Tüfek icat oldu mertlik bozuldu derler.
Derler ki; bileğine güvenen kişinin er meydanına çıkması ile eline tüfek alanın çıkması aynı şey değil. Birinde güç ve maharet işlerken, diğerinde işleyen sadece parmaktır.
Tetiğe basarsın ve bir anda dağ gibi bir adam yıkılır yere.
Sen onu yıkmazsan o seni bir hamlede gömecektir yoksa toprağa.
Orantısız gücün dengelenmesi mi diyelim o zaman tüfek için?
Kaba kuvveti yenmek için aklın geliştirdiği bir yöntem mi diyelim?
Beden gücü ile hayatta kalınan bir sistemi, akıl ile hayatta kalınan bir sisteme çevirmek midir diyelim?
İlk Silah
Tüfek icat olmazdan bin yıllar önce, M.Ö. 400.000'lerde en eski mızrak kalıntıları Schöningen yakınlarında Almanya’da bulunmuş. M.Ö. 40.000 ilâ 25.000 yıllarında Taş Devri insanları Atlas adı verilen ve bir geyiği 40 metreden öldürebilecek bir alet kullanmışlar.
İlk İnsan Öldürme
Adem ve Havva'nın iki oğlundan biri olan Kabil'in kardeşi Habil'i öldürdüğüne ve tarihteki ilk katil olduğuna inanılsa da, benim dediğim o değil.
Beslenmek için olsun, savunmak için olsun hayvan avlamak üzere geliştirilen mızraklar ve oklar ne zaman insana yöneldi?
Bir geyiği avlayan adamın avına ortak olmak isteyen bir başka adama mı atıldı ilk mızrak?
Avcı toplayıcı bir kabile toprak toprak göçerken, daha önce gelenler tarafından mı kovuldu yeni ulaştığı topraklardan mesela?
Kim kimin hakkına tecavüz etti de gerildi o yay?
Kim daha fazlasını istedi de bu kadar gelişti bu sistem?
Zeus ile Hera'nın oğlu Ares yüzünden mi yoksa hepsi?
Silah Sanayii Gelişiyor
Kılıçlar, mancınıklar, M.S. 800 - M.S. 1300 yılları arasında Çin'de bulunan barut ve ilk bomba sayabileceğimiz yanan oklar ve mızraklar, İslam'ın Altın Çağı'nda ortaya çıkan ateşli silahlar, denizaltılar, torpiller, roketler, bombalar, tabancalar, makineli tüfekler, mermiler, lav silahları, molotof kokteylleri, savaş gemileri, savaş uçakları, lazer silahlar, kimyasal silahlar, nükleer silahlar ve tabii ki atom bombası...
Savunma Sanayii Gelişiyor
Kalkanlar, kamuflajlar, çelik yelekler, uçaksavarlar, hayalet uçaklar, radarlar, muhabere teknolojisi, gece görüş teknolojisi, tıp teknolojisi ve bilmediğim daha pek çok ürün.
Zehir ve panzehir gibi sanki.
Üstelik hepsi aynı fabrikalarda üretilen zehirler...
Bile Bile Lades
En keskin kılıcı üreten usta o kılıcın bir insanın boğazını keseceğini bilmiyor muydu?
Mermi üretim fabrikasında çalışan bir genç kız önünden geçen minicik bir merminin bir insanın kalbini parçalarken koskoca bir hayatı da darmadağın edeceğini bilmiyor muydu?
Bir savaş pilotu uçağında taşıdığı bombayı aşağıya bırakırken aşağıda cehennemi yarattığını bilmiyor muydu?
Bir denizaltı kumandanı, kendi emriyle yollanan torpilin hedefe vardığında gemideki yüzlerce genci alev alev yakacağını bilmiyor muydu?
Hepsi Biliyordu
Hepsi biliyordu ama hepsi görmezden geliyordu.
Hepsi, kendi hayatlarının devam edebilmesi için başkalarının ölmesi gerektiğine inanıyordu.
Silah fabrikaları, kurumlar ve insanlar, "daha çok insan ölsün diye" alenen üretim yapıyordu.
Belki ürettiği o mermi dönüp dolaşıp kendi evladını vuruyordu.
Kim bilir...
Dünya Savaşı
İkinci Dünya Savaşı'ndan ağzı yanan dünyanın yeni bir dünya savaşına girmeye cesareti yok artık. Biliyor ki, silah sanayiinin bu kadar geliştiği bir dünyada yanılır da biri o düğmeye basarsa eğer, havalanan uçaklar inmeye toprak bulamayacak.
Ufak Ufak
O yüzden de üreticiler ürettikleri silahları satabilmek için ufak ufak iç savaşlar çıkartarak pazar oluşturuyorlar kendilerine. Gelişmemiş ya da az gelişmiş ülkeler de mükemmel bir pazar alanı onlar için.
Biraz onu fiştikle, git biraz bunu fiştikle, "o senin için böyle dedi", "bu senin için böyle dedi" de ve ver ellerine gıcır gıcır silahı. Biraz da sırt sıvazladın mı, tamamdır.
Öyle Diyor Sistem
Al bu silahı git orayı işgal et diyor birine görünmez adam. Diğerine de al bu silahı kendini savun diyor. Silahlar ateşleniyor, insanlar ölüyor, dünya kan ile yıkanıyor, paralar el değiştiriyor, kanlı paralarla alınmış ekmekler yeniyor, her lokmada ağızlardan kan damlıyor.
Daha çok insan ölsün diye üretim yapan sistemin en altındaki kişi mesaisi bitince markete uğrayıp evinin alışverişini yapıyor, evine öyle gidiyor. Akşam yemeğini yiyip televizyon izliyor, belki haberlerde bir bombalamada ölenleri görüp üzülüyor, sonra kumandaya uzanıp televizyonu kapatıyor, sabah işe erken gideceği için erkenden yatağına yatıyor.
"Bu kadar basit değil" mi dediniz?
Yok,
İşte bu kadar basit.
Yaşamla ölüm arasında bir yerlerde yaşamak ve ölmek kadar basit...
****
Son günlerde ülkemizde şiddetli bir biçimde S-400'ler ve F-35'ler konuşuyorken bunları yazmak istedim.
Ne konuştuğumuzun farkında mıyız acaba dedim...
Derler ki; bileğine güvenen kişinin er meydanına çıkması ile eline tüfek alanın çıkması aynı şey değil. Birinde güç ve maharet işlerken, diğerinde işleyen sadece parmaktır.
Tetiğe basarsın ve bir anda dağ gibi bir adam yıkılır yere.
Sen onu yıkmazsan o seni bir hamlede gömecektir yoksa toprağa.
Orantısız gücün dengelenmesi mi diyelim o zaman tüfek için?
Kaba kuvveti yenmek için aklın geliştirdiği bir yöntem mi diyelim?
Beden gücü ile hayatta kalınan bir sistemi, akıl ile hayatta kalınan bir sisteme çevirmek midir diyelim?
İlk Silah
Tüfek icat olmazdan bin yıllar önce, M.Ö. 400.000'lerde en eski mızrak kalıntıları Schöningen yakınlarında Almanya’da bulunmuş. M.Ö. 40.000 ilâ 25.000 yıllarında Taş Devri insanları Atlas adı verilen ve bir geyiği 40 metreden öldürebilecek bir alet kullanmışlar.
İlk İnsan Öldürme
Adem ve Havva'nın iki oğlundan biri olan Kabil'in kardeşi Habil'i öldürdüğüne ve tarihteki ilk katil olduğuna inanılsa da, benim dediğim o değil.
Beslenmek için olsun, savunmak için olsun hayvan avlamak üzere geliştirilen mızraklar ve oklar ne zaman insana yöneldi?
Bir geyiği avlayan adamın avına ortak olmak isteyen bir başka adama mı atıldı ilk mızrak?
Avcı toplayıcı bir kabile toprak toprak göçerken, daha önce gelenler tarafından mı kovuldu yeni ulaştığı topraklardan mesela?
Kim kimin hakkına tecavüz etti de gerildi o yay?
Kim daha fazlasını istedi de bu kadar gelişti bu sistem?
Zeus ile Hera'nın oğlu Ares yüzünden mi yoksa hepsi?
Silah Sanayii Gelişiyor
Kılıçlar, mancınıklar, M.S. 800 - M.S. 1300 yılları arasında Çin'de bulunan barut ve ilk bomba sayabileceğimiz yanan oklar ve mızraklar, İslam'ın Altın Çağı'nda ortaya çıkan ateşli silahlar, denizaltılar, torpiller, roketler, bombalar, tabancalar, makineli tüfekler, mermiler, lav silahları, molotof kokteylleri, savaş gemileri, savaş uçakları, lazer silahlar, kimyasal silahlar, nükleer silahlar ve tabii ki atom bombası...
Savunma Sanayii Gelişiyor
Kalkanlar, kamuflajlar, çelik yelekler, uçaksavarlar, hayalet uçaklar, radarlar, muhabere teknolojisi, gece görüş teknolojisi, tıp teknolojisi ve bilmediğim daha pek çok ürün.
Zehir ve panzehir gibi sanki.
Üstelik hepsi aynı fabrikalarda üretilen zehirler...
Bile Bile Lades
En keskin kılıcı üreten usta o kılıcın bir insanın boğazını keseceğini bilmiyor muydu?
Mermi üretim fabrikasında çalışan bir genç kız önünden geçen minicik bir merminin bir insanın kalbini parçalarken koskoca bir hayatı da darmadağın edeceğini bilmiyor muydu?
Bir savaş pilotu uçağında taşıdığı bombayı aşağıya bırakırken aşağıda cehennemi yarattığını bilmiyor muydu?
Bir denizaltı kumandanı, kendi emriyle yollanan torpilin hedefe vardığında gemideki yüzlerce genci alev alev yakacağını bilmiyor muydu?
Hepsi Biliyordu
Hepsi biliyordu ama hepsi görmezden geliyordu.
Hepsi, kendi hayatlarının devam edebilmesi için başkalarının ölmesi gerektiğine inanıyordu.
Silah fabrikaları, kurumlar ve insanlar, "daha çok insan ölsün diye" alenen üretim yapıyordu.
Belki ürettiği o mermi dönüp dolaşıp kendi evladını vuruyordu.
Kim bilir...
Dünya Savaşı
İkinci Dünya Savaşı'ndan ağzı yanan dünyanın yeni bir dünya savaşına girmeye cesareti yok artık. Biliyor ki, silah sanayiinin bu kadar geliştiği bir dünyada yanılır da biri o düğmeye basarsa eğer, havalanan uçaklar inmeye toprak bulamayacak.
Ufak Ufak
O yüzden de üreticiler ürettikleri silahları satabilmek için ufak ufak iç savaşlar çıkartarak pazar oluşturuyorlar kendilerine. Gelişmemiş ya da az gelişmiş ülkeler de mükemmel bir pazar alanı onlar için.
Biraz onu fiştikle, git biraz bunu fiştikle, "o senin için böyle dedi", "bu senin için böyle dedi" de ve ver ellerine gıcır gıcır silahı. Biraz da sırt sıvazladın mı, tamamdır.
Öyle Diyor Sistem
Al bu silahı git orayı işgal et diyor birine görünmez adam. Diğerine de al bu silahı kendini savun diyor. Silahlar ateşleniyor, insanlar ölüyor, dünya kan ile yıkanıyor, paralar el değiştiriyor, kanlı paralarla alınmış ekmekler yeniyor, her lokmada ağızlardan kan damlıyor.
Daha çok insan ölsün diye üretim yapan sistemin en altındaki kişi mesaisi bitince markete uğrayıp evinin alışverişini yapıyor, evine öyle gidiyor. Akşam yemeğini yiyip televizyon izliyor, belki haberlerde bir bombalamada ölenleri görüp üzülüyor, sonra kumandaya uzanıp televizyonu kapatıyor, sabah işe erken gideceği için erkenden yatağına yatıyor.
"Bu kadar basit değil" mi dediniz?
Yok,
İşte bu kadar basit.
Yaşamla ölüm arasında bir yerlerde yaşamak ve ölmek kadar basit...
****
Son günlerde ülkemizde şiddetli bir biçimde S-400'ler ve F-35'ler konuşuyorken bunları yazmak istedim.
Ne konuştuğumuzun farkında mıyız acaba dedim...
İlgili birkaç yazım:
At - Avrat - Silah / 27 Mayıs 2011
"Şaka yapmıyorum, korkuyorum!" / 6 Şubat 2017
Fırsatçı yağmacılar / 9 Ocak 2018
Sıradanlaşan Kötülüğün Sıradan Köleleri / 28 Mart 2018
Kurallara Uymak Yetmez / 9 Temmuz 2019
Ne Konuştuğumuzun Farkında Mıyız? / 18 Temmuz 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder