7 Mart 2013 Perşembe

Bursa'dan Bosna'ya uzansın eller


1984 yılında Sarajevo'da düzenlenen Kış Olimpiyatları'nı ilgiyle izlerken bu ülkenin  birkaç yıl sonra savaşa gark olacağı hiç aklımıza gelmezdi.
Tito'nun 1980 yılında ölmesiyle kurulan kollektif başkanlık idaresi, 1989'da Doğu Blok'unda görülen yenileşme hareketlerinin Yugoslavya'ya da sıçraması ve 1990'da çok partili düzene geçiş.
1 Mart 1992'te Bosnalı Hırvatlar ve Bosnalı Müslümanlar'ın bağımsızlık referandumu düzenlemeleri ve yüzde 99.7 ile Yugoslavya'dan bağımsızlık ilanı kararı.
Bu kararın ardından gelişen olaylarla birlikte 14 Aralık 1995'e dek süren ve 100 bin ilâ 110 bin kişinin hayatını kaybettiği, 2 milyon kadar insan da yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldığı, Sırplar-Müslümanlar ve Hırvatlar arasında yaşanan Bosna-Hersek Savaşı.
Uluslararası hiçbir anlaşmaya uymayan Sırplar'ın Nisan 1992'de Srebrenitza'nın dışında bulunan Bratunac köyünde yaklaşık 350 Bosnalı Müslümanı işkenceye tabi tutup öldürmesi.
1995 yılının yaz ayında Srebrenica  şehrinde Sırplar tarafından yapılan toplu katliam.
Ve 14 aralık 1995'de imzalanan Dayton Barış Anlaşması ile sona eren savaş...
****
Yugoslavya'nın ve dolayısıyla Bosna-Hersek'in tarihi bu kadarla sınırlı değil elbet.
M.Ö. 4. Yüzyıl'da şimdiki Yugoslavya topraklarında yaşadığı bilinen ilk kavim İliryalılar imiş
M.Ö. 2. yüzyılın ilk kısmında, Balkanlar'da ve dolayısıyla Yugoslavya'nın yer aldığı bölgede Roma İmparatorluğu dönemi başlamış.
10. yüzyılda bölgenin büyük bir kısmı Büyük Bulgar İmparatorluğu'na aitmiş.
Daha sonra yerini Sırp İmparatorluğu'na devreden hakimiyet, 14. yüzyılda  Osmanlı İmparatorluğu'nun saldırıları sonucunda ortadan kalkmış.
1463 yılından 1878 yılına kadar devam eden Osmanlı dönemi masa başında son bularak, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun kontrolüne geçmiş.
1941'de Alman Nazi birlikleri Yugoslavya'ya girmiş.
Yugoslavya halkına birlik, beraberlik, kardeşlik ve bağımsızlık çağrısı yaparak ayaklandıran Tito  sayesinde ayaklanma hızla yayılmış ve Yugoslavya'nın yarısı bağımsızlığına kavuşmuş.
Ve yazının başına dönersek 1980 yılında Tito'nun ölümü ile bugüne dek yaşanan bir süreç...
****
Yaşananlara bakacak olursak M.Ö.'den bugünlere dek kan ve gözyaşı ile yoğrulmuş bir tarih var Yugoslavya'da.
Bütün bunların hepsi verimli topraklar üzerinde yaşamanın bedeli belki de.
Bosna Hersek, savaşın üzerinden geçen yaklaşık yirmi yılın ardından yaralarını sarmış bir ülke ve şimdi yeni atılımlar peşinde.
1 Mart Bosna Hersek Bağımsızlık Günü dolayısıyla Bosna Hersek Fahri Konsolosluğu'nda basın toplantısı düzenleyen Muzaffer Çilek, Bosna'nın Bursalı yatırımcıları beklediğini söylüyor.
4 buçuk milyon nüfusu olan ülke yatırımcılar için cazip imkanlar sunuyormuş.
Bazen belediyeler 20-30 yıllığına boş araziler veriyormuş, bazen de bitmiş bir binayı.
Kurumlar vergisi bizde yüzde 20 iken orada yüzde 10 imiş.
Yüzde 30 ihracat yapılacaksa ilk beş yıl o bile yokmuş.
Kazandığınız gelirden de, kazancınızı ülkenize transfer ederken de ayrıca vergi vermiyormuşsunuz.
Sigorta primlerinde destekler veriliyormuş.
Bursa-Gaziantep mesafesindeki Bosna Hersek, Avrupa Birliği'ne girme yolunda ilerliyormuş.
O zamana dek Türkler'e vize gerekmiyormuş.
Çilek bunları anlatırken bir yandan da barkovizyonda Bosna-Hersek görüntülerini izliyoruz.
Ormanlarını, madenlerini, bereketli topraklarını ve temiz sularını görünce, "Bu güzellikler yitip gidecekse yatırımcılar hiç uğramasa mı acaba?" diye sesli düşünüyoruz .
Hemen doğal hayatı korumanın önemsendiği cevabını alıyoruz.
Kültürlerinin ve özellikle de Boşnak Böreği başta olmak üzre Boşnaklar'a ait mutfağın nesilden nesile geçmesini ve unutturulmamasını rica ediyoruz.
Konsolosluk bünyesinde dil ve kültür eğitimi yapıldığı cevabını alınca içimiz rahatlıyor.
****
Bu arada Bosna adının nereden geldiğini merak ederseniz;
Bosna adı ilk kez 958 yılında Bizans İmparatoru VII. Konstantin'in kaleme aldığı jeopolitik bir kitap olan De Administrando Imperio'da geçiyormuş.
"Horion Bosona" dan gelen Bosna adı, eski dilde iyi insanların bölgesi anlamına geliyormuş.

Yıllar boyu vatanlarından kopartılarak göçe zorlanan, kalanlarına bin bir çeşit eziyet edilen bu iyi insanların barış ve refah içinde yaşama zamanıdır artık.
Yolları açık olsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder