18 Mart 2022 Cuma

Anlat Atam, Sen Anlat!

2001 yılında aramızdan ayrılan Fikret Kızılok, Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi kaleminden anlattığı ve kitaplaştırılan anılarını, 1998 yılında “Bir Devrimcinin Güncesi” adıyla albümleştirir. Söz-Müzik-Sözlük ve Araştırma Fikret Kızılok'a aittir. Albüm, Mustafa Kemâl Atatürk’ün Selanik’teki çocukluğundan başlar, askeri liseye nasıl yazıldığını, okuldaki günlerinde oluşan dünya görüşünü, askeri ataşeliğini, Çanakkale Savaşı'nı, Samsun'a çıkışını, Kurtuluş Savaşını, savaşın ardından devrimleri planlayışını anlatışını stüdyoda kaydeder. 
Spotify'da "Mustafa Kemâl, Devrimcinin Güncesi" adıyla dinleyebileceğiniz albüm, Orhan Şallıel tarafından Senfonik Orkestrasyon ile yeniden düzenlenir ve 10 Kasım 2017 tarihinde, Adana'da, Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası ve Gençlik Korosu eşliğinde sahnelenir. Fikret Kızılok'un yerine Atatürk'ü bu kez Barbaros seslendirir. Eser hem anlatıcılık hem de yorumculuk gerektirmektedir. Barbaros hem anlatıcılığı ve hem de Yunanca ve Fransızca söylediği şarkılar ile yorumculuğunu izleyiciye sunar, büyük beğeni alır.

Bir Devrimcinin Güncesi Bursa'da
"Bir Devrimcinin Güncesi" bu gece, 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 107. yıl dönümünde Bursa Nilüfer Fethiye Kültür Merkezi'nde, Nilüfer Oda Orkestrası ve Nilüfer Çoksesli Koro eşliğinde sahnelendi. 
Barbaros'un sesinden Mustafa Kemâl, "Baba Ocağı" dedi, "Beyaz Entari", "Anacığım", "Karmakarışık", "Cennetin Anahtarları", "İstanbul", "Yine Yakalandık", "İhtilal ama Nasıl?", "La vie est bréve", "Ve Savaştık", "Emperyalistler", "Artık Hazır Ol!", "Tek Yolumuz Devrim", "Yola Çıkarken" ve "Hesap Vakti" dedi.
Dediklerinin içinde neler mi vardı?
Selanik gecelerinin aklında kalan kocaman yıldızları, ezanla karışan kilise çanları, komşu çocukları; okula ilk gönderilişi, anlayamadığı dilden okuması, diz çöküp yazarken acıyan dizleri, babasının onu daha aydınlık bir okula nakledişi, artık acımayan dizleri; Langaza'ya dayısının yanına göç edişleri, Kaymak Hafız'dan yediği ilk tokat, çocuksu sorularına cevap veremeyecek derecede cahil, aciz, koskoca bir adamdan dayak yemenin ağırına gidişi, askeri ortaokula girişi; matematik öğretmeni, Kemâl oluşu, Manastır Askeri Lise'ye girişi, etrafında neler olup bittiğini merak edişi, tatil günlerinde istasyona gidip askerleri seyredişi, bir liman gazinosunda arkadaşlarıyla bir şeyler içip dünyayı keşfedişi; cennetin anahtarını satan papazla muska satan yobazın aynı olduğunu fark edişi, öğrenme aşkı ile hayallerinin peşine düşüşü; zamanla, binlerce gerçeğin değil, tek bir gerçeğin olduğunu anlamaya başlayışı, "Osmanlı İmparatorluğu Müslüman olmayanların cennetin bütün nimetlerinden yararlandığı, Müslümanların ise cehennem azabı çektiği bir yer" deyişi; ihtilal ile kıvranışı, her şeyi yerli yerine oturtmaya çalışışı, sürgüne yollanışı; 1. Dünya Savaşı'nın ayak sesleri ile memleketin yok olma yoluna girişine ayak direyişi, İstanbul'dan uzak kalsın diyerek Gelibolu'ya gönderilişi; ve devasa ordularını Çanakkale'ye dayamış emperyalist güçlere yenilmeyişi, emrindeki askerlere ölmeyi emredişi; Osmanlı Devleti'nin parçalanarak doğudan batıdan başka ülke yönetimlerine girişi, Anadolu'ya geçişi; gençliğinin Mustafa'sının, Kemal'le anlaşışı, Samsun'a çıkışı; yola çıkarken apoletlerini kopartıp halktan biri, boynunda idam fermanı olan bir ihtilalci oluşu, devrimler üzerine sabahlara kadar çalışışı; emperyalizmi kahretmeye gelişi, genç yaşlarında toprağa düşen Yeni Zelandalı, Avusturalyalı, Anzak, Yunan askerleri için "yanı başımızdaki mezarlarda içleri rahat" deyişi, Meclis'i açışı ve padişaha karşı gelen oğlu için korkan anası gibi pek çok anı hep bu dizelerdeydi.

"Hesap Vakti"nin son dizeleri ile dünden bugüne seslenişinden, öngörü, uyarı ve bilgelik fışkırıyordu.
"Korku korkudan kaçıp, doğudan doğdu güneş
İlk defa karanlık korktu
İhaneti ateşle yakıp, aydınlattık
İnsanlar bilinçlendikçe kişiliklerini ister
Milletler de öyledir
Kabiliyetlerini keşfetmek, zengin olmak isterler
Bu zenginlik başkalarının açlığı pahasına olursa
İşte o zaman iş değişir
Eninde sonunda hesabı sorulur
Din adına, ideoloji adına başka milletleri boyunduruk altına almak
İşte biz buna emperyalizm deriz
Gerçek bir devrimcinin amacı
Egemenliğin kayıtsız ve şartsız ulusta olmasını sağlamaktır
Tam bağımsızlık dünya milletleriyle kardeş olmak demektir
Irk esasına dayanan düşünce unsurları
İnsanlık ailesine üvey evlat yetiştirmek demektir
Bilinçlenen bir toplum demokrasiden korkmaz
Halkını cahil bırakan insanlar eninde sonunda kahrolurlar
Fakirliği paylaşmakla, zenginliği paylaşmak ayrı ayrı şeylerdir
Sosyal devlet emeğin ve geniş halk kitlelerinin refahı demektir
Bunun kaideleri bellidir
Ne üç beş kişi parası ile dünyayı değiştirebilmelidir
Ne de devlet zalim olmalıdır
İnsan zekâsı ve kültürü soyut ve somut kavramlarıyla bir bütündür
Sanata, bilime ve söylediğin türküye
Ekmek kadar acıkıyorsan ne mutlu sana
Barış zekâ ürünüdür
Savaş aklı olmayanlara aittir
Eğer uğruna savaşacak bir şeyin varsa
O olsa olsa özgürlüğündür, bağımsızlığındır
Zaman akacak ve gidecektir
Hiçbir şeyi tabulaştırma
Dogmalara karşı koy
Büyük devrimlere gereğin kalmayacak kadar devrimci kal yeter
Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme, yoksa
Sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım"

Barbaros'un solistliği, Nilüfer Oda Orkestrası ve Nilüfer Çoksesli Koro'nun eşliği ve Orhan Şallıel'in şefliğinde gerçekleşen geceye katılım yüksekti. Gecenin sonunda Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem, Nilüfer Oda Orkestrası Şefi Deniz Tan ve Nilüfer Çoksesli Koro Şefi Zeynep Göknur Yıldız da sahneye gelince "Dağ Başını Duman Almış" bir kez daha hep birlikte söylendi. Tüm sanatçılar ayakta alkışlandı.
****
Barbaros Atatürk'ün Güncesi'ni okurken onunla Manastır'da, onunla Çanakkale'de, onunla Samsun'daydım ben de. Biliyordum ki, Vahideddin ile Almanya'ya yaptığı tren yolculuğu, yolculuktan umutlu dönüp, döndükten sonra yine eski haline bürünen Vahideddin'den ümidini kesişi, İstanbul'dan çıkmak için verdiği mücadele, Şişli'deki ev, her şey ama her şey genç Türkiye Cumhuriyeti'nin ayak sesleriydi. Savaş sonrası yapacaklarını savaş alanında planlaması, savaşı kaybetmeyeceğine olan inancıydı. 
Barbaros anlattıkça, 
"Anlat Atam sen anlat, biz seni yeterince anlatamadık, sen kendini bir kez daha, bir kez daha anlat..." dedim.

Ki Atatürk Nutuk'ta 1919'dan 1927'ye kadar olan tüm olayları anlatmıştı aslında. 
Biliyorsunuz Nutuk, Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı dönemini birinci ağızdan aktardığı, Cumhuriyet tarihi açısından önemli bir eserdir. Atatürk, Nutuk ile geçmişi anlatıp aynı zamanda gelecekte olabilecek tehlikelerin önceden sezilebilmesi için alınacak derslerden bahseder.
Nutuk'u okumak, anlamak, anlatmak ve karış karış şehit kanıyla sulanan bu yurdu korumak ve ileriye taşımak lazımdır.

Teşekkür 
Ölmeden mezara konan şehitleriyle, havada çarpışan mermileriyle, arkada gözü yaşlı kızlar bırakan on beşlileriyle, o sene mezun veremeyen tıbbiyesiyle, Marmara'nın altını üstüne getirerek Çanakkale'ye ikmal sağlayan denizcileriyle, yedi düvelin çullandığı bir savaştı Çanakkale. 
Çanakkale Zaferi'nin 107. yıl dönümünde, böyle anlamlı bir geceye ev sahipliği yapan Nilüfer Belediyesi'ne, geceye eşlik eden Nilüfer Oda Orkestrası ve Nilüfer Çoksesli Koro'ya, 
Ve elbette ki orkestrayı yönetirken o günleri adeta yaşayan Orhan Şallıel ile eserleri seslendiren Barbaros'a sonsuz teşekkürler...
En büyük teşekkür ise, 
Mehmet Akif Ersoy'un Çanakkale Şehitlerine eserinde "Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın" sözleriyle seslendiği şehid oğlu şehidlere, vatanın kadınına erkeğine, bu vatan için savaşan her bir ferde…

18 Mart 2022 / C.E.Y. 

Çanakkale Zaferi Üzerine:
Savaşın öteki yüzü / 11 Mart 2015
Ben ikna olmadım! / 26 Nisan 2016
Anlat Atam, Sen Anlat! / 18 Mart 2022

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder