11 Aralık 2022 Pazar

Lahana

Yazının sonunda söyleyeceğimi yazıya başlar başlamaz söyleyeyim de, siz de ne okuyacağınızı bilin, ben de ne yazacağımı bileyim.
"Bıktım arkadaş bıktım, kadınların nasıl yaşayacakları hakkında erkeklerin konuşmasından BIKTIM!"

Şöyle giyin, şöyle soyun, şöyle uyu şöyle uyan, şöyle gül şöyle gülme, şöyle bak şöyle bakma, şöyle doğur şöyle doğurma, şöyle araba kullan şöyle kullanma, şöyle oku şöyle okuma, şöyle konuş şöyle konuşma, şöyle örtün şöyle örtünme, yap yapma, yap yapma, yap yapma!
Eeeeh AMA!
Bi susun! Siz kimsiniz de konuşuyorsunuz bu kadar? Siz de biz gibi bir kadının rahminden çıkmış, erkek olmayı seçmemiş insanlarsınız.
Siz önce kendi erkekliğinize bakın!
Başka zaman olsa insanlığınıza bakın derdim ama madem insanlığınız yok, bari erkekliğinize bakın! 
Kantarınız varsa, erkek doğmuşsunuz da adam olmuş musunuz onu tartın.

Bizi kendi işinize geldiği gibi biçimlendirip, "yok kadın şöyle kutsal, yok cennet analarının ayağının altında (anne olmayana cennet yok), yok iffetli analarımız bacılarımız" diye diye namusu ve iffeti ve yuvayı ve çocuğu ve dünyayı bizim sırtımıza yükleyip gidemezsiniz. 
Bizim bacaklarımızın arasındaki namus da sizin bacaklarınızın arasındaki ne?
Bizim kulaklarımızın arasındaki beyin de sizin kulaklarınızın arasındaki ne?

Lahana
İnsan gibi insan erkek taifesini tenzih ederek kendine hoca-koca diyen bir takım kafalaradır bu yazım.
Bu zatlar kadının ne olduğunu düşünüyorlar acaba?
Dişi doğmanın tercih olmadığını, kadının da kendileri gibi bir kadının rahminden çıktığını, kız çocuklarının da kendileri gibi bebeklik, çocukluk ve ergenlik dönemlerinden geçtiğini görmeyip, neden kadınlara pazarda satılan lahana muamelesi yapıyorlar. 
Al-Soy-Pişir-Ye!

Ve daha da kötüsü, kendi evlatlarını karşı komşuya daha el kadar bebek iken "Al-Soy-Pişir-Ye!" diyerek takdim ediyorlar.
Ve sonra olaylar ortaya çıkınca diğer üç evlatlarını ana babalarını savunsunlar diye kameralar karşısına çıkartıp, kendileri gözyaşları içinde konuşan o üç genç evladın arkasına saklanıyorlar.
Ve tüm delilleriyle yargıya intikal etmiş bir dava dosyasını gazetecilik refleksiyle halka duyuran gazeteciyi ve kurumu linç ediyorlar.

Evcilik Oyun Muydu?
Henüz 6 yaşındayken, babası tarafından, karşı dairede yaşayan 29 yaşındaki adama "kadın" diye verilen çocuktan bahsediyorum.
Şimdi 20'li yaşlarını geçmiş olan bu çocuk yaşadıklarının bir oyun olmadığını fark edip, kendisini verenin de alanın da suç işlediğini anladığında, yıllar süren bu hikâyenin kaydını "kocasını" konuşturarak sesli almış, sonra da evden ayrılıp dava açmış. 
Haberi yapan Timur Soykan, "İddianamede yer alan ifadeleri okumaya can dayanmıyor, bunları yazamam" diyor.
Utancın fotoğrafları / 7 Aralık 2022 - Timur Soykan / BirGün

İddianame kabul edildi
Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel'in 6 yaşında kızı H.K.G.'yi 29 yaşındaki Kadir İstekli ile dini nikahla evlendirdiği iddialarına ilişkin iddianame kabul edildi. İlk duruşma günü olarak 22 Mayıs kabul edildi.
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede Kadir İstekli hakkında 67 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası istenirken, baba Yusuf Ziya Gümüşel ve anne Fatıma Gümüşel hakkında 22 yıl 6 ay hapis cezası istendi.

Ay bu insanlar nasıl insanlar? Ay biz buraya nasıl geldik?
Yaşananlara şaşırıp bu sözlerle tepki verenlere de ben şaşırıyorum. 
Ayol biz buraya yıllardır bangır bangır bağıra bağıra geldik. Ayol bu insanlar kapalı kapılar ardında hep vardı. Ayol bu insanlar hep biliniyordu. Ayol bu yapıların korkunçluğunu anlatmaya çalışan gazeteciler birer birer öldürülürken, toplumun bir kesimi "Bana dokunmasın da..." diyerek kendi havasında yaşarken ve bir çoğu da dünyadan habersizken, bir kesim ise evlatlarını o yapılara teslim etmek zorunda kalmıştı. 
Ve o karanlık yapı için en ideal kesim işte o kesimdi. 
Sadece şimdi daha görünür oldular. Daha kolay ifşa edilir oldular. Yedikleri herzeler teknoloji marifetiyle daha kolay ispatlanır oldu.

'Tik-Tok'çu Hocalar
Sosyal medya mecralarına düşen "hoc'fendi" (çoğu da hayat hakkında ne öğrendin de ne öğretiyorsun diyeceğiniz kadar genç) talkımlarındaki "dışkılama", "yıkanma", "konuşma" gibi günlük hayatımız hakkındaki "sallamalar"ında, dara düşen kadınlara uyguladıkları "cin çıkartma" seanslarının videolarındaki mevzu hep aynı. Seks seks seks. Hem de öyle böyle değil, sapkınlık derecesinde seks. Ama sorsan "LGBTİ'ye karşıyız", "Aileyi koruyalım", öyle mi?

Ne ekersen...
Yaptıkları konuşmaları zaman zaman dinliyorum da; sağlıklı yaşama, sağlıklı düşünme, saygı, empati, eğitim, öğretim, adalet, hak, vicdan gibi insana değer katan konuları bırakın konuşmayı, hepsini yerden yere vurarak ve üzerinde tepinerek lafı sözü sürekli bel altına getiriyorlar. Bunu da en bayağı, en akıldan uzak tanımlamalar ile yapıyorlar. 
Zannımca onlar daha çocukken kapatıldıkları "ilim yuvalarında" yıllarca bu günler için "uygulamalı" eğitiliyorlar.

Din ile Kin birlikte olur mu hiç?
Geçtiğimiz gün yaptığı bir konuşmada Prof. Dr. Türker Kılıç ne demişti, "En iyi beyin cerrahı öğretmenlerdir!" 
Bir öğretmen çocuğun beynini çıkartıp yerine boş balon da koyabilir, çocuğun beyninin kıvrımlarının arasına kötülük ve nifak tohumları da ekebilir, düşünme merkezini iptal edip çocuğu "uyumlu" hale de getirebilir, beyni kin ile sulayıp "kan kırmızı kin çiçekleri" açtırabilir.
Ya da tam tersi...
****
Yurtlar, dernekler, vakıflar, tekkeler bir yana, toplumdaki çürümüşlüğün kesif kokusu dayanılmaz safhaya ulaştı.
Kafalarına atılan çay için birbirini ezen insanlar, kampanya yapan bir market kapılarını açtığında marketi de birbirlerini de talan eden insanlar, deprem sonrası yardım olarak dağıtılan battaniyeleri çifter çifter evine götürüp saklayan insanlar, yine yardım için dağıtılan erzakları alarak dükkanında satan insanlar ve dahası...
Bunlar yetmezmiş gibi sınırlardan akın akın geçen çok daha farklı kültürdeki insanlar. 
Yetmezmiş gibi ülkemizde konuşlanan "suç örgütleri"ndeki ve uyuşturucu kullanımındaki artış...
İçinde pek çok parametre barındıran bu sosyal bozulmayı nasıl toparlayacağımızı düşünsek iyi olur.
Yoksa bu çürümüşlük ile çöktük çökeceğiz.

Vereceksen Huzur Ver
Yazıya isyan halinde başladım biliyorum. 
Siyaset üstü konuların siyasete alet edilmesine, haklıya haksız, haksıza haklı denmesinedir isyanım.
Dünya yüzündeki hiçbir türde olmayan cinsiyet eşitsizliğinin neden insanlarda, özellikle de geri kalmış toplumların insanlarında kadın üzerinden uygulandığınadır.
Huzur vermesi, ruhlara merhem olması, iyiliği çoğaltması, insanın adaletli ve dengeli büyümesini sağlamaya yardımcı olması gereken dinin, kötülükle yoğrulmuş liyakatsiz ellerde yolundan sapmasınadır.
Halkın yapması gereken, güç sarhoşluğuna kapılarak yerini şaşırana yerini, yolunu şaşırana yolunu göstermektir.
Çünkü siyaset de, din de, eğitim de her şey "yaşam"ın kendisi içindir.
****
İlk söylediğimi bir kez de sonda, biraz daha sakince söyleyeyim.
Bizim nasıl yaşayacağımız üzerine karar veren beyefendiler, lütfen artık bizim hakkımızda konuşmayı keser misiniz?
Biz lahana değil insanız...

11 Aralık 2022 / C.E.Y.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder