Yaz mevsimi...
Arada yağsa da havalar güzel.
Kapı cam açık. Efil efil esiyor dört bir yandan.
Sineklikleri takmadım henüz.
Fırsattan istifade camdan içeriye dalanlar oluyor tabii.
Tek tük sivrisinek, minik kelebekler vesaire.
Kahverengi ve irice bir kelebek girdi içeriye iki gün önce.
Çıkartmaya çalıştım, çıkartamadım. Camı açık bıraktım ki kendisi çıksın.
Akşam, hatta gecenin ta üçünde, bir kanat sesi...
"Ah" dedim, "Çıkamamışsın!"
Pati ile bakıştık. İkimiz de sesin geldiği yeri bulmak için kulak kabarttık.
Uyumuşuz sonra...
Arada bir iki kanat sesi duyuyorum. Uyku ile uyanıklık arasında kelebeğin can çekiştiğini, aç ve susuz kaldığını, uçmak için çabaladığını ama güçsüzlükten uçamadığını, yerlerde debelendiğini düşünüyorum.
Kalkıp bakıyorum. Ses kesiliyor.
Öyle böyle sabah oldu.
Uyanıp kalktıktan sonra gördüm kelebeği.
Tavana çarpıp duruyor, adeta tavanı delip gökyüzüne ulaşmaya çalışıyor.
Tavanın beyaz kireç badanalı sathı aydınlığı ve güneşi hatırlatıyor olmalı ona.
Camı açtım, perdeyi sonuna kadar sıyırdım.
Uç hadi, aydınlığa uç...
Gitti cama kondu.
Üç parmak ötede özgürlük, o ise üç parmak beride hapis...
Bir el atayım hafiften de, açık camdan uçsun gitsin dedim, odanın içine geri döndü.
Bıraktım...
Cam açık, perde sıyrık...
****
Döndüm kendi hayatlarımıza sonra.
Çaresizliklerimize, ümitsizliklerimize, gözümüzde büyüttüklerimize.
Hepimiz çıkışın bir adım berisindeyiz belki.
Görmüyoruz.
Cama yapışmış bir halde dışarıya çıkmak için debelenip duruyoruz. Aynı yerde, aynı pozisyonda, insanüstü bir mücadele ile sadece ama sadece kendimizi tüketiyoruz.
Başka bir yol yokmuş gibi davranıyoruz.
Oysa var.
Bundan kötü dahi olsa var.
Bak, biraz geri çekil ve bak.
Çok da uzakta olmamalı çıkış. Bakarsan göreceksin...
Yerinden kıpırdamadıkça, camda vızıldamaktan bitap düşerek ölen sinekler gibi cam önünde can vereceksin sen de.
Uçarsan da öleceksin evet.
Lakin uçarken öleceksin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder