28 Aralık 2015 Pazartesi

Aydınlık, ışıklı, mavilikli, güneşli bir iz

Tahmini 1940'larda yazdığı şiirinde Nâzım Hikmet Ran,
"Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler" demiş.
Güzel demiş Usta.
O demiş, biz de o gün bugün bekler dururuz o güneşli günleri.
Yazlar gelir, kışlar gelir, baharlar gelir, biz hep bekleriz.
Söylenişinin üzerinden neredeyse yetmiş beş yıl geçmiştir, biz hala umutla bekleriz.
Çaresizce inanırız yazılmış bu mısralara. 
Ne zaman gelecektir o günler diye sormayız.
Yoksa birileri bizi avutuyor mudur, oyalıyor mudur, oyalarken de hem hayatlarımızı, hem umutlarımızı sömürüp yok ediyor mudur demeyiz. 
Peki ya biz niye uyanamıyoruzdur diye, nasıl hala aynı dizelerle umutlanıp olduğumuz yerde sayıyoruzdur diye hiç düşünmeyiz.
Çocukların mermiler arasında kalıp da vurulduğu, kâh ailelerinin yanında kâh bakım evlerinde şiddete, tacize, tecavüze uğradığı, savaştan kaçan mülteci ailelerin, en çok da çocuklarının Ege Denizi'nden canlı çıkamadığı, pek çoğunun ise sokaklarda yaşayıp dilencilik yaparken ölümle burun buruna yaşadığı, her anlamda, her konuda yaşanan fırsat eşitsizliğinin had safhada olduğu bir ülkede hala, "Çocuklar inanın, inanın çocuklar, Güzel günler göreceğiz güneşli günler" diyerek onlarla alay edermişcesine boş ümitler saçmak istemiyorum ben artık etrafa.
İtiraf edin;
Güzel günlerde değiliz. 
Lakin bu günleri de arayacağımız günlerin gelmesinin an meselesi olduğunun da bilincindeyiz.

"Hani şimdi biz 
Bir peri masalı dinler gibi seyrederiz 
Işıklı caddelerde mağazaları, 
Hani bunlar, 
77 katlı yekpare camdan mağazalardır." demişsin ya dizelerinde Usta;
Ah cancağzım ah, bak yine geldi yılbaşı, yine her yer ışıl ışıl.
Bir peri masalı izler gibi izliyoruz biz de ışıklı caddelerdeki mağazaları, meydanlardaki cümbüşlü kutlamaları. 
Sanki her şey yolundaymış gibi,
Sanki sen bu şiiri yazdığının üzerinden yıllar geçmemiş gibi...

"Hani şimdi biz haykırırız,
Cevap: 
Açılır kara kaplı kitap: Zindan 
Kayış kapar kolumuzu 
Kırılan kemik, kan" demişsin bir de;
Yine aynı be Nâzım yine aynı... 
Haykırmaya gör bak bir. 
Göreceğin yine zindan, hep zindan.
Ki o zindanlar dolu hep haykıran insan...
"Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar 
Işıklı maviliklere süreceğiz"
Şiirin adı üzerinde malum, sen de adının hakkını vererek pek güzel nikbinlik etmişsin Usta.
Hep hayal etmişsin, hep hayal etmişsin...
Okuyanları da hiç gerçekleşmeyen ve sanki hiç gerçekleşmeyecek hayallere gark etmişsin...
Ah Usta, galiba sen sanki sadece hayal etmeyi sevmişsin,
Ben hayal ettim, gerisini siz halledin demişsin.
Edemedik işte. 
Biz de içimizdeki nikbinlikle hala hayallerdeyiz...

Devam ediyorum şiire;

"Hani şimdi bizim soframıza haftada bir et gelir. 
Ve çocuklarımız işten eve sapsarı iskelet gelir..."
Bırak sapsarı iskeleti, şimdilerde çocukların işten eve gelemedikleri bile oluyor Usta.
Trafikti, terördü, fanatikti, sapıktı derken eve kendisini sağ salim atabilen haline şükrediyor.
Ve ertesi gün yine başlıyor aynı savaş...

Bak yine aynı cümle çıktı karşıma; "Güzel günler göreceğiz, güneşli günler"
Yine aynı soruyu sorayım o zaman ben de:
"Peki ama ne zaman Usta, ha ne zaman?"
Gelecek zamandan şimdiki zamana geçsek de gelsek artık bugünlere diyorum.
Ki artık eski günlerin geleceğindeyiz, hatta geçmişindeyiz...
Lakin türkü aynı.
"Motorları maviliklere süreceğiz, ışıklı maviliklere" 
Suriyeliler gibi mi yoksa?
İçimden böyle demek geldi Usta, affet...
****
Görüldüğü üzre, gerçeklerle yüzleşip somut adımlar atmadığımız sürece daha çok söyleyeceğiz biz bu türküyü. Dilimize marş edip, durup durup söyleyeceğiz hatta.
On yılı açık alınla çıkanların marşı olan 10. Yıl Marşı'nı kendi üzerimize alınıp delicesine söylediğimiz gibi evirip çevirip öyle söyleyeceğiz.
****
İnkâr edemem;
Bir zamanlar güneşli günler vardı benim için. 60'lar, 70'ler...
Motorumu ışıklı maviliklere sürdüğüm güzel günlerdi hepsi.
Biliyorum ki benim yaşlarımda olan pek çoğunuz için de öyleydi.
Çocuk halimde güneşli zannettiğim günlerde yaşananları ve bugünlere gelen yolun o günlerden nasıl ince ince hazırlandığını öğrendikçe ise, o günlerin de aslında ne kadar kara bulutlarla dolu olduğunu anladım. 
İçimdeki eski güneş de soldu gitti sonra...
****
Her şeye rağmen şimdi yine gülümsüyorum umutla yarınlara.
Gülümserken bir yerlere dokunuyorum bir yandan da.
Bazen bir insanın yüreğine, bazen bir hayatın seyrine değiyor elim. 
Geçip giderken bu dünyadan, iz bırakma derdindeyim ardımda.
Aydınlık, ışıklı, mavilikli, güneşli bir iz.
Elim erdiğince, gücüm yettiğince...


28 Aralık 2015 / C.E.Y.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder