Merak etmeyin, Yalova Kaymakamı ile bağdaştırmayacağım bu yazımı.
Yalova Valisi'nin ettiği Yalova Kaymakamı'nın masum hikayesini unutturdu gitti zaten.
Yalova'da valinin sınıftan kovduğu öğretmen Halil Serkan Öz kalp krizi geçirip hayatını kaybetti.
Öldü yani...
Peki ya Vali öğretmeni niçin azarlamış dersiniz...
Vali; Eğitim-Sen Sendikasının eğitim ve toplumda, tek tip kıyafet uygulamasını protesto etmek için 7 Ekim 2013 günü aldığı, 'özgür kılık kıyafetlerle işyerlerine gidilmesi' eylemlerine destek veren Halil Serkan Öz'e öğrencilerinin önünde, "Bu saç sakal ne? Sen ne biçim öğretmensin? Öğrencilerine nasıl örnek oluyorsun? İnsanlar dışarıda görseler dilenci zannedip para verirler" diyerek hakaret etmiş.
Öğretmenin kıyafetinin öğrencilere kötü örnek olduğunu dile getirme yönteminde, öğretmeni azarlarken ettiği her kelam ile öğrencilere kendisinin nasıl bir örnek olduğunu düşünseydi keşke...
Kıyafet ile davranışın müsemma olması gerektiğini bilip üzerinde taşıdığı kıyafete, oturduğu makama yaraşır davransaydı...
Vali Bey bununla da kalmamış, okul idarecilerini hizaya çekip, 'Siz e... başı mısınız burada? Yönetemiyorsanız istifa edin' demiş. Kılık kıyafet yönetmenliğini hatırlatan Vali Bey'e, 'Yönetmeliği biz biliyoruz zaten. Bunun değişmesi için de zaten eylemdeyiz' demiş idareciler de. Bu cevaba sinirlenen Vali Bey bu kez de, 'Yönetmeliği bilerek eylem yapıyorsanız anarşistsiniz' demiş.
Türban için yapılan eylemleri hala unutmadık biz Vali Bey.
Kim anarşist, kim terörist, kim isyancı, kim protestocu, kim hak arayıcı deyiverin hele...
****
Şimdi;
Hangi bir tarafından tutacak olsa insanın elinde kalır ya bazı olaylar, işte tam da öyle bir durum bu.
Makamları bir kenara bırakın, birisini toplum içinde alenen azarlamanın onur kırıcılığına bakın önce.
Kendisinden güçsüz olanı azarlamaktan, onu ezmekten, rezil etmekten zevk alan insan bu yaptığıyla aslında kendisinin ezikliğini ortaya çıkarıyordur.
Karısına, evladına ya da çalışanına uluorta hakaret etmeyi marifet zannedip o insanın sessiz gözyaşlarını kalbine akıtmasına sebep oluyordur. İçine dolan üzüntüyle sesi çıkamasa da derin bir 'ah' ediyordur o insan...
Kötülük için değil, beddua için değil, sadece hazin bir Ah...
O 'Ah' da çok zaman yerini buluyordur.
Ya makamı kullanarak büyüklenen insan tipine ne demeli? Gerçekten büyük olmuş olsa zaten böyle bir tavıra hacet görmez, büyüklüğünü şefkatli yaklaşımıyla gösterir değil mi?
İçindeki kini kusmak için fırsat kollamaz.
Kin ki; en büyük düşmandır.
Kibir ki; en büyük düşmandır.
Hırs ki; en büyük düşmandır.
Ego ki; en büyük düşmandır.
Tüm bunlardan bir an önce arınmak lazımdır.
Arınamayanlardan da bir an önce uzaklaşmak lazımdır...
****
"İşi olan işiyle, işi olmayan kişiyle uğraşır" derler ya, hep o hesap.
İşleri alemle uğraşmak olan kişiler, içlerindeki öfkeye esir olup saldırıyorlar ona buna. Denge desen denge yok, istikrar desen istikrar yok, tevekkül desen tevekkül yok, sevgi desen, o hiç yok...
Ya geriye ne kaldı?
İnsanı insan yapan ile insanlıktan çıkartan ne varsa barınıyor insanoğlunun içinde.
Ki o hangisini beslerse zafer onun...
****
Dönelim öğretmenimize.
Haklı davasında koyduğu tavır sebebiyle öğrencilerinin önünde azarlanmak gücüne gitmiş elbette. Dayanamamış daha fazla. Yüreğine inmiş.
Geleceğin valilerini, geleceğin mühendislerini, geleceğin toplumunu oluşturacak olan bireylerini dokuyordu oysa o ilmek ilmek hep o sınıfta.
Geleceği dokuyordu...
Öğrencilerin şahit oldukları ‘yıllardır sevip saydıkları' öğretmenlerinin azarlanma görüntüleri o ‘dokunma' içerisinde zihinlerine kara bir leke gibi kazınacak, öğretmenliğe saygı ile devlete olan güven iç dünyalarında bir yerlerde çarpışıp duracak.
****
Böyle ucuz kahramanlık gösterileri ile lider olunmayacağını söylemeli artık birileri bu insanlara.
Kaba kuvvet, kaba dil, kaba davranışın toplumu tümden kabalaştırdığını, bunun da içten içe bir çürüme oluşturarak toplumun içini boşalttığını, koflaştırdığını hatırlatmalı.
Tabii ki hepsi bile bile, göz göre göre yapılmıyorsa...
En tepedekinin tavırlarına bakılacak olursa, tam da öyle yapılıyor.
Göz göre göre...
4 Nisan 2015 C.E.Y.
Yalova Valisi'nin ettiği Yalova Kaymakamı'nın masum hikayesini unutturdu gitti zaten.
Yalova'da valinin sınıftan kovduğu öğretmen Halil Serkan Öz kalp krizi geçirip hayatını kaybetti.
Öldü yani...
Peki ya Vali öğretmeni niçin azarlamış dersiniz...
Vali; Eğitim-Sen Sendikasının eğitim ve toplumda, tek tip kıyafet uygulamasını protesto etmek için 7 Ekim 2013 günü aldığı, 'özgür kılık kıyafetlerle işyerlerine gidilmesi' eylemlerine destek veren Halil Serkan Öz'e öğrencilerinin önünde, "Bu saç sakal ne? Sen ne biçim öğretmensin? Öğrencilerine nasıl örnek oluyorsun? İnsanlar dışarıda görseler dilenci zannedip para verirler" diyerek hakaret etmiş.
Öğretmenin kıyafetinin öğrencilere kötü örnek olduğunu dile getirme yönteminde, öğretmeni azarlarken ettiği her kelam ile öğrencilere kendisinin nasıl bir örnek olduğunu düşünseydi keşke...
Kıyafet ile davranışın müsemma olması gerektiğini bilip üzerinde taşıdığı kıyafete, oturduğu makama yaraşır davransaydı...
Vali Bey bununla da kalmamış, okul idarecilerini hizaya çekip, 'Siz e... başı mısınız burada? Yönetemiyorsanız istifa edin' demiş. Kılık kıyafet yönetmenliğini hatırlatan Vali Bey'e, 'Yönetmeliği biz biliyoruz zaten. Bunun değişmesi için de zaten eylemdeyiz' demiş idareciler de. Bu cevaba sinirlenen Vali Bey bu kez de, 'Yönetmeliği bilerek eylem yapıyorsanız anarşistsiniz' demiş.
Türban için yapılan eylemleri hala unutmadık biz Vali Bey.
Kim anarşist, kim terörist, kim isyancı, kim protestocu, kim hak arayıcı deyiverin hele...
****
Şimdi;
Hangi bir tarafından tutacak olsa insanın elinde kalır ya bazı olaylar, işte tam da öyle bir durum bu.
Makamları bir kenara bırakın, birisini toplum içinde alenen azarlamanın onur kırıcılığına bakın önce.
Kendisinden güçsüz olanı azarlamaktan, onu ezmekten, rezil etmekten zevk alan insan bu yaptığıyla aslında kendisinin ezikliğini ortaya çıkarıyordur.
Karısına, evladına ya da çalışanına uluorta hakaret etmeyi marifet zannedip o insanın sessiz gözyaşlarını kalbine akıtmasına sebep oluyordur. İçine dolan üzüntüyle sesi çıkamasa da derin bir 'ah' ediyordur o insan...
Kötülük için değil, beddua için değil, sadece hazin bir Ah...
O 'Ah' da çok zaman yerini buluyordur.
Ya makamı kullanarak büyüklenen insan tipine ne demeli? Gerçekten büyük olmuş olsa zaten böyle bir tavıra hacet görmez, büyüklüğünü şefkatli yaklaşımıyla gösterir değil mi?
İçindeki kini kusmak için fırsat kollamaz.
Kin ki; en büyük düşmandır.
Kibir ki; en büyük düşmandır.
Hırs ki; en büyük düşmandır.
Ego ki; en büyük düşmandır.
Tüm bunlardan bir an önce arınmak lazımdır.
Arınamayanlardan da bir an önce uzaklaşmak lazımdır...
****
"İşi olan işiyle, işi olmayan kişiyle uğraşır" derler ya, hep o hesap.
İşleri alemle uğraşmak olan kişiler, içlerindeki öfkeye esir olup saldırıyorlar ona buna. Denge desen denge yok, istikrar desen istikrar yok, tevekkül desen tevekkül yok, sevgi desen, o hiç yok...
Ya geriye ne kaldı?
İnsanı insan yapan ile insanlıktan çıkartan ne varsa barınıyor insanoğlunun içinde.
Ki o hangisini beslerse zafer onun...
****
Dönelim öğretmenimize.
Haklı davasında koyduğu tavır sebebiyle öğrencilerinin önünde azarlanmak gücüne gitmiş elbette. Dayanamamış daha fazla. Yüreğine inmiş.
Geleceğin valilerini, geleceğin mühendislerini, geleceğin toplumunu oluşturacak olan bireylerini dokuyordu oysa o ilmek ilmek hep o sınıfta.
Geleceği dokuyordu...
Öğrencilerin şahit oldukları ‘yıllardır sevip saydıkları' öğretmenlerinin azarlanma görüntüleri o ‘dokunma' içerisinde zihinlerine kara bir leke gibi kazınacak, öğretmenliğe saygı ile devlete olan güven iç dünyalarında bir yerlerde çarpışıp duracak.
****
Böyle ucuz kahramanlık gösterileri ile lider olunmayacağını söylemeli artık birileri bu insanlara.
Kaba kuvvet, kaba dil, kaba davranışın toplumu tümden kabalaştırdığını, bunun da içten içe bir çürüme oluşturarak toplumun içini boşalttığını, koflaştırdığını hatırlatmalı.
Tabii ki hepsi bile bile, göz göre göre yapılmıyorsa...
En tepedekinin tavırlarına bakılacak olursa, tam da öyle yapılıyor.
Göz göre göre...
4 Nisan 2015 C.E.Y.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder