Caz deyince aklımdan bir çırpıda geçiveren sözcükler;
Erol Pekcan, Nat King Cole, Louis Armstrong, Sevinç Tevs, Ruacanlar, Durul Gence, Önder Focan, Okay Temiz, piyano, davul, saksafon, kontrbas, Afrika, zenciler, blues, eşsiz güzellikte gece manzarasına haiz bir roof, belki bir kadeh şarap.
Ve tabii meşhur Cazcı Kardeşler...
Kardeş olmasalar da caz müziğinin birleştirdiği bir üçlüyü izledim Fethiye Kültür Merkezi'nde.
Rotary 2440 Bölge Federasyonu'nun NİLSEM'in güçlendirilmesine yönelik düzenlediği etkinlik kapsamındaki Kerem Görsev Trio konseri...
Piyanoda Kerem Görsev, kontrbasta Kağan Yıldız ve davulda hemşehrimiz Ferit Odman.
Ustalığıyla izleyenleri kendisine hayran bırakan Kerem Görsev karşısındaki iki gençle müzik yoluyla konuşuyordu. Üçlünün birbirleriyle olan iletişimindeki enstruman sadece bedenleriydi.
Sahnede yaptıkları müzikleriyle atışıyor, yine müzikleriyle anlaşıyorlardı.
Bazen kontrbas giriyordu soloya, bazen piyano.
Davuldaki genç Ferit Odman bakışları üzerine toplamış, doyumsuz lezzette ritmlerle başımızı döndürüyordu.
Kerem Görsev'in mikrofonu alıp da Odman'ın geçmişiyle ilgili ettiği birkaç cümleden sonra Bursalılar olarak hayranlık ve gururla dolduk.
Odman 82 doğumlu, İnal Ertekin İlköğretim ve Bursa Anadolu Lisesi mezunu, Bilgi Üniversitesi Caz Performans Bölümü'nde tam burslu lisans ve Fulbright bursu ile de William Paterson University'de yüksek lisans yapmış.
Yüksek lisansını 4x4'lük bir sonuçla, 4 üzerinden 4 alarak tamamlamış üstelik...
Bateri çalmadaki mahareti gülen yüzüyle birleştiğinde ortaya çıkan sonuç işini ne kadar çok sevdiği ve ne kadar eğlendiğiydi.
Davuldan davula, zilden zile gezen bagetler zaman zaman görünmez hale geliyordu.
Doğallığı ve rahatlığı, eğitimine ve yeteneğine olan güveniyle de alakalıydı elbet.
Konser sonrası ettiğimiz kısacık sohbetten ve konserde edindiğim fikirlerden sonra eve gelince bir de (mübarek) Ekşi Sözlük'e sordum kendilerini.
O da benim düşündüklerimden farklı şeyler söylemedi tabi...
Kontrbastaki Kağan Yıldız'ın gözlerini kapatıp da parmaklarını kontrbasın üzerinde gezdirmeye başladığı zamanlarda cazın olmazsa olmazlarından birisinin de kontrbas olduğunu anlıyor insan.
Davulun tempolu, piyanonun bazen neşeli bazen romantik hallerini dengeleyip, ortama biraz daha cool bir hava katıyor sanki.
Öyle ağır ağır, öyle basa basa.
Lâkin bu tarz cazda dans edilemiyor.
Değişen ritm ve doğaçlama gelişen atışmalara hiçbir figür yetişemiyor...
Sadece oturulan yerde öne arkaya hafif hafif sallanan baş ve davula yetişmeye çalışan ayaklar...
****
Gönül isterdi ki bu kadar donanımlı müzisyenlerin performans sergiledikleri bir gecede salon tıklım tıklım dolu olsun.
Gelenler hem keyifli birkaç saat geçirsin, hem de geceye vesile olan etkinliğe katkıda bulunsun.
İzleyici azlığı için söylenebilecek şey, ya gecenin tanıtımı yeterince yapılamadı ya da insanların müzik tercihleri iyice farklılaştı.
Az da olsa izleyenler için söylenebilecek şeyse, hepsinin cazın keyfine varmış, ilmini almış insanlar oluşu.
Yerinde ve dozunda alkışlar yalan söylemez..
****
Davulcu'ya tekrar dönecek olursak; kızı kendi haline bırakırsan ya davulcuya varır ya zurnacıya... derler ya hani.
Böyle davulcuları görünce kızı kendi haline bırakmak ne kelime, özellikle teşvik etmeli ki davulcuyu elden kaçırmasın diyesi geliyor insanın.
Sol parmaktaki yüzüğü görünce de, kaçırmayan kıza bir aferin çekesi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder