Sanayi, Tarım ve Turizm ile “GELİŞSİN” Bursa |
Bursa Sanayici ve İş İnsanları Derneği Başkanı Buğra Küçükkayalar'ın, BUSİAD'ın "Kent Vizyonu Projesi"ni anlattığı kahvaltılı toplantı, Ramazan'dan bir gün önce, arife sabahı Podyum Davet'te yapıldı. Toplantıya Bursa basınının tanıdık simaları katıldı.
Küçükkayalar önce İzmir’de yapılan Türkiye İktisat Kongresi’nden izlenimlerini anlattı. Konuşmasına başlarken barkovizyona yansıyan çevre kirliliği fotoğraflarının ardından Keles ve Uluabat gölünden görüntüleri göstererek, ‘Böyle güzel bir Bursa istediklerini’ söyledi.
Bizim arzumuz da farklı değildi...
"Hoşgeldiniz" konuşmasında, göreve geldiklerinden bu yana Bursa'nın "Sanayi, Tarım ve Turizm" konularına eş değer önem verilmesi gerektiğini vurguladıklarını ve bu konu üzerine çalışma yaptıklarını söyleyen Küçükkayalar, 2022'nin Haziran ayından itibaren toplanan verilere dayanarak yapılan çalışmalar sonucunda, "Sanayi, Tarım ve Turizm" söyleminin mümkün olduğunu gördüklerini belirtti. "Nasıl bir Bursa istiyoruz?"dan, "Nasıl bir Türkiye istiyoruz?"a ve "Nasıl bir dünya istiyoruz?"a uzanan konuşmasını "Başka Bursa Yok, Başka Marmara Yok, Başka Türkiye Yok, Başka Dünya Yok" sözleriyle nihayetlendirdi.
Genelde sanayici ve iş insanları daha fazla üretmeye bakar ve üretirken neleri tükettiğini pek umursamaz. Lakin 45 yıllık BUSİAD, adının açılımına yaraşır bir şekilde sanayiden önce Bursa'yı hedefleyerek çıkmış yola. Bursa'nın devamlılığının yatırımların ve hayatın devamlılığı olduğunu fark etmiş ve bunu fark ettirmek üzerine çaba harcıyor.
Malum, insan yoksa, hayat yoksa, kim neyi kime üretecek, kim neyi nasıl kullanacak?
BUSİAD bu kapsamda, "Sanayi, Tarım ve Turizm ile Gelişen Bursa" başlıklı bir rapor hazırlamış ve "gelişim"i "Dijital, Yeşil ve Toplumsal Dönüşüm" ile sağlamayı hedeflemiş.
Malum, "büyümek" ayrı, "gelişmek" ayrı. Eğer ki gelişmeden büyürseniz, o apayrı...
"Dut Yaprağı, İpekböceği Kozası ve Dişli" |
BUSİAD logosu "Dut yaprağı, ipekböceği kozası ve dişli"den oluşuyor. Bu sembol sürdürülebilirliği ve gelişmeyi anlatıyor. İpeğin merkezi Bursa'da eskisi kadar dut ağacı ve eskisi kadar ipek böceği yetiştiriciliği var mı bilmem ama bol bol dişli olduğu kesin.
HEM'ler Şehri Bursa
Bursa hem dağ, hem deniz, hem sağlık, hem tarih, hem inanç turizmine sahip. Bursa Ovası ise tarım için verimli topraklarıyla ve gıda ambarı olmasıyla meşhur. Bu verimli ve canlı topraklar, deprem bölgesinde olmanın nimetlerini taşıdığı gibi risklerini de taşıyor.
Dağ: Kayakçıların, dağcıların, doğa sporcularının ve aktivistlerin gözbebeği olan Uludağ, iklimdeki değişiklikler ile zaman zaman "taşıma kar"a muhtaç kalıyor. Ziyaretçilerin dikkatsizliği, özensizliği ve kaçak yapılaşma bir yana, Uludağ Alan Başkanlığı (vatandaşların 'alan başkanlığı talan başkanlığı olacak' tepkilerine rağmen), Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlanarak resmen kuruldu. Bu kararla milli park sınırları içinde tek yetkili olan Tarım ve Orman Bakanlığı ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü’nün yetkileri, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ve Uludağ Alan Başkanlığı’na devredildi. Böylece daha çok korunmaya ihtiyacı olan Uludağ, daha rahat "kullanılır" hale getirildi.
Deniz: Bir iç deniz olan Marmara Denizi, etrafını çevreleyen sanayi tesislerinin, yerleşim yerlerinin ve deniz ulaşım araçlarının atıkları sebebiyle gönül rahatlığıyla girilemez durumda. Balıkçılık eskisi kadar verimli mi bilmem. "Yazlık ev" yapılaşması adeta her koyu doldurdu. Sahil bantları betona boğuldu. Deniz, "girilmekten" ziyade "bakılır" bir "şey" oldu.
Sağlık: Şifalı kaplıca sularıyla ünlü Bursa, termal turizmde liderliği Afyon'a kaptıran Bursa, Evliya Çelebi'nin "Velhasıl Bursa sudan ibarettir" dediği Bursa, BUSİAD Gıda ve Tarım Uzmanlık Grubu tarafından organize edilen “Bursa’da Suyu Konuşuyoruz: Su Varsa Hayat Var’ panelinden çıkan sonuca göre, an itibarıyla 98 günlük suyu kalan Bursa. O zaman şöyle soralım; kendine içecek su bulamayan Bursa nasıl olacak da Sağlık Turizmi'ne yetecek su bulacak?
Tarih: Allah'ı var, Bursa yöneticileri oldum olası Osmanlı eserlerine diğerlerine nazaran daha fazla özen gösterirler. Osmanlı Devleti'nin ilk başkenti olma özelliğini ortaya çıkartan çalışmalar ile tarihi mekânları güncel kullanıma açarlar. Sanki Osmanlı öncesinde buralarda kimse yaşamıyordu. Oysa arkeolojik bilgilere göre Bursa ve civarındaki ilk yerleşimler Kalkolitik Dönemde (MÖ 5500-3500) ve onu izleyen İlk Tunç Çağında (MÖ 3000-2500) kurulmuş. (Alper Can'ın "Antik Çağ Kaynaklarında Bursa" isimli çalışmasını okumanızı isterim.) Aktopraklıkhöyük Arkeopark Açık Hava Müzesi Avrupa’nın en büyük tarih öncesi parkı unvanına sahip. Günümüzden 8 bin 500 yıl önce döneme ait canlandırılmaların yer aldığı Arkeopark, Akçalar Aktopraklık mevkiinde yer alıyor ve 2004 yılından itibaren tarih ile bugünü buluşturuyor.
Peki ya bunu, özellikle de Bursa'da, kimler biliyor?
İnanç: Din turizminde İznik öne çıkıyor. Hristiyanlığın 325. yılında toplanan İznik Konsili, hristiyanlar için kutsal bir anlam taşıyor. Hristiyanlık kutsal kitabı İncil'in yüzlercesi toplatılarak Matta, Markos, Luka, Yuhanna isimleri ile dört taneye düşürüldüğü ve diğerlerinin yakıldığı I. Konsil'in (İznik Konsili) yapıldığı söylenen, Aziz Neophytos adına yapılan ve İznik Gölü’nün sularına İS 740 yılındaki depremle gömüldüğü tahmin edilen bazilika, İznik Gölü'nde yaşanan su çekilmesi nedeniyle, 2014'te keşfedilmiş, şimdilerde daha bir görünür hale gelmiş. Bazilika, Bursa UNESCO Derneği tarafından yapılan çalışmalar ile UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'nde 39. sırada bulunuyor. İznik Ayasofya'nın bir kısmı 6 Kasım 2011 tarihinde camiye döndürülmüş, sadece namaz kılınmadığı saatlerde müze olarak hizmet verebiliyor.
Osmanlı döneminde yapılmış olan, Ulucami başta olmak üzere, camiler, külliyeler ve türbeler din turizmi kapsamında ziyaret edilebilir mekânlar. Bursa'ya gelen müslüman din kardeşlerimizi ise genelde AVM'leri tavaf ederken ya da İnkaya Çınarı'nda nargile tüttürürken görüyoruz.
Tarım: Sanayileşme ve binalaşma orman alanlarına dokunarak değil, tarım alanlarına dokunarak yapıldığı için bir yıl önce önünden geçerken seyrine doyamadığınız ayçiçek tarlalarının yerinde boy boy binalar yükseliyor. Ekilebilcek toprak hem gittikçe azalıyor, hem verimi zayıflıyor. Ne ekersen beş milsini verecek olan Bursa ovası, toprağıyla, suyuyla, havasıyla can çekişiyor. Kıtlık geldiği zaman boy boy binaları kemirmek istemiyorsak ya bir an önce tarım arazisi katliamına son vereceğiz ya da topraksız tarıma geçeceğiz.
Deprem: Her şeyin ötesinde 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremi bize gösterdi ki bir deprem anında sadece evler değil, sanayi tesisleri de yıkılabilir. Ekmeksiz, sütsüz, elektriksiz, susuz, sabunsuz, iletişimsiz kalınabilir. Üstelik Bursa deprem bölgesinin göbeğinde bir şehir.
YEŞİL-DİJİTAL-TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM
Birkaç başlık altında anlatmaya çalıştığım bu gidişatı vatandaşın da gördüğü ama sadece konuştuğu, biz eli kalem tutanların elinden ise farkındalık yaratmaktan başka bir şeyin gelmediği bugünlerde, BUSİAD'ın elini taşın altına koymuş olması takdire şayan.
BUSİAD'ın Bursa Mutabakatı oluşturulmasına önayak olmak için hazırladığı rapordan alıntıları Başkanı Buğra Küçükkayalar'dan dinleyelim:
"Yeni bir bakış geliştirmenin şart olduğunu görüyoruz. Küresel ısınmanın yıkıcı etkilerinin daha da azaltılması için Avrupa Yeşil Mutabakatı’nda (Tam adı AB Yeşil Mutabakatı olan bu anlaşma, Avrupa’nın 2030 yılına kadar karbon salınımlarını %55 oranında azaltma ve 2050 yılına kadar dünyanın ilk karbon-nötr kıtası olma hedefini pekiştiren bir stratejiler bütünü. Bu plandaki ana başlıklar kirliliğin ortadan kaldırılması, sürdürülebilir sanayi ve üretim, biyoçeşitliliğin korunması, sürdürülebilir ulaşım, temiz enerji ve doğa dostu inşaat olarak listeleniyor. Yeşil Mutabakat çerçevesinde her ülke kendi içinde 2050 yılına kadar iklim değişikliğiyle mücadele için yapabileceklerine dair bir eylem planı oluşturuyor. Doğal kaynaklarının bilinçsiz tüketiminin önüne geçmek ve iklim krizini bir nebze olsun hafifletmek için oluşturulan bu eylem planında Türkiye’nin de imzası bulunuyor.) yapıldığı gibi kentimiz adına sorumluluk alıp, tüm Bursalıların paydaş olduğu bir Bursa Mutabakatı'nın oluşturulmasına ön ayak olmak istiyoruz. Ancak yaşanabilir bir kent için gerekli ölçüler temelinde bir Bursa Mutabakatı oluşturabilirsek, geleceğe daha olumlu bakacağımıza da inancımız tam.
Türkiye’nin ilk organize sanayi bölgesi Bursa’da kuruldu. İlk kazmanın ardından 62 yıl geçmiş. Yani büyük bir deneyimimiz var. Hatırlayın, Bursa Organize Sanayi Bölgesi’nin adı düne kadar Pilot Sanayi idi. Yani sanayinin örnek ve öncüsü... Şimdi de Türkiye’ye pilot olabiliriz. Sanayi, tarım ve turizmi bir arada yürüterek, yoğunlukları artırmadan yaşanabilir bir kent nasıl olurun pilot uygulamasını birlikte yapabiliriz. Bunu da yeni teknolojileri benimseyerek, katma değeri yüksek teknolojiler kullanarak DİJİTAL DÖNÜŞÜM'ü başararak. Yenilenebilir enerji ve döngüsel ekonomi bilincini geliştirerek, Avrupa Yeşil Mutabakatı'na uyumlu, sürdürülebilir çalışmalar yaparak YEŞİL DÖNÜŞÜM'ü hayata geçirerek. Merkezinde insanın olduğu bir anlayışla, eğitim, iş ve sosyal yaşamda fırsat eşitliğini sağlayarak, özgür düşünce, girişimcilik ve toplumsal cinsiyet eşitliği odaklı politikalar uygulayarak, kültür, sanat, spor ve sosyal sorumluluk projelerini çalışma hayatı ile bütünleştirerek TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM'ü sağlayarak gerçekleştirilebiliriz."
Tarım: Bursa’da tarım ve orman alanlarına dokunulmadan ek sanayi ve ticaret alanlarına sahip olunabileceği görülmektedir. Fakat öncelikle 9.440 ha olarak açıklanan sanayi ve imalat alanı verileri daha ayrıntılı çalışma ile kesinleştirilmelidir. Sonrasında Bursa’ya tüm ilçeleri ile birlikte bütünsel olarak bakılarak, düzenlenecek şehir içindeki sanayi ve ticaret alanları ile birlikte yaşam, eğitim, sosyal ve kültürel alanlar ile ulaşım da dikkate alınarak yeni sanayi, imalat ve lojistik alanları oluşturulabilir. Tekil sanayi yapılarının bulunduğu yerlerde eğer çevresi sanayi yapılaşmasına uygun değilse hiçbir şekilde sanayi bölgesi yaratılmamalı, zaman içerisinde o yapıların da uygun sanayi alanlarına taşınması teşvik edilmelidir. Tarım alanlarına dokunuyorsa ıslah sanayi bölgeleri oluşturulmamalıdır. Nilüfer’de yeni organize sanayi yapılaşmasına gidilmemeli, şehrin içerisindeki düzensiz sanayi yapıları ya yerinde ıslah edilmeli ya da belirlenecek yerlere taşınmalı, bu bölgeler kent estetiği sağlanacak şekilde yeniden imar edilmelidir. Mevcut organize sanayi bölgelerindeki %29’luk kullanılmamış sanayi parselinin kullanılması sağlanmalıdır. Türkiye’nin meskûn mahal ve sanayi alanı (%20,87) Almanya’nın sahip olduğundan (%14,46) üçte bir daha fazladır. Benzer koşullar sağlandığında Almanya’ya göre daha fazla üretim olanağına sahip olabiliriz. Ülkemizin diğer şehirlerinin de en az Bursa’mız kadar gelişmesini sağlayacak politikalar geliştirilip uygulamaya konulmalıdır. Bursalı sanayici ve iş insanlarımız yatırımlarını yaparken tarım ve orman alanlarının korunmasına özen göstermeli, ülkemizdeki diğer uygun şehirlere yatırımlarını kaydırma konusunda politikalar oluşturmalıdır.
Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu (5403 sayılı ve 19.07.2005 tarihli) Orman Kanunu (6831 sayılı ve 31.08.1956 tarihli) gibi etkin kılınmalıdır. Orman alanlarına dokunulmadığı gibi tarım alanlarına da kesinlikle dokunulmamalıdır. Çünkü hem Bursa’mızda hem de ülkemizde yeteri kadar sanayi ve konut yapılaşma alanı mevcuttur. Çevre korunmalı ve su kaynakları doğru yönetilmelidir. Tarım özendirilmeli, çiftçilik mesleğine itibar yeniden kazandırılmalıdır. Tarımın sanayi olarak görülme anlayışı geliştirilerek iş insanlarının tarıma yönelmesi, büyük ölçeklerde, yetkin iş gücüyle ve teknolojiyi kullanarak üretim yapmaları sağlanmalıdır. Tarımsal üretimde genç girişimcilerin yetişmesi desteklenmelidir. Üretimden kullanıcıya kadar uzanan süreçte kooperatifçilik yapılanması Bursa ve ülke çapında oluşturulmalı ve desteklenmelidir. Tarım alanı olup da tarımsal amaçla kullanılmayan Bursa’mızdaki %6,79’luk alan tarım amaçlı kullanılabilir hale getirilmelidir. Türkiye’nin, 2030 AB Yeşil Mutabakatı ve “2053 karbon nötr” hedefi doğrultusunda tarımda sürdürülebilirliği sağlayabilmesi için hem Bursa’mızda hem de ülkemizde organik tarım uygulamaları desteklenmeli ve organik üretimin artırılması için etkin çalışmalar yapılmalıdır."
Tarih-Turizm: "Osmanlı tarihi ve kültürü daha geniş bir bakış açısıyla ve çağdaş tanıtım yöntemlerle kültür turizmi ağırlıklı sunulmalıdır. Termal turizm “Yeşil Bursa” nitelemesi korunarak kamu özel sektör iş birliği ile geliştirilmelidir. İnanç turizmine yönelik tarihsel sürece ilişkin yenileme çalışmaları tamamlanmalı ve bu konuya ilişkin kültür turizmi politikaları belirlenerek hayata geçirilmelidir. Sektörel yelpazesi en geniş şehir olan Bursa’mız konu bazlı tematik festivaller şehri yapılmalıdır. Uludağ'ımız yılın her mevsimi yararlanılabilecek bir alan haline getirilmelidir. Turizm Platformu, Bursa Turizm Alan Başkanlığına evrilmeli, tüzel kişilik kimliği kazandırılarak kamu ve özel sektörce birlikte yönetilmelidir. Büyük bir kent müzesi yapılmalıdır. Bursa’mızın 'sanayi, tarım ve turizm' olarak belirlediğimiz üç önemli temel ilgi alanının, birbirlerinin alanlarına dokunmadan, birbirlerine sorun yaratmadan ve birbirlerine destek olarak gelişmesini sağlamak olanaklıdır."
Deprem: Küçükkayalar, 2017 verilerine göre, Marmara depremi öncesi yapılmış, dolayısıyla yeni deprem yönetmeliğine uygun olmayan sanayi tesisi sayısının 596 olduğunu söyledi ve "Bu sanayi yapıları yeniden gözden geçirilmeli ve Sanayi Dönüşümü planlanmalıdır" dedi.
Grafiklerle İstatistikler
Buğra Küçükkayalar, BUSİAD tarafından hazırlanan rapordan veriler paylaştı. Barkovizyona yansıyan istatistiklerde Bursa'nın diğer illerle ve Türkiye'nin diğer ülkelerle olan kıyaslamalarını gördük. Arazi kullanımı, GSYH (Gayrisafi Yurt İçi Hasıla) ve elektrik üretimi/tüketimi, sanayi ve imalat alanları, sanayi bölgeleri, tarım alanları, ihracat kalemleri dağılımı grafikler halinde karşımızdaydı. Epey detaylı hazırlanan bu çalışma Bursa'nın gelişmesine ışık tutacak, diğer illere de kaynak olacak, böylece Türkiye istikrarlı ve dengeli gelişebilecektir.
Önce Yüzleşme, Sonra Gelişme
Dengesiz ve düzensiz "gelişmenin" gelişme olmadığı ve üstelik her anlamda hanemize "zarar" yazdığı ile yüzleştik değil mi?
Dere kenarına yapılan ve ilk yağmurda sele teslim olan evler, kurtulmuş göl çanağına yapılan ve ilk yağmurda suya gark olan havaalanı, fay kırığı üzerine yapılan ve ilk sarsıntıda yerle bir olan binalar, yatağı değiştirilen dereler, arıtma yapmaksızın derelere salınan kimyasal atıklar, filtresiz bacalardan atmosfere yayılan zehirli gazlar ve tüm bu işlerin başında eğitimsiz ve liyakatsız insanlar...
Dünya artık bu gidişata dur deme derdinde. Biz de Bursa olarak, Türkiye olarak "gelişmemiş ülke insanı" kafasından çıkıp, yıllardır patinaj çektiğimiz "gelişmekte olan ülke" kısmını hızla atlayıp, "gelişmiş ülkeler" arasına girmeliyiz.
G20
19 ülke ve Avrupa Birliği’nden oluşan hükümetlerarası bir forum olan G20 (Group of Twenty)'deki yerimize bakalım. IMF verilerine göre Türkiye 1980’de 97 milyar dolarlık GSYH büyüklüğüyle 21. sırada yer alıyordu. 1990'larda yaşanan ekonomik krizler sonucunda Türkiye 1995’te 24. sıraya kadar gerilese de 2000 yılındaki sırası yine 21’di. 5 yıllık süreçlere bakıldığında 2005 ve 2010 yıllarında Türkiye 17. sırada bulunurken, 2015 yılında bir basamak yükselerek 16. sıraya çıkmıştı. 2020 yılında 20. sıraya gerileyen Türkiye, 2021’de 21. sırada yer aldı. IMF bu verilerin yanında ülke ekonomileri için GSYH tahminlerini de veri setine ekliyor. IMF tahminlerine göre ekonomik büyüklük açısından Türkiye 2023'e kadar 20. sıradaki yerini korurken 2024'te 19., 2025'ten sonra da 18. sıraya yerleşecek. (Kaynak: Doğrulukpayı.com)
****
Basın toplantısı sonunda Buğra Küçükkayalar, 'Bursa 2040 Çevre Düzeni Planı’nın da bütün paydaşların görüş, öneri ve olurları ile hayata geçirilip uyulması gerektiğini söyledi.
Bir an önce toplanılmalı, konuşulmalı, uzlaşılmalı ve bir an önce mutabık kalınmalıydı…
Bizim de arzumuz budur.
Sanayi, Tarım ve Turizm ile “GELİŞMELİ” Bursa.
Mutabık mıyız Bursa?
24 Mart 2023 / C.E.Y.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder