7 Kasım 2022 Pazartesi

Had Safhada Kötülük Dönemi

İnsan yanlış anlar, yanlış anlatır, yanlış yapar da; o yanlışları göz göre göre, bile isteye yapınca yanlış yanlış olmaktan çıkar, kötülük haline dönüşür.
Kanunda yeri vardır; "nefsi müdafaa" ile "taammüden" farklı değerlendirilir. Planlanarak işlenen bir suç "yanlış, hata, kaza" değildir. 
Vahşi, vicdansız, arsız, tüm insani ve ahlâkî değerlerden uzak kişiler büyük bir soğukkanlılıkla yaparlar ve uygularlar planlarını. Suç işlenip canlar yandıktan sonra arkalarına dönüp bakmaz, bilakis kahvelerini keyifle yudumlar, zevkle geçerler dalgalarını.
Bir canlıya zarar vereceğim diye ödü kopan insanların anlayamayacağı bir kötülüktür bu.
"Ama neden?"

Neden çoktur.
İkbal, güç, itibar ve rant hırsının ve doymazlığının altında yatan eziklik ile ezmeye, daha çok ezmeye, önüne çıkan ne varsa devirmeye ant içmiştir sanki kişi.
Hiçbir şey onu durduramaz. O hiç kimseyi dinlemez.
Dinlese de anlamaz.

Böyle bir kötülük içinde var olmak ve kendine yer açmak için bu kez daha kötüler çıkar sahneye. Başı sonu belli olmayan bir yılan gibi dolanır kötülük kendi halinde yaşamaya çalışan insanların boynuna. Bütün bedeni sardığında delice bir kuvvetle sıkmaya başlar. Kemikler çatırdar, nefes tıkanır, kurban kendinden geçer, boğulur ve ölür.
Sıra kurbanı yutmaya geldiğinde iştah daha da kabarmıştır. Mide asidi öyle güçlüdür ki her şeyi eritir, sindirir, emeceğini emer, geriye kalanı çıkartıp atar. Kötülük şimdi daha güçlenmiştir. Güçten düşmemek için yeni kurbanlar arar kendine. Bulur da.
Kötü kişi konuşmaya başladığında ağzının içindeki dil, zihnindeki zehri taşıyan çatallı ve zehirli bir dile dönüşür. Sonra önü alınmaz bir taşkına dönüşüp başlar yolundakileri yıkıp geçmeye.
****
Had Safhada Saçmala Dönemi ve Had Safhada Kötülük Dönemi el ele verip ülkemizi kapkaranlık dönemlere soktu. Henüz hayat tecrübesi olmayan başı sarıklı gençler tuvaletimize, banyomuza, yatak odamıza giriyor, neyi nasıl yapacağımızı anlatıyor; uluslararası suç örgütleri ülkemizde cirit atıyor; kendi aralarındaki hesaplaşmalar ulu orta her yerde silahlar eşliğinde yapılıyor; cinayetler sıradanlaşmış, uyuşturucu kullanımı neredeyse ana okulu bebelerine inmiş, insanlar kabına sığmayan hayat pahalılığı ve çılgınca yükselen vergiler ile açlığa mahkum edilmiş, doğruları söyleyenlerin yaşayacağı köy kalmamış ama 20 yıldır ülkeyi yönetenlerin bunda suçu yok. (Sıkıysa bunlardan birini dile getirin de görün savunmayı: "Ezanlar susturulamaz, TOGG durdurulamaz, kızlarımızın başı açılamaz, duble yol yapDık, köprü yapDık, Ayasofya'yı açDık." dık dık dık, dıgıdık dıgıdık dıgıdık.)
Hatta bunların tüm suçlusu (en klasikleşmiş tanımla) "cehape"! 
İşte bu kötülük.

Kötülük işlediğin suçu kendi üzerine almayıp, karşı tarafa attığın anda başlıyor...
Kendini aklamak için başkalarını karalamayla, insanların hayatlarını karartmaya ve daha kötüsü, tüm bu yalanlara ve kötülüğe halkı ortak etmeyle devam ediyor. 
Had safhada dememin sebebi, artık gem azıya alınmış, kötünün gözünde insanların zerre kadar değeri kalmamış, öyle ki; artık yalan konuşulurken kıl dahi kıpırdamıyor. 
- "Nasılsa herkes bana inanıyor. İnanmayanlar da, aaa kimse YOK! Yaşasın, artık herkes bana inanıyor! Neredeler, nereye gittiler diye sorup kafamı bozmayın şimdi. Devletime laf söyletmem!"
- "Beyefendi, iktidar devlet değildir, sadece devleti yönetmeye gelendir. Başarılı yönetirse kalan, yönetemezse gidendir. Süleyman Hep Başbakan olmaz haliyle!""
- "Alın bunu, alın alın!"
****
Büyük bir kesim hızla fakirleşiyor, dibin dibine iniyor ve üstüne üstlük "şükrediyor", bir avuç "avane" ise parayı nereye süreceğini şaşıracak kadar zenginleşmiş, paranın terbiyesizliğini yaşıyor. 
İktidar hedefe odaklanmış, dereyi geçene kadar, pardon seçime kadar kesenin ağzını açmış, fütursuzca "saçılım" yapıyor. Yeniden seçilirsek "hallederiz", seçilmezsek "halletsinler de görelim"!
Yıllardır çözüm diye bağıran ama seslerine kulak tıkanan EYT'lilere bir anda yeşil ışık yakılıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı'nın geçen yıl hizmete açtığı yurtlarda hijyen kiti dağıtmasını bir kısım medya, "İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'ndan üniversiteli kızlara cinsel taciz!" başlığı ile sunuyor.
Daha düne kadar HDP'yi yerden yere vurup CHP'nin HDP ile iş tuttuğunu ilan edip, taraftarlarına CHPKK dedirten akıl, bugün HDP ile gülüş cümbüş görüşmeler yapıyor.
Tabii ki yapacak. Sonuçta HDP mecliste sandalyesi olan yasal bir parti. Biz de AKPKK mi diyelim şimdi?
Bir soru daha, madem görüşmeler var, HDP Başkanı Selahattin Demirtaş neden yıllardır hapiste? 

Bunlar gibi sorgulanacak çok şey var ve işte bunlar hep kötülük.
Siyaset değil, strateji değil, akıl oyunları değil. 
Bunlar kötülük ve şeytanlık.
Malum, iyilik yapan insanların hepsi iyi değil ama kötülük yapanların hepsi kötü...
****
Yazıda örneklediğimiz doğa ve doğal hayatla ilgili iki laf etmek isterim. Doğa kendini sürdürmeye odaklıdır. Hakkından fazlasını değil, yeten kadarını alır. Her canlıya kendini doyurması için de koruması için de belli hasletler verilmiştir ki biz bunu yargılayamayız. Doğanın aklı ve mantığı vardır, duygusu yoktur, inisiyatif kullanmaz. Çığ düşerken aşağıdaki köyün yanından geçip gideyim, kimseye zarar vermeyeyim demez mesela. Sürünün hareketini engelleyecek sakat bir yavru ya da artık güçten düşmüş bir yaşlı doğaya bırakılıp yola devam edilir mesela. Sürünün devamlılığını sağlayacak yavruların en güçlünün genlerini taşıyabilmesi için genç erkekler arasında ölümüne çarpışmalar yaşanır mesela. Sürüdeki erkekler ise ergenliğe girince sürüden kovulup kendi sürülerini oluştursun ve sürü kendi içinde çiftleşip genetik direnci düşürmesin denir mesela. 
Doğanın bir parçası olan insanı diğer yaşamlardan ayıran ise ahlâk, vicdan, empati, duyarlılık, yani duygulardır. 
Bu "akıl"la insan her şeyi keşfeden, icat eden, güzelleştiren olduğu kadar eğen, büken, bozan, yıkan, insani değerleri yok sayandır.
Yani şeytandır, yani melektir.
Yani şeytan da bir melektir...

7 Kasım 2022 / C.E.Y. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder