24 Haziran 2024 Pazartesi

Bu Masallar Değişmeli!

Uzun zamandır izleyemediğimiz Nilüfer Kent Konseyi Kadın Meclisi Tiyatro Çalışma Grubu, 24 Haziran akşamı "Masallara Sığmayan Kadınlar" oyunu ile sahnedeydi. Nilüfer Belediyesi Uğur Mumcu Sahnesi'nde oynanan oyuna ilgi çok büyüktü. Salon merdivenlerine kadar doldu. Anlaşılan oydu ki; Nilüfer Kent Konseyi Kadın Meclisi Tiyatro Çalışma Grubu epey özlenmişti. 
Berrin Kulya Balkanlar'ın yazıp yönettiği oyunun Yönetmen Yardımcısı Elif Dörter, Reji Asistanı, aynı zamanda oyunda Masalcı'yı canlandıran Songül Günay idi. Yazdığı tiyatro oyunları ve oyunculuğu ile tanıdığımız Ayşe Alagöz de ekibe desteğini esirgememişti.
Kendilerini daha önce sahnede birkaç kez izlemiş olduğumdan, oyunun başında sahneye maskeli beşler gibi çıkan oyuncuları seslerinden tanımamam mümkün değildi. 
Evet bu Betül Kırlangıç, bu da Yünel Zorlubaş, evet evet tanıdım bu Zarif Ulak, Emel Helvacı'yı da çıkardım. Leyla Demir'i de... Ülker Yonak zaten maskeli değildi.
Maskelerin ardından birer kadın masal karakteri vardı ve bu karakterler kadınları neden böyle anlattığı için Masalcı'dan hesap soruyorlardı. 
Kırmızı Başlıklı Kız'ı niçin kurt kapıyordu mesela? Küçücük kız neden yalnız başına ormana gönderiliyordu? Neden kırmızı kıyafet giydiriliyordu? 
Ya Rapunzel, Rapunzel'in saçları neden bu kadar uzundu? Adı neden Rapunzel'di? O marul muydu? Hem neden kuleye kapatılmıştı? Sevgilisi kuleye tırmanmak için neden saçlarını sarmaşık gibi kullanıyordu? Yoksa delikanlı Tarzan mıydı? 
Peki, Pamuk Prenses'e ne demeli? Elleri temizlikten, kıyafetleri eskilikten paramparça. Önce annesi, sonra babası ölmüş. Kala kala bir cadı üvey annenin eline kalmış. Yetmezmiş gibi yedi tane de cüce. Üstüne üstlük bir de büyülü elmayı dişletecekler zavallıya. Yer mi hiç? 
İki üvey abla ve bir üvey anneyle zavallı Kül Kedisi Sindirellacık ne yapsın? Prens efendi de gece boyu dans ederken Sindirella'nın yüzüne değil de ayağına bakmış olmalı ki, kendisini yüzünden değil de ayak numarasından tanımaya çalışıyor. Düşen ayakkabının uyacağı ayağı kapı kapı gezerek arıyor.
Bir de yüz yıldır Uyuyan Güzel var evlere şenlik. O da sordu hesabını. Ne insafsız bir masalcıydı bu ki onu yüz yıldır uyutuyordu. Neyse ki yüzüncü yılda o da, yüz yıllık uykuya mahkûm edilen halk ile birlikte nihayet uyanmıştı...
Masalcıyı canlandıran Songül Günay önce isyana isyanla karşılık verdi. Sonra hepsini şaşkınlık ve üzüntüyle dinledi. O bu masalları anlatırken hiç böyle düşünmemişti...
Emel Türkşen, İffet Gencer, Şerife Akyürek ve Şükran Kılıç'ın canlandırdığı KURUL üyeleri, masal karakterlerinin isyanına hak verdi. Masalcı tek tek hepsinden özür diledi ve masalları yeni baştan yazacağının sözünü verdi. Masal karakterlerinin Masalcı'ya açtığı dava da böylece düştü...
Şiddet gören, ezilen, üzülen, sömürülen kadınlar artık ne masallarda ne de gerçek hayatta susmayacaktı...
Kara Komik, yani "güleriz ağlanacak halimize", tarzı oyunu izlerken, daha önce bu ekibi çalıştıran ve benim izlediğim üç oyun sahneye koyan Erdal Gülver'i ve oyunculardan Nebahat Ulugül ile Ayla Çelik'i anmadan duramadım. İkisi de aramızdan ayrılmıştı ancak oyun, Freddie Mercury'nin "The Show Must Go On" şarkısında haykırdığı gibi, oynanmaya devam ediyordu. 
Perde hiç kapanmayacaktı. Perde açık kaldıkça o ruhlar sonsuza dek yaşayacaktı...

Dünyaya Sığmayan Kadınlar
Berrin Kulya Balkanlar oyununa "Masallara Sığmayan Kadınlar" adını vermiş. Masal anlatıcılarının eril dilinden kurtulup özgürlüğünü ilan eden kadınlara olan olumlu bakışımı bir anda olumsuza çevirip, "Kadınları dünyaya sığdıramadılar ki, masallara nasıl sığdırsınlar!" dedim.
Kadından korkularından mıdır nedir, yüz yıllar boyu kadını nasıl şekillendireceklerini şaşırmışlardı. Baş edemeyince "Cadı bu!" deyip yakmışlardı.
Erkek yazarlar edebiyat ile aba altından sopa göstermiş, bak böyle yaparsan sonun böyle olur demişti. Bakınız Madam Bovary, bakınız Anna Karenina ve kadına "ayar çeken" diğer tüm kitaplar…
Sonuç: Kadının kendisi bir masal ve kendisi bir dünya iken kadın ne sizin yazdığınız masala sığar ne de sizin sandığınız dünyaya.

"Kadın İnsandır, Biz İnsan Evladı" / Neşet Ertaş
Moderatörlüğünü yaptığım Edebiyatta Kadın Etkileri Paneli'nde, edebiyatın kadın üzerine etkilerini anlattım. Nilüfer Kent Konseyi Kadın Meclisi Tiyatro Çalışma Grubu'nun Erdal Gülver yönetiminde sahnelediği ‘Anam Bacım Avradım’, 'Zübük' ve 'Aromalı Sezaryan' oyunlarını izledim, üçünü de kalem aldım. 
Hayatı kadınıyla erkeğiyle, çiçeğiyle böceğiyle, dağıyla deniziyle, acısıyla tatlısıyla, güneşiyle ayıyla, yağmuruyla bulutuyla kabul etmek ve yaşamak varken neden herkes birbirini kendi kafasına göre şekillendirmeye çalışıyor hiç anlamadım. 
Atatürk bundan yüz yıl önce masalları tümden değiştirmişken ve daha önce hesapta dahi olmayan kadınlar Cumhuriyet ile birlikte hesaba dahil olmuşken, KIT kafalar o tarihin üzerine karanlık bir örtü çekip, kadınları yine o karanlık masallara hapsetmek istediler. 
Kadınlar artık ne Sindirella, ne Pamuk Prenses, ne Uyuyan Güzel, ne Rapunzel, ne Kırmızı Başlıklı Kız, ne de Şehrazad'ın Şehriyar'a anlattığı bin bir gece masallarının kahramanlarından biri olmak istiyor.
Kadınlar sadece rahat bırakılmak istiyor...
Bırakın artık bize masal/maval okumayı, biz kendi masalımızı kendimiz yazarız diyor…
24 Haziran 2024 / C.E.Y. 

Yazılar
Bu Masallar Değişmeli! / 24 Haziran 2024

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder