Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı kutlamaları kapsamında Bursa İTÜDER tarafından düzenlenen "Bursa İTÜ Mezunları Derneği Türk Müziği Korosu Konseri" iki bölüm halinde gerçekleşti. İTÜ'nün kuruluşunun 250. yılıydı ve konser, İTÜ Öğrencileri Burs Fonu yararına gerçekleşti.
Konserin ilk bölümünde Atatürk'ün sevdiği şarkıları korodan dinlerken, Resul Turan, Aygül Çetik, Faruk Bakışkan, Sibel Becerikliler ve Ali Özdemir ile Enver Kır koro eşliğinde solo eserler seslendirdi.
İkinci bölümün konukları ise ikisi de İTÜ'lü olan, TRT İstanbul Radyosu sanatçısı Melihat Gülses ve TRT İstanbul Radyosu Türk Müziği Sanatçısı Nusret Yılmaz idi. Gecenin sunuculuğunu Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu Sanatçısı Nalan Höke Turan, koronun şefliğini ise Kültür ve Turizm Bakanlığı Bursa Devlet Türk Müziği Korosu Çello Sanatçısı Tuğberk Çelikkol üstlendi.
İTÜ 250 Yaşında
Konser, saygı duruşu ve İstiklâl Marşı'nın söylenmesiyle başladı.
Bursa İTÜ Mezunları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Tuğcu yaptığı konuşmada, ulusumuzun kaderini değiştiren Kurtuluş Savaşı'na ve Cumhuriyet'in "Kimsesizlerin kimsesi" oluşuna değinerek, Cumhuriyet'in inşasında İTÜ'nün yer aldığını, mezunların Cumhuriyet'e olan bağlılığını, 250. yaşını kutlayan İTÜ'nün yaptığı etkinlikler ile öğrencilere destek sağladığını belirterek, konserin oluşmasında emeği geçen herkese teşekkür etti.
Bursa İTÜ Mezunları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Tuğcu |
Konsere, kendisi de bir İTÜ'lü olan Nilüfer Belediye Başkanı Mimar Turgay Erdem ve eşi, Devlet Sanatçısı Kutlu Payaslı, TEV Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Eski Başkanı Mehmet Çalışkan ve eşi, merhum Erdinç Çelikkol'un eşi Neriman Çelikkol, şair ve yazar Dr. Hüsamettin Olgun ve eşi ile pek çok musikişinas katıldı.
"Müzik Devam Etmeli, Hayat Devam Etmeli"
Cumhuriyetimizin 100. yılını kutladığımız bugünlerde ne yazık ki İsrail ve Filistin halkı çok büyük bir yangının ortasında kaldı. İki tarafın (Filistin çok daha vahim olmak üzere) yaşadığı büyük kayıplar üzerine 29 Ekim kutlamalarının "müzikli" kısımları belediyelerce süresiz "ertelendi". "Körün İstediği Bir Göz Müydü?" bilmem ancak olan bizim Yüzüncü Yılımız'a oldu. 2023 yılına girer girmez estirilmesi gereken "Yüzüncü Yıl" rüzgârı zaten estirilmemiş, üstelik Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş destanı yıllara yayılan bir çalışmayla an be an silinmeye, üzerine yeni bir destan yazılmaya çalışılmıştı.
1800'lerin sonlarında doğanların kurduğu Türkiye Cumhuriyeti 100. yılına ulaşmışken ve 2000'lerde doğanların büyük bir kısmı bu ülkenin nasıl kurulduğundan bihaberken eğlenceler yasaklanmış çok mu?
Lakin, müzik sadece eğlence değildir, müzik hayatın ta kendisidir.
"Musikisiz hayat var olamaz"
Nalan Höke Turan'ın konser sunumlarının her biri birer ders niteliğindedir. Şarkıların hikâyelerini ve dönemin ruhunu kendisinden dinleriz. Turan'dan dinlediğim, Atatürk'ün "müzik" ile ilgili görüşlerini ben de sizlerle paylaşmak isterim:
"Mustafa Kemal Paşa’nın 14 Ekim 1925’de İzmir Kız Öğretmen okulunda yaptığı konuşmada öğrencilerden birinin sorduğu 'Hayatta musiki lâzım mıdır?' şeklindeki soruya verdiği yanıt dikkat çekicidir: 'Hayatta musiki lâzım değildir. Çünkü hayat musikidir. Musiki ile alakası olmayan mahlûkat insan değildir. Eğer mevzu-i bahis olan hayat, insan hayatı ise musiki behemehal vardır. Musikisiz hayat zaten mevcut olamaz. Musiki hayatın neşesi, ruhu, süruru ve her şeyidir. Yalnız musikinin nevi şayan-ı mütalaadır.'”
Hepimiz Atatürk'tük
Bursa İTÜ Mezunları Derneği Türk Müziği Korosu Konseri'nde Gazi Mustafa Kemâl Atatürk'ün sevdiği şarkıları dinlerken O'nun sanata, sevdaya, hayata ve doğduğu topraklara olan bağlılığını bir kez daha yaşadık. Rumeli türküleri onun vazgeçilmeziydi. Manastır'ın ortasındaki havuz ile çeşme, Dimetoka kızları, altın kafesteki bülbül, zeybek, harmandalı...
Şahane Gözler Şahane, Fikrimin İnce Gülü, Yanık Ömer ve hastalığını öğrendiği andan itibaren sıkça dinlediği söylenen, bestesi Hacı Arif Bey'e, güftesi Nâmık Kemâl'e ait, "Olmaz İlaç Sine-i Sad Pareme"...
Dinlerken bizi zaman zaman hüzünlendiren, zaman zaman da neşelendiren eserler. Tıpkı hayat gibi.
Lento, allegro, andante, allegro, andantino, lento, moderato, allegretto, allegro, andante, vivace ve presto…
"Çünkü hayat musikidir"
Ata'mızın da dediği gibi "Çünkü hayat musikiydi". Bazen ağır bazen hızlıydı. Bazen neşeli bazen hüzünlüydü. Gidip de dönmeyenler de vardı şarkılarda, vatan toprağından kopartılanlar da, boynu bükük göç yollarına dökülenler de, arkalarında bıraktıkları yavuklular da.
Hani Onbeşliler Tokat'ın taşlı yollarında düşe kalka ilerlerken gözyaşı döken kızlar gibi. Hani mübadelede gidenlerin arkasından "Kardeş Nereye?" diye seslenen, kalanlar gibi. Hani 10. Yıla her savaştan alnı açık çıkan Cumhuriyet çocukları gibi. Hani 50. yıla ulaştığının müjdesini toprağa taşa veren Cumhuriyet gençleri gibi.
Yasaklara Dair
"Şarkılar hep eğlenmek için mi söylenir? Ağıtlar da şarkıya dahil değil midir? Acılar, ayrılıklar, hasretler, özleyişler gelmez mi dile şarkılarda, türkülerde? Yemen Türküsü, Çanakkale Türküsü, Kırım Türküsü ve daha niceleri yok mudur geçmişimizde?" (Aldığım her nefeste boğulurken…)
"Büyük felaketlerde ilk hesap önce sanatçılara kesiliyor. Acılı zamanlarda insanın içinden 'eller havaya' davranmak gelmiyor elbet. Lakin her kişi işine gidip mesaisine devam edebiliyor, müziğin ise müzisyenlerin 'işi' olduğu atlanıyor. Sanatın sadece eğlenme amaçlı olmadığı, en çok da insan ruhunu otadığı ıskalanıyor. Acılı insanların acılarına saygısızlık edilerek, 'kör kör parmağım gözüne' misali eğlenmek değil dediğim. Sanat, müzik, şifa, deva, geçim, kaygı, sektör kelimelerinin bir araya geldiği bir anlayıştan bahsediyorum." (Ne testi kırılsın, ne yas tutulsun)
Bizlere Yeni Bir Marş Lâzım
100. Yılda dillere dolanmış bir marş "henüz" ortaya çıkmamışken konserler yine 10. Yıl Marşı ile nihayetleniyor. Gençlik Marşı ve Memleketim yine gözümüzün bebeği eserler. 50. Yıl Marşı ne yazık ki yeterince ilgi görmüyor.
Bu arada; Kenan Doğulu, kendi çalışması olan 100. Yıl Marşı'nı 27 Ekim sabahı dinleyici ile buluşturacak. Umarım ki 10. Yıl Marşı gibi, 100. Yıl Marşı da dilimize dolanacak, Türkiye Cumhuriyeti'nin geçmişini ve geleceğini kapsayacak bir marş olur.
Gümbür Gümbür Bir Konser
Yazının sonunda iki kelam da Bursa Akademik Odalar Birliği BAOB Oditoryum'a edelim. Son günlerde izlediğim birkaç konserde ses düzenindeki aksaklıklar epey göze çarpıyordu. Konseri sunan Nalan Höke Turan mikrofonla ve ses kabiniyle nazik nazik cebelleşirken, üzerine sahnenin mayın tarlasına dönüşmüş olması eklenmişti. Sahnedeki kutucuğa ezkaza basıldığı anda salona adeta bomba patlıyordu. Kısacası bu gece "gümbür gümbür" bir konser oluyordu.
Elektrik Mühendisleri Odası'ndan Makine Mühendisleri Odası'na kadar her türlü mühendisliğin yer aldığı yerleşkenin oditoryumunda bu aksaklıkları yaşamak elbette ki biraz "garip" kaçıyordu.
Böyle bir mekânda biz izleyicilere "Makinist seees!" diye haykırmak yakışmazdı değil mi?
****
"Müziğin sesini duymayanlar dans edenleri deli sanırlar." der Friedrich Nietzsche. Dışınızdaki müzik zaman zaman susturulsa da içinizdeki müzik hiç susmasın…
25 Ekim 2023 / C.E.Y.
Gözünü aç Türkiye! / 29 Kasım 2016
Atatürk Bizim Bütünümüzdür / 4 Mart 2018
Orada Duruverdi Zaman / 6 Mart 2019
"Beni Hatırlayınız" / 11 Kasım 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder