3 Eylül 2014 Çarşamba

Yolbastılar can alıyor

Nedir bu gelin arabalarının yol kesenlerden çektiği çileler! Nedir bu her gelin arabasının önüne atlamak?
Nedir bu aracın silgeçlerine yapışıp bırakmamak, nedir verilen bahşişi beğenmeyip arabaları taşlamak, nedir damatlardan delicesine para koparmak...?

31 Mayıs'ta İstanbul'da canlı canlı şahit olduğum ve bir yazımda anlattığım "yolbastı" parası için eşiğinden dönülen faciayı hatırlarsınız belki. Cama yapışanları kovalamak için aracından inen damat aracı boşta bırakınca, içinde gelinin de olduğu araç kendi kendine geri gitmeye başlamış, arkadan gelen kimsenin olmaması ve damadın araca atlayarak aracı durdurmasıyla bir felaket teğet geçilmişti. Gözlerimin önünde yaşanan bu olaya o anda orada bulunan ne trafik polisi, ne de çevik kuvvet müdahil olmuştu...
O günün üzerinden çok geçmeden, yine Haziran ayında Şişli'de bir gelin arabasını hedef seçen çocukların, damadın zarflara koyduğu bahşişi beğenmeyip de tüm zarfları istemesine, alamayınca da aracı taşlamalarına şahit olduk medyadan. Çocuklardan kaçmak isteyen damat arabanın kontrolünü kaybederek önce bir reklam panosuna çarpmış, ardından araç yan dönmüştü. Kabus gibi saatlerin ardından biraz soluklanarak yaşadıkları şoku atlatmaya çalışan gelin-damat düğünlerine gitmişlerdi. O ruh haliyle nasıl bir düğün yaptılarsa artık...
Öyle ya da böyle onların düğünü oldu. Yol kesenlerin hışmına uğrayıp düğünleri yapılamayanlar da var.
Yine adeta vahşi bir ormana dönen İstanbul'da, yine nikahları kıyılan ve düğün salonuna giderken yine gelin arabaları durdurularak bahşiş istenen, bahşiş isteyen grup ile tartışırken aracın camına sıkıştırılıp sürüklenen ve kurtarılamayıp ölen İBRETLİK Aziz Baş vak'ası...
Hangi birine yanasın. Geline mi, damada mı, analara babalara mı?
Onca emek, onca hayal...

Siz yol kesenler, siz her gelin arabasının size yüklü bir bahşiş bırakmasını isteyenler; siz sanıyor musunuz ki o düğünlerin tek gideri size verilen bahşişler oluyor.
Ve sanıyor musunuz ki o gelinle o damadın ve ailelerinin paraları yollara saçacak kadar çok....
Böyle mi görüyorsunuz siz düğünleri?
Sanki o evler parasız tutuluyor, sanki o eşyalar bila ücret alınıyor. Çeyiziydi, çimeniydi, takısıydı, gelin başıydı, damat tıraşıydı, araba süslenmesiydi (korkudan araçlar da süslenmeyecek artık), yok salonuydu, yok pastasıydı, derken kimsenin cebinde para kalmıyor.
Eskisi gibi iki tahta iskemleye evlenmiyor artık insanlar. Kolay değil, dört başı mamur bir ev kuruluyor.
Çocuklar bir yandan, aileleri bir yandan eksikleri tamamlıyorlar el birliğiyle.
Düğün anına gelene kadar tüm kredi kartları doluyor, her alınan takside bağlanıyor.
Düğünde takılan takılarla borcun bir kısmını kapatılıyor, gerisini de öde babam öde...
Bunca masraf arasında adetten oluyor sandık üstüne oturmalar, para vermeden kapısı açılmayan arabalar, pastayı kesmeyen bıçaklar, gelinin ayak bastı parası pazarlıkları...
Hepsi aile içinde, mahalle içinde, gülüş cümbüş eğlenceli gelenekler.
Gelenekleri kaz yolmaya çevirmeyse ne gelinle ne damatla alakası olmayan şehir eşkiyalarının geçim kapısı olmuş.
Mesailerini nikâhevi civarlarında icra ediyorlar.
Nasılsa damatta para bol, bir ısırık da biz alalım mantığıyla gelene geçene saldırıyorlar...

Siz kim oluyorsunuz da yoldan geçen araçları haraca bağlıyorsunuz?
Siz kim oluyorsunuz da az da olsa verilen bahşişi beğenmeyip arabayı taşlıyorsunuz?
Siz kim oluyorsunuz da bir insanın canını alıyorsunuz?
Şehir teröristlerisiniz hepiniz...
Sizin ne insanla, ne hayvanla, ne doğayla, ne dünyayla alakanız yok... Bildiğiniz, her şeyi ama her şeyi talan etmek.
Taciz, tecavüz, şiddet, dayak, bıçaklama hep sizde.
Çalışıp da taş taş üzerine koymadığınız gibi, çalışıp didinip karınca kararınca edinenin de edindiğini elinden almaya hak buluyorsunuz kendinizde.
Emeklinin aylığında dahi gözünüz var.
Çaldığınız paralarla yaptığınız da ayrı hikâye. Ya uyuşturucu alıp kafa buluyorsunuz ya da pavyonlara dalıp alem yapıyorsunuz.
Bu kadar lafa bakıp da; "Suçlamak kolay, biz ezilenleriz" demeyin...
Siz ezilmişliğinizi kullanarak masum insanları ezenlersiniz....
Bilmiyorsunuz ki herkes bir şekilde eziliyor hayat içinde.
Bu dünyada şanslı doğanlar azınlıkta.
Hem sizin şanslı olarak gördüklerinizde bir önceki neslin alın teri var, ne biliyorsunuz.
O şansı yaratabilmek ve sürdürebilmek için neler feda edildi ve ediliyor, katiyyen bilmiyorsunuz.
Çalıp çırpıp hadsiz zengin olup da parasını nerelere süreceğini şaşıranlar yok değil.
Siz de aynı yoldan gidip aynı onlar gibi olmak istiyorsunuz.
Gücünü paradan alan insanlara gücünüzü yettiremediğinizden, gidip kendi yağında kavrulan insanların ocağına ateş salıyorsunuz.
Polis de sizinle baş edemiyor artık. Ona da saldırıyorsunuz.
Ve bu yaptıklarınızdan haz alıyorsunuz. Arsız arsız sırıtıp, suçlarınızın çokluğundan omuzlarınıza apolet takıyorsunuz.
Hani kıçınızdaki pantolonla, marka tişörtlerinizle, canti saç stillerinizle, dinlediğiniz müzikle ve elinizdeki son model teknolojik aletlerle topluma karışmaya çalışıyorsunuz ya, biraz da davranış öğrenseniz diyorum.
****
Toplum içinde her zaman defolu kesimler olurdu. Azınlıkta kalan bu kesim, yasaklarla ve cezalarla, korkutularak kontrol altında tutulmaya çalışılırdı.
Lakin artık onlar korkmuyor...
Korkutuyor!
Çocukken veriliyor ellerine taşlar. Çocukken fısıldanıyor kulaklarına taşları atacakları mecralar.
İyiye-doğruya yöneltilmiyorlar. Hatta ne kadar kötü olabildikleriyle ödüllendiriliyorlar.
Korkutarak kontrol altında tutmaya çalışılacaklarına sosyalleşmeleri sağlansaydı oysa.
Ellerine taş yerine top verilseydi.
Biçare çocuk sokaklarda başıboş dolaşacağına bir etkinliğe yönlendirilseydi.
Kötülükten değil sanattan, spordan beslenseydi.
Yemeyenin malını yerler misali, senin sahip çıkamadığına da birileri sahip çıkıyor işte...
Ve kesişmeler korkunç oluyor!
****
Çığrından çıkmış memleketimizi rehabilite edecek sosyologlara ihtiyacımız var bizim.
Eğitimden sosyal hayata her konuda fırsat eşitliğine ihtiyacımız var.
Para için yaşamamak lazım ama yaşamak için de para lazım...
Paranın namuslu kazanılanının kıymetli olduğu bilinci ve kazanç için emek vermek gerektiğinin bilinmesi lazım.
Hırsızların önünde düğme iliklenen ve şapka çıkartılan bu devirden sıyrılıp da doğru yolu bulmamız lazım...
Ve mümkünse daha fazla geç kalmamamız lazım...

Fotoğraf internetten alıntıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder