığına göre, hesabını dondurmak zorunda kalmış. Şehmus öğretmenin fake hesap olduğu da söylentiler arasında.)
Kim yazmış olursa olsun yürek burkan bir yazı bu. Gidenleri yargılamayan ama gidişe kırgın bir yazı.
İnsanın boğazını düğüm düğüm düğümleyen, ülkenin halini gözler önüne seren, kimseye söyleyecek söz bırakmayan bir yazı.
Öğretmenler ilçeden kaçarken isminin "Şehmus" olduğu öğrenilen bir öğretmen, sosyal medyadan öğrencileri ile fotoğrafını paylaşarak "Bu bebeler bu şehirdeyken ben bu şehri bırakıp kaçar mıyım... Kaçarsam nasıl geri dönüp bakarım yüzlerine.." diye yazdı.
(* Bu paylaşımın altında yüzlerce tehdit mesajı alan Şehmus öğretmen, bir arkadaşının sosyal medyada yazdığına göre, hesabını dondurmak zorunda kalmış. Şehmus öğretmenin fake hesap olduğu da söylentiler arasında.)
Cizre'de görev yapan öğretmen P.S. ise: "Beraber çalıştığımız bazı öğretmenler de onlarla iletişimdeydi. Bu nedenle okulda rahat hareket edemiyorduk. 'Dön' dediklerinde döneriz. Askerler için nasıl kutsal bir görevse bizim için de böyle." demiş.
PKK bir yandan öğretmenleri gitmemeleri konusunda engellemeye çalışırken, bir yandan da HDP'li Pervin Buldan twitter üzerinden yayınladığı fotoğraflarla beraber şu mesajı yazmış: "Bırakıp gitmeyeceksin. Terk etmeyeceksin. Bir gün geri dönmek istersen yüz bulamayabilirsin." Mesaja gelen tepkiler üzerine de yazdıklarını silmiş.
(* Tamam gitmesinler de, nasıl ders işlesinler? Silahların gölgesinde ve canları ceplerinde gezerken mi? Hem, "yüz bulmak" derken....?)
(* Tamam gitmesinler de, nasıl ders işlesinler? Silahların gölgesinde ve canları ceplerinde gezerken mi? Hem, "yüz bulmak" derken....?)
"Nereden çıktı bu hizmet içi eğitim?"
Milliyet gazetesi yazarı Serpil Çevikcan da bu konuyla ilgili bir ayrıntıyı köşesine taşımış.
İşte Çevikcan'ın 15 Aralık 2015 tarihli o yazısı:
"Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Mehdi Eker, önceki akşam İstanbul'da bir hemşehri düğününde. Düğünün ritüelleri gerçekleştirilirken Ak Parti İstanbul Milletvekili Feyzullah Kıyıklık, cep telefonuna gelen bir mesajı okur okumaz Eker'in yanına geliyor. Mesajı gönderen Cizre'nin Dicle Mahallesi'nde yoğunlukla devlet memurlarının oturması nedeniyle fiilen lojmana dönüşmüş bir apartmandan beş genç öğretmen. Öğretmenlerden dördü kadın. Gelen mesajın özeti şu: 'Çatışma var, saldırıya uğradık. Evimizden dışarıya çıkamıyoruz, bizi kurtarın.' Eker, PKK'nın açtığı hendekler, ilçedeki terör örgütü mensuplarının eylemleri, sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar nedeniyle yaşamın doğal akışını sürdürmenin imkânsız bir hal aldığı Cizre'de görevli öğretmenleri içinde bulundukları durumdan kurtarmak için hemen devreye giriyor. Şırnak Valisi Ali İhsan Su'yu arayan Eker, öğretmenlerin halini bildiriyor. Uzun yıllardır Diyarbakır'da politika yapan, bölgeyi, Kürt sorunu ve terörle mücadelenin her safhasını çok iyi bilen Eker'in müdahalesinin ardından sabah saatlerine kadar süren; il ve ilçe milli eğitim müdürlerinden kaymakama, polise kadar pek çok yetkilinin devrede olduğu bir trafik yaşanıyor. Öğretmenler, görev yapmak için bulundukları Cizre'de sıkışıp kaldıkları apartman dairesinden çıkarıldıklarında saatler dün sabah 06:30'u gösteriyor."
Yazının tamamı için tıklayınız:
Konu hakkında araştırma yaparken 11 Eylül 2015 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi'nde yer alan bir haber takıldı gözüme. Cizreli ve Şırnak Tabip Odası Başkanı olan Azad Karagöz, 2 çocuğu ve hamile eşiyle birlikte Cizre?den gizlice kaçtıklarını söylemiş haberde. Olaylardan önce buğday hasadı yapıldığını ve insanların buğdayları kaynatıp yediğini söyleyen Karagöz, ?İçecek su yok. Olan az miktardaki su da bebeklere içiriliyor. İnsanlar susuzluktan kırılmak üzere. Evler arasında dayanışma da sağlanamıyor. Çünkü kimse kimsenin yanına gidip gelemiyor. Bir çatışma değil, toplar atılıyor, hiçbir şey televizyonlarda anlatıldığı gibi değil, sesimizi duyurun? diye isyan etmiş. 20?nin üzerinde sivilin öldüğünü, sokağa değil, balkon ve pencereye çıkmanın yasak olduğunu söyleyen Karagöz, ?Ben Cizre?de 90?ları yaşadım. Böyle bir eziyet görmedim. Böyle devam ederse onarılamaz şeyler olacak? diye konuşmuş.
Haber için tıklayınız:
(* Sadece öğretmenler görevli olarak atanmıyor oralara. Doktoru, hakimi, savcısı ve pek çok kamu görevlisi de yaşıyor o ilçelerde. Mecburi hizmetleri bitince oralarda kalmak isterler mi, yoksa bir an önce kaçmak mı isterler, tartışılır...)Savaş şehre indi derken pek de haksız değilmişiz demek ki.
Haber için tıklayınız:
(* Sadece öğretmenler görevli olarak atanmıyor oralara. Doktoru, hakimi, savcısı ve pek çok kamu görevlisi de yaşıyor o ilçelerde. Mecburi hizmetleri bitince oralarda kalmak isterler mi, yoksa bir an önce kaçmak mı isterler, tartışılır...)Savaş şehre indi derken pek de haksız değilmişiz demek ki.
Yıllardır kanırtıla kanırtıla kanatılan bu yaranın nasıl kapanacağını, bu kan içinde nasıl yaşanacağını, kanın nasıl durdurulacağını bilmiyorum.
Savaş şartları süren bir yerde nasıl eğitim yapılacağını, nasıl çocuk olunacağını, nasıl genç olunacağını, nasıl yaşlı olunacağını, nasıl kadın olunacağını, nasıl erkek olunacağını bilmiyorum.
Neşe içinde oynaşan çocuklar, köşe başlarında sevdalandıkları kızı bekleyen delikanlılar, hoşlandıkları çocuğa göz ucuyla bakan kızlar, evde ocak başında akşam yemeğini hazırlayan kadınlar, işinde gücünde, bazen bir dükkan önünde, bazen camide, bazen kahvede birbiriyle sohbet eden adamlar, ezan saatini bekleyen yaşlılar, gelinlerini çekiştiren kaynanalar olsa diyebiliyorum sadece. Günlük hayat bazen telaşeli, bazen de aheste aksa.
Polis güvenliği sağlasa, asker sevgiyle selâmlansa.
Uzaklarda öğretmenlik yapan yakınını ziyarete gitse insan korkmadan. Memleketinin bu köşesini tanısa bahaneyle. Havasını koklasa, vatandaşını tanısa.
****
Demem o ki;
Orada bambaşka bir dünya var uzakta. Gitmediğimiz, görmediğimiz, bilmediğimiz...
Ne hayatlar yaşanıyor, ne umutlar tükeniyor, ne nefretler bileniyor, ne oyunlar sahneleniyor diye düşünmediğimiz...
Ve;
Duyurulduğu kadarıyla, gösterildiği kadarıyla, anlatıldığı kadarıyla oturduğumuz yerden haklarında ahkâm kestiğimiz...
Savaş şartları süren bir yerde nasıl eğitim yapılacağını, nasıl çocuk olunacağını, nasıl genç olunacağını, nasıl yaşlı olunacağını, nasıl kadın olunacağını, nasıl erkek olunacağını bilmiyorum.
Neşe içinde oynaşan çocuklar, köşe başlarında sevdalandıkları kızı bekleyen delikanlılar, hoşlandıkları çocuğa göz ucuyla bakan kızlar, evde ocak başında akşam yemeğini hazırlayan kadınlar, işinde gücünde, bazen bir dükkan önünde, bazen camide, bazen kahvede birbiriyle sohbet eden adamlar, ezan saatini bekleyen yaşlılar, gelinlerini çekiştiren kaynanalar olsa diyebiliyorum sadece. Günlük hayat bazen telaşeli, bazen de aheste aksa.
Polis güvenliği sağlasa, asker sevgiyle selâmlansa.
Uzaklarda öğretmenlik yapan yakınını ziyarete gitse insan korkmadan. Memleketinin bu köşesini tanısa bahaneyle. Havasını koklasa, vatandaşını tanısa.
****
Demem o ki;
Orada bambaşka bir dünya var uzakta. Gitmediğimiz, görmediğimiz, bilmediğimiz...
Ne hayatlar yaşanıyor, ne umutlar tükeniyor, ne nefretler bileniyor, ne oyunlar sahneleniyor diye düşünmediğimiz...
Ve;
Duyurulduğu kadarıyla, gösterildiği kadarıyla, anlatıldığı kadarıyla oturduğumuz yerden haklarında ahkâm kestiğimiz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder