13 Ekim 2015 Salı

Maestro!

Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası sezonu Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde verdiği muhteşem bir konserle açtı. Gecede, art arda vefat eden Merinos AKKM Genel Koordinatörü Semih Pala ile DMD Korosu koristlerinden ve yöneticilerinden Dr. Parkan Sanlıkol anıldı.
Konser boyunca bir yandan kayıpların hüznü ile hüzünlenirken, diğer yanda müziğin kanayan yaralara nasıl iyi geldiğini bir kez daha yaşadık.
Ruhlarımız dinlendi, yaşadığımız sıkıntılardan bir nebze olsun arındık...

Yaklaşık 45 kişiden oluşan orkestra, repertuvarlarındaki eserleri icra ederken büyük bir uyum içindeydi. Herkes ne zaman çalacağını, ne zaman duracağını biliyordu.
Konser boyunca sadece birkaç kez çalan Zil'e odaklandım ben en çok. Vurmalı çalgılar sanatçısı çalıyordu Zil'i.
Tam zamanında, tam olması gerektiği kadar uzunlukta, ne daha uzun, ne daha kısa idi Zil'in sesi.
Minicikti bu konserdeki rolü, lakin hakkı verilmeliydi. Verildi de. Rolün büyüğü küçüğü olmazdı, eksik parça layıkıyla tamamlanmalıydı.
Yaylılar, üflemeliler, vurmalılar; hepsinin gözü Şef'te, Şef'in gözü de hepsinin üzerinde tamamlandı konser.
****
Konuya orkestra ile girmemin bir sebebi var.
Konseri izlerken düşünüp, yöneticilerle ve ekipleriyle örtüştürdüğüm bir sebep.
Üst üste yaşanan felaketlerin ardından yetkili kişilerin halk karşısındaki tutumlarını gördükçe de iyice pekiştirdiğim bir sebep.
Maestro orkestrasını iyi yönetebilmek için çalınan tüm eserlere vakıf olmalıydı öncelikle.
Lakin maestro kendini klonlatıp, tüm çalgıların başına geçip, hepsini kendisi çalamayacağına göre, konser verebilmek için çalgısının ehli sanatçılara ihtiyacı vardı.
Yanlış basılan bir nota, erken girilen bir ses tüm konseri alaşağı edebilirdi.
O sebep, maestro kadar ekip de önemliydi.
****
Bizim maestro her sazı kendisi çalsın istiyor malum.
Yetişemeyince de sazı kendisinin istediği gibi çalacak insanlar istiyor.
"Ekiptekiler saz çalmayı bilmeseler de olur" deyip dolduruyor orkestraya kendi istediği tayfayı.
Komutlar üst üste gelirken maestrodan, saz çalmayı bilmeyen sazcının elleri yanlış tellerde geziniyor. Bambaşka üflüyor klarnet. Yanlış yerde vuruyor tokmağı davulcu.
Bir kakofonidir ki sormayın...
Kulak tırmalıyor, iç bulandırıyor.
Üstelik maestro bir de salonun kapılarını kapatmış, ne kendisi gidiyor, ne de dinleyicileri gönderiyor. "Dinleyecekseniz, illa ki beni dinleyeceksiniz" diyor.
Müziği bu kakofoni zannedenlerde sorun yok, onlar hallerinden ziyadesiyle memnun.
El çırpıp tempo tutuyor zevat.
Az buçuk müzikten anlayanlarda dert.
Televizyon değil ki zaplayasın da kurtulasın. CD değil ki basıp yerinden çıkartasın.
Ne göz yummakla, ne kulak kapatmakla başa çıkılıyor.
****
Oysa severiz biz müziği.
Orkestradaki farklı müzik aletlerinin birleşerek yarattığı ahengin lezzetini severiz.
Orkestrasını tüm notalarda uçarcasına yöneten şefleri severiz.
Solo sanatçıların resitallerini severiz.
Kısacası biz iyi müzik dinlemek isteriz.
O yüzden,
Maestro!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder