Yıllar geçtikçe insan anlıyor ki; "iyi ki"ler ile "keşke"ler arasında geçip gidiyor ömür.
İnsan yaptıklarından ziyade yapmadıklarından ya da yapamadıklarından pişmanlık duyuyor.
Tanımış olduğu insanlar gönül hazinesinde bir bir çoğalırken, ulaşamadan elinden kayıp giden değerler insanın yüreğini sızlatıyor.
İnsan böyle zamanlarda 'iyi ki'lerinin 'keşke'lerinden çok olmasıyla avunuyor.
Lakin yine de;
KEŞKE Dr. Parkan Sanlıkol'u yakinen tanıyabilseydim...
İnsan yaptıklarından ziyade yapmadıklarından ya da yapamadıklarından pişmanlık duyuyor.
Tanımış olduğu insanlar gönül hazinesinde bir bir çoğalırken, ulaşamadan elinden kayıp giden değerler insanın yüreğini sızlatıyor.
İnsan böyle zamanlarda 'iyi ki'lerinin 'keşke'lerinden çok olmasıyla avunuyor.
Lakin yine de;
KEŞKE Dr. Parkan Sanlıkol'u yakinen tanıyabilseydim...
Dr. Hüseyin Parkan Sanlıkol geçtiğimiz Eylül ayı içerisinde aniden vefat etmişti. Henüz daha birkaç gün önce sosyal medyada enerji dolu fotoğraflarına rastlamıştım oysa. Yunanistan'a yaptıkları geziden kareler ortak arkadaşlarımız vasıtasıyla her yerden çıkıyordu karşıma. Daha önce izlediğim konserlerden onun o muhteşem bas sesine aşinaydım. Fuaye alanlarında oradan oraya koşturmalarına, herkesle neşe içinde kahkahalarla dolu sohbetler ettiğine tanıktım. Fotoğraflardan da o ses yükseliyordu. Onun o engin neşesi ekrandan taşıp dört bir yana yayılıyordu.
Ne demekti şimdi "Parkan Sanlıkol'u kaybettik!"? Nasıl ölürdü o bu kadar capcanlıyken? Henüz yaşlanmamışken, henüz hasta olup yataklara düşmemişken. Öyle birdenbire, aniden...
Cenazesine koştum şahsen tanışmamış olsak da. Ben onu az da olsa tanıyordum ya, orada ben de olmalıydım.
Her ölüm erkendir belki ama bazılarının böyle hiç beklenmediği anda aniden oluşu yaşanan hüznün içinde şaşkınlık da barındırır. Cami avlusunda herkes birbirine işte böyle şaşkın ve soran gözlerle bakıyordu.
Her ölüm erkendir belki ama bazılarının böyle hiç beklenmediği anda aniden oluşu yaşanan hüznün içinde şaşkınlık da barındırır. Cami avlusunda herkes birbirine işte böyle şaşkın ve soran gözlerle bakıyordu.
"Ama nasıl olur, daha dün..."
Vefatının ardından geçen günlerde sağ olduğu günlerden daha çok fotoğrafını gördüm her yerde. Daha çok yapılan paylaşımlara yapılan yorumları okuyarak ona biraz daha yaklaştım.
Ardında çok güzel izler bırakmış bir değerdi o.
Öncelikle bir tıp doktoruydu.
Sonra da sanata sevdalı bir müzik adamıydı.
Ben öncesi sonrası dedim ama önceliği hangisiydi onun yorumunu yakınlarına bırakmalı.
Biyografisinde okuduğum kadarıyla ortaokul yıllarında başlamış müzik çalışmalarına. Daha sonra katılmış hayatına doktorluk.
"Tıp fakültelerinden arada sırada doktor da çıkar" derler ya hani şakayla karışık, Parkan Sanlıkol da bunun en iyi örneklerinden birisi olmuş.
"Müzik Ciddi Bir İştir" demiştim bir önceki yazımda, buna ilaveten "ciddi zekâ gerektiren bir iştir" de diyelim o zaman...
****
Dr. Parkan Sanlıkol 9 Ocak gecesi Bursa Kent Konseyi Müzik Eğitim Çalışma Grubu ve Dünya Müzik Derneği (DMD) tarafından düzenlenen "Dr. Hüseyin Parkan Sanlıkol'u Anma Konseri" ile anıldı. Atatürk Kongre Kültür Merkezi (Merinos AKKM) Orhangazi Salonu’nda düzenlenen konserde salon vefanın anlamını bilen izleyiciler ile doluydu.
Fuaye alanında DMD Gençlik Korosu Şefi Levent Sezgin ve koristlerden Aysel Atabey tarafından tasarlanmış bir film şeridi karşıladı bizleri.
Parkan Bey çocuk, Parkan Bey genç, Parkan Bey evleniyor, Parkan Bey baba oluyor, Parkan Bey dede oluyor, Parkan Bey hep gülüyor, hep şarkı söylüyor. Rüzgâr gibi ama dolu dolu geçmiş ardında derin izler bırakmış bir ömürdü yaşanan.
* Önce DMD Oda Orkestrası, Çağrı Şen şefliğinde üç eser seslendirdi kendisine ithafen. Solist Sinem Arslan "Denizde Akşam"ı söyledi yumuşacık sesiyle. Emre Özvatan "Kadifeden Kesesi" dedi.
* İkinci olarak DMD Minikler Korosu geldi sahneye. Şefleri Minanur Balcan'dı. Piyanoda Çağlar Burgazlıoğlu ağabeyleri eşlik etti miniklere. Minikler kıpır kıpırdı. Gözleriyle annelerini babalarını arayanlar, bulunca el sallayanlar. Hepimizin içinden geçen, hepsini tek tek kucaklamak, sarılmak, öpüp koklamak...
* Üçüncü sırada DMD Çocuk Korosu vardı. Kıpır kıpırlık yerini biraz daha sükûnete bırakmıştı. Şef Suat Şahin'di. Onlar da üç eser seslendirdiler.
* Dördüncü olarak sahneye DMD Gençlik Korosu geldi. Şimdi çocuklar büyümüş, hepsi gencecik olmuştu. Şefleri Levent Sezgin'den gözlerini ayırmadan iki eser seslendirdi onlar da. Eserlerden birisi müziği Parkan Sanlıkol'un oğlu Mehmet Ali Sanlıkol'a ait olan "Mukabele"...
Diğer parçada 19 yaşındaki şefe teslim etti koroyu Levent Sezgin. Ankara Genç Koro Şefleri Akademisi'nden Mertcan Dursun hem Bahçeşehir Üniversitesi Koro Okulu BAUART'ta şeflik eğitimi alıyor, hem de Bilgi Üniversitesi'nde Kompozisyon Bölümü'nü % 100 burs ile okuyor.
Anladık ve gördük ki gelecek gelmişti, gelecek şimdiydi.
Anladık ve gördük ki gelecek gelmişti, gelecek şimdiydi.
* Son olarak DMD Karma Korosu aldı sahnedeki yerlerini. "Bir" eksik vardıysa da koroda, aslında o "bir" eksik o gece o kadar çok çoğalmıştı ki, söyleyeninden dinleyenine herkes Parkan Sanlıkol olmuştu...
Minikler korosundan karma koroya uzanan yolculuğun her anında koristlerin arasında görmüştüm ben onu hep.
Minik Parkan, çocuk Parkan, genç Parkan ve en son 'bildiğimiz' Parkan...
Kısaca hayatı anlatılmış, konuk şefler sahneye gelerek Parkan Sanlıkol hakkında düşüncelerini söylemişlerdi.
Konuklardan birisi Denizli'den gelen Pamukkale Üniversitesi Müzik A.B.D. öğretim üyesi ve aynı zamanda Pamukkale Üniversitesi Korolar Festivali Genel Sanat Yönetmeni olan Dr. Aykut Önder Sarıçiftçi idi. Sarıçiftçi'nin kendi düzenlemesi olan "Kerimoğlu Zeybeği", DMD Karma Korosu tarafından ve Sarıçiftçi yönetiminde seslendirildi.
Bir diğer konuk da Çanakkale'den gelerek yaptığı konuşmasıyla geceye anlam katan 18 Mart Üniversitesi Müzik A.B.D. Öğretim Görevlisi Mete Gökçe idi. O da aynı zamanda Çanakkale Korolar Festivali Genel Sanat Yönetmeni imiş.
DMD bünyesinde bulunan yetenekli gençlere senfoni konserlerinde şans verilmesi için Senfoni'ye verdiği dilekçe ve o dilekçeye konu olan gençler birer parçayla katıldılar geceye.
Piyano ile Ecem Alnıaçık, yine piyano ile Mert Bozdemir ve yine piyano ile Çağlar Burgazlıoğlu. Bir de keman ile Mesut Çaşka. Hepsi Parkan Sanlıkol'un dediği kadar vardı...
Ve sıra geldi Parkan Sanlıkol'un oğlu Mehmet Ali Sanlıkol'a... Önce akademik kariyeri tanıtıldı, sonra da sahneye çağrıldı.
Babasını anlattı kendi gözünden Mehmet Ali Sanlıkol. Babasının kendisini DMD'ye nasıl dahil etmek istediğini anlattı. O babasıyla olan son konuşmalarını anlatırken, korodaki annesi Fethiye Sanlıkol her şeyi an be an yaşıyordu sanki. Duygular hem sahne tarafında, hem de salon tarafında kabına sığmaz olmuştu.
DMD için yaptığı eseri Mehmet Ali Sanlıkol kendisi seslendirdi Karma Koro eşliğinde. İlk kez huzura çıkıyordu eser. Sözler Karacaoğlan'a aitti. "Şu Yalan Dünya" dedi oğul Sanlıkol. Hepimiz 'Ah Yalan Dünya' dedik derinden.
Sonuç:
Gözyaşları ve alkışlar birbirine karışmış, boğazlar düğüm düğüm olmuştu...
Bitirilişinde büyük desteği olan Zeki Müren Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi öğrencileri tarafından yağlı boya portresi armağan edildi ailesine. Büyükşehir Belediye Başkanı adına kızı Leman, oğlu Mehmet Ali ve sevgili eşi Fethiye Sanlıkol'a plaket takdim edildi .
Fethiye Sanlıkol tarafından DMD koro şeflerine hediyeler verildi.
Son olarak Ayışığı Akkavuk tarafından hazırlanan video ile Dr. Hüseyin Parkan Sanlıkol belirdi barkovizyonda. DMD'nin öyküsü vardı şimdi perdede. Sanlıkol'un sanat adına, gençler adına verdiği mücadeleler vardı. Neşesi ve sesi bu kez perdeden yükseliyordu. Videoda konserlerden kesitler vardı ve sahne partneri Sezan Özek Kaya ile defalarca söyledikleri, adeta onlarla özdeşleşmiş Santa Lucia çalınıyordu kulaklara zaman zaman.
İyi ki birkaç kez de olsa sahnede izlemiştim ikisini dedim.
Keşke daha önceden, ta kurulduğu andan dahil olsaydım aralarına diye iç geçirdim sonra. Barkovizyonda DMD'nin öyküsü demiştim ya, işte öykünün başında bir gece ben de bulunmuştum o çalışmaların birinde. Lakin oğlumun yaşının küçük oluşu ve çalışma saatlerinin uymaması dolayısıyla devamını getirememiştim.
Zaman içerisinde yolların kesişmiş olması aynı yollarda dolaşıyor olmanın sonucuydu ihtimal.
İnsan ve sanat odaklı insanlar, ya da Kayahan'ın dediği gibi, "Yolu Sevgiden Geçen" insanlar bir yerlerde buluşuyorlardı er ya da geç.
****
****
Dr. Hüseyin Parkan Sanlıkol, ardında dosyalarca projeler bırakarak ayrılmıştı aramızdan.
Bunlardan birisi Müzik Aletleri Müzesi kurulması projesi idi ki; her gittiği ülkeden aldığı enstrümanlar artık evine sığmaz olmuş ve bunları bir müzede toplamak gerekliliği doğmuştu. Bu projesi Nilüfer Belediyesi tarafından gerçekleştirilecekti.
Bir diğeri de, yazının ortalarında bahsettiğim DMD bünyesinde bulunan yetenekli gençlere senfoni konserlerinde şans verilmesi için Senfoni'ye verdiği dilekçe idi.
Bundan sonra; onun bıraktığı yerden, o varmış gibi, o hiç gitmemiş gibi devam edecek yolculuk.
Müzik hiç susmayacak.
Minikler, çocuklar, gençler hep Parkan Amcalarıyla büyüyüp olgunlaşacak.
Bize de bu yolculuğa eşlik edip izlemek ve anlatmak düşecek.
Dünya Müziği Derneği'ni daha yakından tanımak için tıklayın:
Dr. Parkan Sanlıkol'un Sivil Gündem Gazetesi tanıtım etkinliğinde yaptığı konuşmayı izlemek için tıklayın:
Parkan Sanlıkol'u Anma Konseri'nin fotoğraf albümü için tıklayın:
Bize de bu yolculuğa eşlik edip izlemek ve anlatmak düşecek.
Dünya Müziği Derneği'ni daha yakından tanımak için tıklayın:
Dr. Parkan Sanlıkol'un Sivil Gündem Gazetesi tanıtım etkinliğinde yaptığı konuşmayı izlemek için tıklayın:
Parkan Sanlıkol'u Anma Konseri'nin fotoğraf albümü için tıklayın:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder