30 Haziran 2015 Salı

Çıkmaz sokak

"Hiç kimse işe yaramaz değildir, en azından kötü örnek olabilir"e örnek bir hayat hikâyesi sürüyor gözlerimizin önünde.
Acımak bir yandan, kızmak bir yandan, kınamak ve önlem alınması için yol aramak bir yandan.
1983 doğumlu bir çocuk Onur Özbizerdik...
Annesi gözlerinin önünde üvey babası tarafından vurdurtulmuş.
Üvey babası yeraltı dünyasının ünlü bir ismi.
Annesinin babası olan dedesi ona keza.
Anne de o o ortamda büyümüş. Henüz dokuz yaşındayken silah kullanmaya başlamış, öğrenimini yarıda bırakarak 1981 yılında daha lise birinci sınıfta iken Adanalı gece kulübü sahiplerinden İhsan Özbizerdik'in oğlu Uğur'la evlenmiş, geçimsizlikten dolayı boşanmış, 1991 yılında babasıyla ters düşmesine rağmen Alaattin Çakıcı ile evlenmiş, 1994 yılında boşanmış, 1995 yılında Uludağ'da Çakıcı'nın tetikçisi tarafından öldürülmüş...
Neden öldürülmüş derseniz; Kılıç'ın ölümüne giden yolculukta yaşananlar internette en ince detayına kadar mevcut...

Hal böyle olunca dedesinin himayesinde büyümeye başladı Onur.
Onur'un adı dedesi öldükten sonraki bir buçuk yıl içinde ard arda üç olaya karıştı.
Her seferinde serbest bırakıldı.
Çünkü yaşı 16'ydı...
Basın ona "Küçük Baba" adını takmıştı.
O da bu isme layık olmak için elinden geleni ardına koymamıştı.

Ya Onur'un öz babası? Onu gören var mıydı?

Onur'un yaşı şimdi 32.
Ve o hâlâ suç işlemeye devam ediyor.
Polis de onu gözaltına alıp alıp salıvermeye...
Salıverildikten 45 dakika sonra yine suç işliyor Onur.
Bu kez iki buçuk aydır flört ettiği Melis Çakır'ı "darmadağın" ediyor.
Melis Çakır'ın dediğine göre; "Kaybedecek hiçbir şeyi olmadığını, en fazla 30 yıl yiyeceğini, sürekli para verip serbest kaldığını, son serbest kalışının da 400 bin dolara patladığını söyleyerek ve bir yandan da 'Annem gibi öleceksin!'" diyerek...
****
Melis'in onunla ne işi olduğunu sorgulamayın.
O ayrı bir mevzu.
Melis olmasa Esra, Esra olmasa Ayşe, Ayşe olmasa Tülin...
İçinden çıkamadığı bu girdabın odak noktası Onur. Esas sorgulanması gereken kişi Onur.
Onur etrafta nerede patlayacağı belli olmayan pimi çekilmiş bir el bombası gibi dolaşıyor.
Öfke kontrolü olmamasının ardında, her durumdan sıyrılabilme güvenci ve korkusuzluğu yatıyor.
Annesinin ölümü sırasında yaşadığı travmanın etkisinde belki. Ya da onun ardına saklanıyor.
Sebebi her ne ise, yaşadıkları ve yaşattıklarının bahanesi olmamalı.
Birileri artık görmeli ki Onur'un durumu emniyetlikten ziyade tedavilik...
Daha fazla geç olmadan. Daha fazla can yakmadan.
Yuvarlanan bu testi "su yolunda" kırılmadan...
****
Toplumda Onur tek değil elbet.
Kadına şiddet uygulayanların pek çoğunun derdi kendisiyle.
O yüzden kimselerle olamıyorlar.
O yüzden kaplarına sığamıyorlar.
O yüzden şiddet üzerine şiddet uyguluyorlar.
Kadına, çocuğa, yaşlıya, hayvana.
Kendinden güçsüz olan her canlıya.
Hatta eşyalarına...
Hoyrat, öfkeli, huysuz, uyumsuz ve korkusuz.
Aslında derinliklerde sevilmek isteyen ama sevgiyi bilmeyen.
Sevmek isteyen ama sevmeyi bilmeyen.
Aşk dediği takıntıları ile zarar veren.
Dizginleyemediği egosu ile zarar veren.
Çaresizliğine çare olmayı bilmeyen.
Adeta bir çıkmaz sokakta duvarlara çarpa çarpa kendisiyle birlikte dokunduğu her şeyi tüketen...
Acınası,
Acınmakla kalmayıp yola sokulası...
Ama nasıl?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder