Geçtiğimiz gün Kent AVM'de düzenlenen Behzat Ç. Ankara Yanıyor filminin galasına katıldık arkadaşlarımızla.
Galaya filmin yönetmeni Serdar Akar, başrol oyuncusu Erdal Beşikçioğlu ile, oyuncular Seda Bakan, Fatih Artman, Berkan Şal ve davetliler katıldı.
Erdal Beşikçioğlu yanımdan geçerken Atilla İlhan'dan bir dize düştü dilime;
Çöp gibi bir oğlandı ipince....
Konukların ve gazetecilerin yoğun alakasıyla karşılaşan film ekibi adına yönetmen Akar ve Beşikçioğlu gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Galaya filmin yönetmeni Serdar Akar, başrol oyuncusu Erdal Beşikçioğlu ile, oyuncular Seda Bakan, Fatih Artman, Berkan Şal ve davetliler katıldı.
Erdal Beşikçioğlu yanımdan geçerken Atilla İlhan'dan bir dize düştü dilime;
Çöp gibi bir oğlandı ipince....
Konukların ve gazetecilerin yoğun alakasıyla karşılaşan film ekibi adına yönetmen Akar ve Beşikçioğlu gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Akar, kendilerine ve filme gösterilen ilgiden memnun olduğunu söyledi.
Filmin başrol oyuncusu Beşikçioğlu da gişeyi yapımcıların değerlendirmesi gerektiğini belirtti. Bir marka haline gelen "Behzat Ç" dizisinin her bölümlerini sinema duyarlılığında çektiklerini ifade eden Beşikçioğlu, sinemada da aynı duyarlılıkta davrandıklarını kaydetti.
Konuşmaların ardından oyuncular davetlilerle birlikte filmi izlemek için salona geçti.
Davetlilerin salona girmelerinin ardından filmin yönetmeni Serdar Akar ile sohbet etme imkanı bulduk uzunca.
Yazarlarımızdan Suat Sapan'ın askerlik arkadaşı olan ve aralarında derin bir dostluk bulunan Akar'a sinema dünyasıyla ilgili merak ettiğim pek çok şey sordum.
Sıkılmadan cevapladı hepsini.
Film setlerinde, biz izleyicilerin gördüğü dünyadan bambaşka bir dünya olduğunu söyledi en çok.
Nesinin başka olduğunu ifade etmekte zorlandı. Neresinden anlatsam diye düşündü belki de ve sadece başka dedi...
Medyada ünlenen başrol oyuncularının çekimlerde herkes gibi çalıştıklarını, ekiplerin yeni nesil çalışanlarının neyi nasıl yapacakları hakkındaki rahatlıklarını, İstanbul'da yaşamanın, özellikle de çalışmanın sıkıntılarını, küçük şehirlerin rahatlığını anlattı.
Filmin faturası kime çıkar dedim.
İyiyse tüm ekibe, kötüyse yönetmene dedi.
Ben yazarken gözümde bir sahne kurulur ve ben o sahnede gördüklerimi yazarım, peki ya siz çekeceğiniz sahneleri görüyor musunuz dedim.
"Ben zaten tüm her şeye o gözle bakıyorum. Hayat bir sahne ve biz hepimiz oyuncularız. Şu an bile oynuyoruz" dedi....
Oyuncuları idare etmenin zorluğunu sordum, "İnsan yönetmek zor lakin kişiler üzerlerine düşeni doğru yaparlarsa değil" dedi.
Tıpkı bir orkestrayı yönetir gibi, herkes kendi çalgısını doğru ve içindeki müziğe kulak vererek çalarsa ortaya çıkan eser genelde doyumsuz olur.
Pek çok kişinin severek izlediği Elveda Rumeli dizisini sordum biraz da.
Oraları ne kadar sevdiğini ve oralarda ne kadar sevildiğini, hâttâ Makedonya vatandaşı olduğunu söyledi.
Bursa-İvazpaşa'da geçen gerçek bir öyküyü anlattığı Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filmini ve yaşanan o günleri Suat Bey'le birlikte hasretle yad etti.
Gelecek projenin ne zaman geleceğini bilmediğini. Doğal yollardan gelmeden birşey yapılamayacağını söyledi.
Galaya gitmezden önce filmografisine bir göz atınca;
1989 yılında henüz daha öğrenciyken Mahinur Ergun'un yönettiği Med-Cezir Manzaraları filminde yönetmen yardımcılığı,
Davetlilerin salona girmelerinin ardından filmin yönetmeni Serdar Akar ile sohbet etme imkanı bulduk uzunca.
Yazarlarımızdan Suat Sapan'ın askerlik arkadaşı olan ve aralarında derin bir dostluk bulunan Akar'a sinema dünyasıyla ilgili merak ettiğim pek çok şey sordum.
Sıkılmadan cevapladı hepsini.
Film setlerinde, biz izleyicilerin gördüğü dünyadan bambaşka bir dünya olduğunu söyledi en çok.
Nesinin başka olduğunu ifade etmekte zorlandı. Neresinden anlatsam diye düşündü belki de ve sadece başka dedi...
Medyada ünlenen başrol oyuncularının çekimlerde herkes gibi çalıştıklarını, ekiplerin yeni nesil çalışanlarının neyi nasıl yapacakları hakkındaki rahatlıklarını, İstanbul'da yaşamanın, özellikle de çalışmanın sıkıntılarını, küçük şehirlerin rahatlığını anlattı.
Filmin faturası kime çıkar dedim.
İyiyse tüm ekibe, kötüyse yönetmene dedi.
Ben yazarken gözümde bir sahne kurulur ve ben o sahnede gördüklerimi yazarım, peki ya siz çekeceğiniz sahneleri görüyor musunuz dedim.
"Ben zaten tüm her şeye o gözle bakıyorum. Hayat bir sahne ve biz hepimiz oyuncularız. Şu an bile oynuyoruz" dedi....
Oyuncuları idare etmenin zorluğunu sordum, "İnsan yönetmek zor lakin kişiler üzerlerine düşeni doğru yaparlarsa değil" dedi.
Tıpkı bir orkestrayı yönetir gibi, herkes kendi çalgısını doğru ve içindeki müziğe kulak vererek çalarsa ortaya çıkan eser genelde doyumsuz olur.
Pek çok kişinin severek izlediği Elveda Rumeli dizisini sordum biraz da.
Oraları ne kadar sevdiğini ve oralarda ne kadar sevildiğini, hâttâ Makedonya vatandaşı olduğunu söyledi.
Bursa-İvazpaşa'da geçen gerçek bir öyküyü anlattığı Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filmini ve yaşanan o günleri Suat Bey'le birlikte hasretle yad etti.
Gelecek projenin ne zaman geleceğini bilmediğini. Doğal yollardan gelmeden birşey yapılamayacağını söyledi.
Galaya gitmezden önce filmografisine bir göz atınca;
1989 yılında henüz daha öğrenciyken Mahinur Ergun'un yönettiği Med-Cezir Manzaraları filminde yönetmen yardımcılığı,
1999'da Gemide,
2000'de Dar Alanda Kısa Paslaşmalar,
2001'de Maruf,
2005'de Kurtlar Vadisi Irak,
2006'da Barda,
2009'da Gecenin Kanatları,
2011'de Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm,
2013'de Behzat Ç. Ankara Yanıyor filmleri çıktı karşıma.
Kankardeşi, Gemide, Maruf ve Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filmleri ile aldığı ödüller hatırı sayılacak derecedeydi.
Sinema dışında unutulmayan dizilerde de imzası vardı.
Cennet Mahallesi, Mor Menekşeler, Behzat Ç., Kurtlar Vadisi, Sağır Oda, Elveda Rumeli, 2 Yaka 1 İsmail...
Kankardeşi, Gemide, Maruf ve Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filmleri ile aldığı ödüller hatırı sayılacak derecedeydi.
Sinema dışında unutulmayan dizilerde de imzası vardı.
Cennet Mahallesi, Mor Menekşeler, Behzat Ç., Kurtlar Vadisi, Sağır Oda, Elveda Rumeli, 2 Yaka 1 İsmail...
Anlaşıldığı üzre hayatı sinemayla ve haliyle kamerayla geçmiş ve geçmeye devam etmekte.
Dedesinin sinema salonuna ve çocuk yaşlarında orada çalıştığına bakacak olursak, sinema virüsü o zamanlardan bulaşmış olmalı.
Sinemadan başlayan sohbetimiz memleket meselelerine, askerlik anılarına, çoluk çocuğa kadar uzandı.
Küçük farklılıklar olsa da, dertlerimiz de aynıydı, endişelerimiz de, sevinçlerimiz de.
Keyifli geçen birkaç saatin ardından vedalaşıp ayrıldık.
****
Başrolünü kendimizin oynadığı kendi hayatlarımızın filmindeki sahnelerden birinin o geceki konuğu Serdar Akar olmuştu.
Ve biz de o gece Akar'ın hayat filmindeki bir sahnede figüranlık etmiş, sonra da çıkıp kendi hayatlarımıza dönmüştük.
Her zamanki gibi, ev'li evine, köylü köyüne...
Dedesinin sinema salonuna ve çocuk yaşlarında orada çalıştığına bakacak olursak, sinema virüsü o zamanlardan bulaşmış olmalı.
Sinemadan başlayan sohbetimiz memleket meselelerine, askerlik anılarına, çoluk çocuğa kadar uzandı.
Küçük farklılıklar olsa da, dertlerimiz de aynıydı, endişelerimiz de, sevinçlerimiz de.
Keyifli geçen birkaç saatin ardından vedalaşıp ayrıldık.
****
Başrolünü kendimizin oynadığı kendi hayatlarımızın filmindeki sahnelerden birinin o geceki konuğu Serdar Akar olmuştu.
Ve biz de o gece Akar'ın hayat filmindeki bir sahnede figüranlık etmiş, sonra da çıkıp kendi hayatlarımıza dönmüştük.
Her zamanki gibi, ev'li evine, köylü köyüne...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder