Bursa Mimarlar Odası ve Bursa UNESCO Derneği'nin birlikte düzenlediği, "UNESCO'nun Türkiye'deki On Dokuz Dünya Mirasımızın Tarihsel Hikâyeleri Konferansı", Arslantepe Kazı Başkanı ve Roma Sapienza Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Francesca Balossi ve Uzman Antropolog & Türk Tarihi ve Kültürü Araştırmacısı M. Levent Sevik'in katılımıyla, 27 Mayıs 2022 akşamı Mimarlar Odası Bursa Şubesi Konferans Salonu'nda gerçekleşti.
Bursa UNESCO Derneği
Katılımın yoğun olduğu konferansın açılış konuşmasını yapan Bursa UNESCO Derneği Başkanı İlker Özaslan, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nin amacı ve anlamı ile 1998 yılında Bursa'da kurulan derneğin hedef ve çalışmalarını paylaştı.
Bursa UNESCO Derneği Başkanı İlker Özaslan |
Özaslan, "Dünya Mirası Listeleri'nde Türkiye", "Geçici Dünya Mirası Listeleri'nde Türkiye", "Türkiye'nin Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi", "Yaşayan İnsan Hazineleri", "Öğrenen Şehirler Ağı", "Yaratıcı Şehirler Ağı", "ASPnet (Kardeş Okullar Ağı) (Karacabey'de Atatürk İlköğretim Okulu, Bursa'da Ali Karasu Lisesi)", "Dünya Belleği Programı" başlıklarının içeriklerini anlattı.
Geçici Miras Listesi'nde yer alan İznik'e dikkat çekmek ve unutturmamak adına 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde İznik'e bir gezi düzenleyeceklerini belirtti.
Listede 19 Miras
İlker Özaslan'ın detaylı anlatımının ardından Levent Sevik, Türkiye’den Dünya Mirası Listesine girmiş olan 19 mirası tanıttı.
Antropolog Levent Sevik |
Levent Bey'in, birçoğunu kendi çektiği fotoğraflardan oluşan sunumunda Türkiye'nin kültürel miras zenginliğine bir kez daha şahit olduk.
* Anadolu'da İslam mimarisinin ve barok tarzının dünyada ilk görüldüğü yerlerden bir tanesi olan ve Mengücekoğulları'nın yönetimi altında olduğu dönemde Ahmet Şah ve eşi Turan Melek tarafından 1228-1229 yıllarında yaptırılan Divriği Ulu Camii ve akıl hastalarının müzikle ya da su sesiyle tedavi edildiği ilk yer olan Darüşşifası,
* İstanbul'un tarihi alanlarından Yerebatan Sarnıcı, Hipodrom, Ayasofya, Aya İrini, Küçük Ayasofya Camisi ve Topkapı Sarayı’nı içine alan Sultanahmet Kentsel Arkeolojik Sit Alanı, Süleymaniye Camisi ve çevresini içine alan Süleymaniye Koruma Alanı, Zeyrek Camisi ve çevresini içine alan Zeyrek Koruma Alanı ve İstanbul Kara Surları ve tabii ki Süleymaniye Camisi'nin önünde yükselen inşaat,
* 6. yüzyıl ile 13. yüzyıl arasında bölgede yaşayan Hıristiyanların, hem Roma'nın hem de Arapların zulmünden kaçarak yerleştiği, 1967 yılında ziyarete açılan ve şimdilik sekiz katı (derinliği 50 m) tespit edilen, kat sayısının 12-13 kata (85 m'ye) ulaşması (yer altına doğru inen 20 katlı bir apartman düşünün) beklenen Derinkuyu Yeraltı Şehri, şehrin üçüncü katından 9 km'lik bir tünel ile bağlandığı Kaymaklı Yeraltı Şehri, Karain Güvercinlikleri, Karlık Kilisesi, Yeşilöz Theodoro Kilisesi ve Soğanlı Arkeolojik Alanı ile Göreme Milli Parkı (Park 1985 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alındı, 30 Ekim 1986'da Bakanlar Kurulu kararıyla millî park ilan edildi, 22 Ekim 2019 tarihinde millî park statüsünden çıkarıldı) ve Kapadokya ve tabii ki yörenin milli park konumundan çıkartılmasının ardından peribacalarının bulunduğu bölgede yapılmaya başlanan, gelen tepkilerin ardından yıkılan otel,
* Aslan kadar güçlü, kartal kadar özgür, insan kadar akıllı olmayı temsil eden, insan başlı, aslan gövdeli, kartal kanatlı, ikisi şehrin girişine, ikisi şehrin dışına bakan dört sfenks tarafından korunan, öteki dünyanın giriş kapısı olduğu söylenen, Anadolu'daki ilk sfenks olduğu kabul edilen Sfenksli Kapı'sı ile, önceleri Hattilerin, sonrasında ise Hititlerin yaşadığı Hitit Başkenti Hattuşa ve var oldukları süre boyunca yazıyı en iyi şekilde kullanmaya özen gösteren Hititlerin, sayısı 32 bini bulan ve 2001 yılında UNESCO Dünya Belleği Listesine dahil edilmiş olan Boğazköy-Hattuşa Hitit Tabletleri,
* Aslan ve kartal heykelleri arasında, yaklaşık 10 metre yüksekliğindeki tahtlar üzerinde sıralar halinde oturmuş, yüzleri güneşe doğru bakan, boyları 7 metreye ulaşan dev kral ve tanrı heykelleri ile gün doğumları ve gün batımlarıyla meşhur Nemrut Dağı,
* Pergamon Krallığı zamanında II. Eumenes tarafından MÖ 2. yüzyıl başlarında kurulan ve Bergama'nın efsanevi kurucusu Telephos'un karısı Amazonlar kraliçesi Hiera'dan dolayı, Hierapolis olarak anılan, şifalı suları ve travertenleriyle bildiğimiz Pamukkale yakınlarındaki Hieropolis Antik Kenti,
* Tarihi MÖ 3000’lere kadar uzanan, Antik Çağ’da Likya’nın en büyük idari merkezi ve başkenti olan Xanthos, bu dönemin en önemli dini merkezlerinden biri olan Letoon ve bu iki şehrin aralarındaki yerleşimlerde, Likya dilindeki en uzun ve önemli metinlerin görülebileceği taş yazıtlar, Zeus'un Leto ile aşkı, Hera'nın kıskançlığı, Python'un zehri, Posedion'un merhameti ve kurbağalar, kurbağalar, kurbağalar,
* Evlerinin harcının yumurta akından yapıldığı ve çok uzun süre depreme dayandığı rivayet edilen Safranbolu Evleri'nin yaşadığı, tarihi MÖ 3000 yıllarına kadar giden, sırası ile Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar, Romalılar, Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlıların egemenlik kurdukları bir bölgede yer alan, 17. ve 18. yüzyıllarda bugünkü yapısını kazanan ve dokusunu bozmayan, dünyanın en pahalı baharatlarından olan ve yerleşime de ismini veren safranın en kalitelisinin yetiştiği Safranbolu Şehri,
* Homeros’un İlyada Destanı’nda bahsedilen Troya Savaşı’nın yapıldığı yer olarak da bilinen, MÖ 3000 yılına kadar uzanan tarihi geçmişi ile dünyanın en ünlü arkeolojik alanlarından biri olan, 1871 yılından itibaren yapılan kazılarla, kentin tarihi boyunca defalarca kurulup yıkıldığının ve dokuz kent katmanının yanında kırk iki yapı katının ortaya çıkarıldığı, Truva Atı, Afrodit, Hera, Athena, Paris, Helena karakterleri ile ünlü Truva Arkeolojik Alanı,
* Mimar Sinan’ın ustalık dönemi eserim dediği, mimarlık sanatının en görkemli örneklerinden biri ve insanın yaratıcı dehasının bir başyapıtı olarak kabul edilen, yapımında daha önceki hiçbir camide ya da antik çağ mabedinde görülmemiş bir teknik kullanılan, üzeri 43,25 metre yüksekliğinde, 31,25 metre çapında, tek bir lebi ile örtülen, kubbesi 8 sütuna dayanan bir kasnak üzerine oturtulan Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi,
* İnsanlığın gelişiminde önemli bir evre olan yerleşik toplumsal hayata geçişle birlikte, tarımın başlangıcı ve avcılık gibi önemli sosyal değişim ve gelişmelere tanıklık eden, iki höyükten oluşan, içlerine çatılardan girilen birbirine bitişik evler ile sokağı olmayan bir yerleşim olan Çatalhöyük Neolitik Alanı,
* Orhangazi Külliyesi ve çevresini içine alan Hanlar Bölgesi, Hüdavendigar (I. Murad) Külliyesi, Yıldırım (I. Bayezid) Külliyesi, Yeşil (I. Mehmed) Külliye, Muradiye (II. Murad) Külliyesi ve Cumalıkızık Köyünü kapsayan, Osmanlı İmparatorluğunun ilk başkenti olarak kurulan ve külliyelerle şekillenen Bursa ve çevresindeki diğer vakıf köylerinin, payitaht Bursa’nın kent merkezindeki hanlar ve külliyelerle ekonomik ilişkileri, Osmanlı’nın bütün kurumlarıyla bir beylikten imparatorluk haline dönüşmesine önemli bir katkı sağlayan, Bursa'nın beş Kızık köyünden biri, 700 yıllık bir vakıf köyü olan Cumalıkızık ve tabii ki Küpeli Ev,
* Helenistik Dönem’in en ünlü ve tanınmış heykelcilik okullarından birine sahip, MÖ. II. yüzyılda Zeus Sunağı’nı yaratmış, Roma İmparatorluğu'nun Asya Eyaleti başkenti, antik dünyanın sayılı metropollerinden biri, Serapeian (Kızıl Avlu), Trajan Tapınağı, ölümün girmesi yasak olan yer olarak bilinen Asklepios Sağlık Merkezi, tiyatro, amfi tiyatro ve su kemerleri gibi Roma Dönemine ait seçkin eserler döneminin mimari, planlama ve mühendisliğinin en üst seviyedeki temsilcilerine sahip, Roma ve Doğu Roma dönemlerine ait katmanlar üzerinde yayılmış olan Osmanlı dönemi mimarisine ait pek çok cami, han, hamam ve ticari merkez ile Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı,
* Çin Seddi ve İstanbul Surları'ndan sonra dünyanın en uzun, en geniş ve sağlam surlarından biri olduğu kabul edilen, 2015-201-16 Sur çatışmaları sırasında surları ve burçları zarar gören Diyarbakır Kalesi ve Dicle Nehri’nin nehrin debisinin azalmasıyla oluşan, 30’dan fazla uygarlığın izlerini taşıyan bir bölgede 8 bin yıl gibi çok uzun süredir bahçe olarak var olan, yalnızca tarımsal değer değil aynı zamanda kültürel ve tarihi olarak da özgün bir değere sahip olan, 180’den fazla kuş türüne ev sahipliği yapan, Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı,
* Kuruluşu Cilalı Taş Devri'ne, MÖ 6000 yıllarına dayanan, MÖ 10. yüzyılda eski Arzawa başkentinin yerine Attik ve İyonyalı Yunan kolonistleri tarafından inşa edilen, Klasik Yunan döneminde İyonya'nın on iki şehrinden biri olan, MÖ 129'da Roma Cumhuriyeti'nin kontrolüne geçtikten sonra gelişen, Anadolu'nun eski ana tanrıça (Kybele) geleneğine dayalı Artemis kültürünün en büyük tapınağı ve Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri olan Artemis Tapınağı ile ünlü, MÖ 6. yüzyılda bilim, sanat ve kültürde Milet ile birlikte en ön sırada yer alan, bilge Herakleitos, rüya tabircisi Artemidoros, şair Callinos ve Hipponaks, gramer bilgini Zenodotos, hekim Soranos ve Rufus gibi ünlü kişileri yetiştiren Efes,
* 1001 kilise şehri veya 40 kapılı şehir diye de adlandırılan, iki yanı Arpaçay Kanyonu ile çevrili, plato tarafındaki üçüncü cephesi 10. yüzyıla ait güçlü surlarla korunan, kentin ana girişini Aslanlı Kapı'nın koruduğu Ani Arkeolojik Alanı,
* 1964 yılında bir baraj açılışı için gazeteci olarak bölgeye giden, ancak yolunu kaybeden Ara Güler'in yolunun Geyre beldesine düşmesiyle, belde halkının tarihi eserlerle iç içe yaşadığını görmesiyle, çektiği fotoğrafların içerik değerinin Türkiye'de anlaşılmaması üzerine The Times'e göndermesi ile bir anda dünyanın ilgi odağı haline gelen, ABD'li arkeologlar tarafından binlerce yıl önce kaybolan antik çağ başkenti olduğu ortaya çıkan Aphrodisias,
* Amcasıyla birlikte tarlasını sürerken sürekli taşlar bulan Mahmut Yıldız'ın, üzerinde yarım insan boyu kertenkele olan bir taşı Şanlıurfa Müzesi'ne götürmesi lakin önemsenmemesi ile başlayan, taşın 7-8 yıl boyu müzede bir köşede kaldıktan sonra 1993 yılında Alman arkeologların fark etmesiyle birlikte kazı süreci 1995 yılında, Klaus Schmidt'in kazı başkanlığında başlayan ve dünya tarihini yeniden yazdıran Göbekli Tepe...
Benim burada birkaç cümle ile özetlemeye çalıştığım kültürel varlıklarımızın altında yatan binlerce yıllık tarihi Levent Sevik'in keyifli anlatımı ile dinledik.
Somut olmayan kültür miraslarımıza da değinen Sevik, "Zenginlikler bizimdir" sözleriyle zenginliklerimizin farkında olmamız ve sahip çıkmamız gerektiğinin altını çizdi.
Dünyaya kaptırdığımız somut ve somut olmayan zenginliklerimizi örnekler vererek anlatırken eminim ki salondaki herkesin içi cız etti...
Arslantepe Höyüğü
Konferansa Zoom üzerinden katılan Doç.Dr. Francesca Balossi ise 19. mirasımız olan Arslantepe Höyüğü üzerine, bol görselli bir sunum yaptı. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan Malatya'daki Arslantepe Höyüğü Kazı Heyeti Başkanı olan Doç. Dr. Francesca Balossi Restelli, Geç Kalkolitik dönemden Demir Çağı’na kadar geçen tarihsel sürecin buluntularına rastlanan, Hititler’den Roma ve Bizans’a kadar pek çok medeniyetin izlerini bünyesinde barındıran Arslantepe Höyüğü'nün kazı çalışmaları sürecini Türkçe olarak paylaştı.
Doç. Dr. Francesca Balossi Restelli |
Yakın Doğu'da ilk devlet toplumunun ortaya çıkışına tanıklık eden ve merkezi otorite uygulayan bir yönetimin ortaya çıkışına sahne olan Arslantepe Höyüğü, Doğu Anadolu'da bulunan en eski antik kentlerden birisi. MS 5. ve 6. yüzyıllarda Roma İmparatorluğu'nun bir köyü olan bölge, daha sonraki yüzyıllarda Bizans İmparatorluğu için mezarlık görevi yapmış.
Arslantepe Höyüğü kazılarında dünyanın ilk savaş araç ve gereçleri olan kılıçlara rastlanmış. Kazılarda MÖ 3300-3000 yıllarına ait kerpiç saray, MÖ 3600-3500'lere ait tapınak, idari sürecin parçası olan iki bini aşkın mühür baskısı ve epey kaliteli metal eserler bulunmuş.
Arslantepe Sanal Tur
Balossi, Arslantepe'nin çok büyük bir yangın ile yok olmuş olabileceğini söyledi.
Evlerin Altındaki Mezarlar
Levent Sevik'in anlatımlarında, Hititlerin aile mezarları, küplere gömülen aile bireyleri, fal ve büyücülüğe önem vermeleri, mesela yeni kesilen bir hayvanın karaciğerine bakarak geleceği tahmin etmeleri ilgi çekici detaylardı.
Çatalhöyük insanları ölüleri evlerin çatılarına koyarak cesetleri kızıl akbabalar için çekici hale getiriyordu. Ayrıca onları kara üstünde yaşayan diğer yırtıcıların saldırısından da kurtarıyordu. Çünkü Akbabalar kasları ve organları yedikten sonra tendonları geriye bırakıyor, bu da iskeletin dağılmamasını sağlıyordu. İnsanlar etleri yenmiş iskeleti alıp, sıkıca sararak ev tabanının altına gömebiliyordu.
(Leşçil kuşları kullanarak cesetlerin kemiklerinin etlerden temizlenmesine benzer uygulamalar, “gökyüzü defini” ismiyle Çin, Tibet, Nepal, Hindistan ve Moğolistan’ın bazı yerlerinde uzun süredir yapılıyor.)
Küp Mezarlar
Küp mezarların geçmişi Neolitik döneme kadar dayanıyor. Yakılmadığında cesede uygun bir küp bulunuyor, yakıldığında daha küçük küpler kullanılıyor. Küplerin ağzı genelde taşla yada kiremitle kapatılıyor.
Genellikle doğuya dönük yatırılan küplerin içine, ölen kişiler hoker tarzında bacaklar karına çekik ve bir yana doğru yatırılıyor. Küpün ağzı kapak taşı ya da küçük derin bir çömlekle kapatılarak etrafı moloz taşlarla destekleniyor.
Kısa kısa
* Şamani inançta yüksek yerler Tanrı'ya en yakın yer olarak görülür ve Tanrı'ya en yakın olan yer en kutsal olan yerdir. Ayrıca yüksek yer daha emniyetli ve korunmaya daha elverişlidir.
* Deprem kuşağı üzerinde olması sebebiyle Truva, Afrodisias, Hieropolis, Efes, Milet, Perge, Side gibi pek çok antik kent yıkılmış. Antalya'nın Demre ilçesi sınırlarında yer alan Kekova Adası, MS 141 ve 240 yıllarında iki büyük deprem yaşamış ve şehir 1.5 m su altına gömülmüş.
* Antalya Beldibi ile Fethiye Ölüdeniz arasındaki 2000 yıllık antik Likya Yolu rotasını yapmak isterim. 535 km’lik o yolu adım adım adımlamak ne kadar sürer bilmem ama değeceğinden eminim.
* Safranbolu'daki Demirciler Çarşısı'nda çalışan ve Türk toplumunun geçmişini, kültürünü ve yaşama biçimini yansıtan tarihi Safranbolu evleri ve konaklarına kilit, tokmak yapan UNESCO tescilli kilit ustası Hüseyin Şahin Özdemir, metale şekil vererek birbirinden güzel eserler ortaya çıkarıyor.
* Orkestra Dans Alanı demek. İtalyancadaki ‘orchestra’ sözcüğünden dilimize geçen bu sözcük, Eski Yunancada ‘dans etmek’ anlamına gelen ‘orkhesthai’ kelimesinden türemiş.
Antik Yunan Tiyatrosunda Orkestra, oturma alanı "theatron-mekânı görmek" ile sahne "skene-sahne binası" arasında bulunan, koronun dans edeceği, şarkılar söyleyip oyuncular ile etkileşime gireceği, Antik Yunan Tiyatrosu'nun çekirdeği olan yuvarlak alan.En çok aday gösteren ülke Türkiye
Antropolog M. Levent Sevik ve Doç.Dr. Francesca Balossi'nin sunumları ile Dünya Miras Listesi'ne giren miraslarımızı tanırken, benim gibi siz de ülkemizin dünya miras listesine girmek için ne kadar zengin olduğunu düşünmüşsünüzdür.
UNESCO’nun Dünya Mirası Geçici Listesi’nde 179 taraf devletin 1720 mirası yer alıyor. Türkiye’nin Geçici Listede ilki 1994 yılında sunulan ve son olarak 2021 yılında güncellenen şekliyle 77 kültürel, 4 karma ve 3 doğal olmak üzere toplam 84 mirası bulunuyor. Ve Türkiye 193 ülke arasında en çok aday gösteren ülke konumunda, yani birinci sırada.
Bursa'nın İznik ilçesi Dünya Mirası Geçici Listesi’nde 39. sırada ve kalıcı listeye alınmasını bekliyor.
Eğitim Şart
Levent Sevik der ki; "Doğayı devletler değil insanlar korur, öncelikle bu bilinç aşılanmalı. Bu zenginlikler ve bu kültür çocuklara anaokullarından itibaren anlatılmalı. Çünkü yer altıyla, yer üstüyle bu kültürün hepsi bizim. Biz bu kültürü çocuklarımıza miras bırakmakla mükellefiz."
Evlerin değil odaların ayrıldığı, aynı oda içinde dahi yalnızlaşıldığı bu yıllarda, kültür aktarımını yapmanın da bir yolu olmalı. Bırakın büyükanne büyükbabayı, anne babayla dahi konuşma ortamı olmayan ailelerde geçmişe dair hiçbir paylaşım yapılamıyor. Ne dil zenginliği ne de anı zenginliği sağlanıyor. Çocuklarda aidiyet duygusu gelişmiyor. Belli bir yaşa gelip de geçmişle ilgili bir şey soracak olduğunda ise soracak kimse kalmadığını, kalanın da hafızasının eskisi kadar berrak olmadığını görüyor.
Geçmişi merak eden nesiller geçmişi öğrendikçe değer veren, değer bilen nesiller haline gelir oysa. Geleceği kurgularken geçmiş zamanlardan çıkıp gelen uygarlıkların seslerine kulak verir, yüz binlerce yıldır dünya üzerinde var olmasını sağlayan ya da yok olmasına sebep olan şartlardan ders alır. Dünyayı bir bütün olarak kavradığı anda bakış açısı genişler, dağarcığı zenginleşir.
Dünyaya gelen ne ilk ne de son insan olduğunu bilmek ile dünya yüzünde biricik olduğunu bilmek arasındaki dengeyi kurar. Dünya mirasını hoyratça yok etmeye hakkı olmadığını anlar.
Bu da ancak okullarda erken yaşta başlanacak eğitimle sağlanır.
(Lisedeyken Sanat Tarihi dersimiz vardı bizim mesela. Hâlâ var mı?)
Dünya Mirası Dünya'ya
Bursa ve Cumalıkızık'ın Dünya Miras Listesi'ne 2014 yılında 998. sıradan girdiği ve UNESCO'nun kültürel mirası olduğu tarihlerde, Atalions Kulüp'ün bir toplantısına konuk olarak katılan Atila Ege, UNESCO Dünya Miras Listesi rotası ile yaptığı gezileri ve Dünya Miras Listesi'nin ne olduğunu anlatmış, ben de o anlatımları Dünya Mirası Dünya'ya! başlığı ile köşeme taşımıştım.
O tarihte miras listesinde 13 mirasımız vardı. O günden bugüne Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen çalışmalar neticesinde UNESCO Dünya Miras Listesi’ne 6 adet varlığımızın daha girmesi sağlandı.
Bu 19 miras ile Türkiye, üye 193 ülke arasında 16. sırada yer alıyor.
TÜRKİYE'nin UNESCO Dünya Mirasları
1- Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (Sivas) 1985
2- İstanbul’un Tarihi Alanları (İstanbul) 1985
3- Göreme Millî Parkı ve Kapadokya (Karma Miras Alanı) (Nevşehir) 1985
4- Hattuşa: Hitit Başkenti (Çorum) 1986
5- Nemrut Dağı (Adıyaman) 1987
6- Hieropolis-Pamukkale (Karma Miras Alanı) (Denizli) 1988
7- Xanthos-Letoon (Antalya-Muğla) 1988
8- Safranbolu Şehri (Karabük) 1994
9- Truva Arkeolojik Alanı (Çanakkale) 1998
10- Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi (Edirne) 2011
11- Çatalhöyük Neolitik Alanı (Konya) 2012
12- Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu (Bursa) 2014
13- Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı (İzmir) 2014
14- Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzajı (Diyarbakır) 2015
15- Efes (İzmir) 2015
16- Ani Arkeolojik Alanı (Kars) 2016
17- Aphrodisias (Aydın) 2017
18- Göbekli Tepe (Şanlıurfa) 2018
19- Arslantepe Höyüğü (Malatya ) 2021
TÜRKİYE'nin UNESCO Somut Olmayan Dünya Mirasları
Aralık 2020 tarihi itibarıyla Türkiye’nin, İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası (SOKÜM) Temsili Listesi'ne kayıtlı 20 mirası bulunuyor.
1- Meddahlık Geleneği (2008)
2- Mevlevi Sema Törenleri (2008)
3- Âşıklık Geleneği (2009)
4- Karagöz (2009)
5- Nevruz (Azerbaycan, Hindistan, İran, Kırgızistan, Özbekistan ve Pakistan ile ortak dosya (2009) (2016 yılında dosya Afganistan, Azerbaycan, Hindistan, Irak, İran, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Pakistan, Tacikistan ve Türkmenistan katılımı ile genişletilmiştir)
6- Geleneksel Sohbet Toplantıları (Yaren, Barana, Sıra Geceleri ve diğer, 2010)
7- Alevi-Bektaşi Ritüeli Semah (2010)
8- Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali (2010)
9- Geleneksel Tören Keşkeği (2011)
10- Mesir Macunu Festivali (2012)
11- Türk Kahvesi ve Geleneği (2013)
12- Ebru: Türk Kâğıt Süsleme Sanatı (2014)
13- İnce Ekmek Yapımı ve Paylaşımı Geleneği: Lavaş, Katrıma, Jupka, Yufka (Azerbaycan, İran, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye ile ortak dosya) (2016)
14- Geleneksel Çini Sanatı (2016)
15- Bahar Bayramı Hıdırellez (Makedonya ile ortak dosya) (2017)
16- Dede Korkut-Korkut Ata Mirası: Kültürü, Efsaneleri ve Müziği (Azerbaycan ve Kazakistan ile Ortak Dosya, 2018)
17- Geleneksel Türk Okçuluğu (2019)
18- Minyatür Sanatı (Azerbaycan, İran ve Özbekistan ile Ortak Dosya) (2020)
19- Geleneksel zekâ ve strateji oyunu: Togyzqumalaq, Toguz Korgool, Mangala / Göçürme (Kazakistan ve Kırgızistan ile Ortak Dosya) (2020)
20'inci sıradaki Islık Dili (2017) ise Acil Koruma Gerektiren Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'nde yer alıyor.
UNESCO, İngilizce “United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization” kelimelerinin baş harfleri alınarak oluşturulmuştur. Türkçe'de “Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu” olarak geçer. UNESCO Sözleşmesi, 1945 yılı Kasım ayında Londra’da 44 devletin katılımıyla kabul edilir ve Türkiye imzacı ilk 10 devlet arasındadır.
Hani bunun ilk sahibi?
Dünya binlerce yıldır hem coğrafi hem biyolojik hem de demografik olarak şekillenip dururken lokum yapmayı ilk kim akıl etti, baklavayı ilk kim açtı, kahveyi ilk kim kaynattı, tulumba tatlısını ilk kim sıktı, helvayı ilk kim kardı bilemeyiz.
Tekerleği icat eden ya da ateşi bulan bu buluşların patentini almamış olabilir ama elektrikten bilumum icada kadar yüzbinlerce ürünün patenti var ve patent kimin elindeyse kullanım hakkı da onun elinde.
Patent, yeni bulunan ürünün, fikrin, projenin ya da hizmetin üçüncü kişiler tarafından kullanımı, satın alınması ya da ithal edilmesini engellemeye yarayan resmi bir aidiyet belgesidir.
Kısacası yok kahve bizim, yok baklava börek lokum bizim, nenem şöyle yapardı, anam böyle içerdi demekle olmuyor.
Öyle dersen ve elindeki kültüre sahip çıkmazsan kahveni kendi kendine kaynatıp, kendi kendine höpürdetiyor, kendi kendinin falına bakıyorsun.
Falında da üç vakte kadar bir diğer mirası bir diğer ülkeye kaptırmak çıkıyor.
Yurt dışına kaçırılan tarihi eserlerimiz
Pergamon Antik Kenti - Zeus Sunağı / Berlin Pergamon Müzesi - Almanya
Pergamon Antik Kenti - Athena Tapınağı Propylonu / Berlin Pergamon Müzesi - Almanya
Milet Antik Kenti - Agora Kapısı / Berlin Pergamon Müzesi - Almanya
Xanthos Antik Kenti - Nereidler Anıtı / Londra British Müzesi - İngiltere
Xanthos Antik Kenti - Payava Lahdi / Londra British Müzesi - İngiltere
Aphrodisias Antik Kenti - İhtiyar Balıkçı Heykeli Gövdesi / Berlin Pergamon Müzesi - Almanya
Milet Antik Kenti - Traianus Tapınağı Ön Cephesi / Berlin Pergamon Müzesi - Almanya
Traianus
Knidos Antik Kenti – Knidos Aslanı / Londra British Müzesi - İngiltere
Nereidler ANITI (Ksanthos) - British Müzesi
Troya (Truva) Hazineleri - Atina Milli Müzesi (Troya hazinelerinin tamamına yakın bir kısmı ise Rusya'da)
Üç Güzeller Mozaiği - Paris Louvre Müzesi
Dionysos Mozaiği - Amerika Worcester Müzesi
Beyhekim Camii'nin çini mozaikli mihrabı - Pergamon Museum
Hacı İbrahim Veli Türbesi Sandukası - Doğu Asya ve İslam Sanatları Müzesi (Berlin)
Yurt dışından iadesi sağlanan kültürel miraslarımız
Zengin bir arkeolojik mirasa sahip olan ülkemiz, yıllardır yurt dışına kaçırılan kültür hazinelerinin izini sürülüyor. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı sayfasında yer alan bilgilere göre 1980 yılından 2022 yılına dek (128 kalem) binlerce tarihi eser ait olduğu topraklara döndü. Binlercesi ise vatan hasreti ile yaban ellerde gurbetlik çekiyor.
****
Yarın, Bursa UNESCO Derneği ile Dünya Geçici Miras Listesinde yer alan İznik'e gideceğiz. Batık Bazilika sahasında yürüyüp, İznik'in tarihi yerlerini rehber eşliğinde gezeceğiz. Bizlere İznik içinde Motosiklet Korteji eşlik edecek.
Kısacası, keyifli ve bir o kadar da verimli bir gezi bizi bekliyor.
Herkese şimdiden iyi pazarlar.
4 Haziran 2022 / C.E.Y.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder