İyi giden bir ilişki bir diğeri tarafından artık iyi gitmediğinde, birinin gönlü diğerinden geçip de bir başkasına düştüğünde, düşmese de artık ilişkiyi sürdürmek istemediğinde açıkça konuşup bitiremez ilişkiyi.
Başlar ufaktan ufağa uzaklaşmaya.
Arama araları uzundur, aradığında da sesin eski tınısından eser yoktur.
Mesajlar yazılmaz, yazılan mesaj hemen cevaplanmaz.
İlişki tazeyse bu veriler "hevesini aldı bitti" ye yorulur, eskiyse "bitirmeye cesareti yok"'a.
Bir belirsizlik, bir bu değişime ne anlam vereceğini bilemezlik, bir kendi kendinin içini yiyişlik.
Ya yıllara kıyamadığından ya konuşmaya değer bulmadığından ya da "maçası" sıkmadığından ilişkiyi "resmen" bitiremez birliktelikten vaz geçen kişi.
İster ki evrene saldığı veriler değerlendirilsin ve istemediği kişi kendiliğinden gitsin...
Lakin evlilikler böyle değildir.
Ortada bir akit vardır ve kurallara uymak gerekir.
Evliliğe nasıl "evet" denmişse, ayrılığa da "evet" demek normaldir.
Davayı kim açacak diye birbirini süründürmek evliliğe ihanettir.
İstemeyen istemediğini açıkça söyler, gerekli anlaşmalar sağlanır ve herkes hayatını yeniden yaratır.
Başlangıçta bir yastıkta kocamak için söz verildiyse de değişim kaçınılmazdır, ayak uyduramayan geride kalır.
Yapışıp kalmak ve istenmezlik verilerine aldırmamak, çiğnendikçe çürüyen ve her tarafa yapışan sakıza dönen bu birliktelikteki "GİT" mesajını anlamayan ya da anlamazdan gelen tarafın işi.
Ve bir de o ilişkiden nemalananların.
Yani kaynağı kaptırmaktan korkanların.
O yüzden; kalmayı bilmek kadar, vakti geldiğinde gitmeyi de bilmek lazımdır.
Bunun için de "güç, karakter ve irade" lazımdır.
Devlet ve millet arasındaki ilişki de farklı değil.
Zengin kapıya kapak atıp da üstüne bir de çocuk yapmak ve yerini sağlamlaştırmak gibi...
Kaynağın başını tutan ve koltuğu kaptırmaktan ölümüne korkan kişi gitmemek için elinden geleni yapacaktır elbette.
O, o koltuk ile "var" olmuştur ve yine o biliyordur ki koltuk altından aldığında püf diye "yok" olacaktır.
Halkın verdiği "istemeyiz" mesajlarını sahte "isteriz" sesleri ile boğmaya çalışması hep ondandır.
Hani "Kadın dediğin" yazısının sonunda demiş ya Sibel Bengü, "Sen de adam olacaksın, seçmesini bileceksin" diye.
Ha, seçemediysen de en azından değiştirmesini bileceksin.
Bekir Coşkun bugünkü yazısında ne güzel söylemiş: "Diktatör seçimle gitmez"
E vallahi doğru, manita mı ki o soğutmalarla gitsin?
Karı/koca mı ki boşanmayla gitsin?
Kolay mı öyle,
"Yazıl" gelsin, "trip at" gitsin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder