Öğretmenliğin kutsallığını içinde taşımayan, öğretmek için yanıp tutuşmayan, annelerinin kucağından çıkıp sınıf sıralarına oturmuş her çocuğun gözündeki ışığı yakalayamayan, kişisel hırslarının ve acizliklerinin acısını çocuklardan çıkartan, dünyadan habersiz o küçük insanlarla gönül bağı kurmayan, öğretmenliği sadece ders anlatıp maaş almak olarak algılayan ve onları medeniyet ile de tanıştırmak gerektiğini anlamayacak kadar medeniyetsiz olan öğretmenler kutsal değildir.
Öğretmen, her çocuğun gözünde çıkıp geldiği hayatın izlerini gören, çocuğun içindeki yeteneklerini sezen ve onu doğruya yönlendirendir.
O yüzden öğretmenlik kutsaldır, lakin her öğretmen değil.
Öğretmenlik gibi hemşirelik de kutsaldır, lakin her hemşire değil.
Doktorluk da kutsaldır, lakin her doktor değil.
Polislik de kutsaldır, lakin her polis değil.
Askerlik de kutsaldır, lakin her asker değil.
Gazetecilik de kutsaldır, lakin her gazeteci değil.
Kısacası, her meslek ayrı ayrı kutsaldır, lakin mesleği icra eden her birey aynı kutsallıkta değil.
Mesleğinin kutsallığının ardına saklanıp en rezil davranışları sergilemek ve en rezil hallere düşmek kişinin kendi öz'üyle ilgili elbet.
O yüzden de annelik/babalık ve aile kutsaldır, lakin her anne/baba ve her aile değil...
Ailesinde yerden yere vurularak, içi hınçla doldurularak, çocuk olma hakları yok sayılarak, saygısız, sevgisiz, ilgisiz ve sorumsuz davranılarak büyütülen bir çocuk okulda da aynı davranışlara maruz kalırsa, üstelik kendisini eğitmekle görevli öğretmenin geçmişi de benzer karanlık izlerle doluysa, işte o zaman ortaya çıkacak eser ile herkes gurur(!) duyabilir.
Bu şanssızlıklar silsilesi bazen de tersine döner ve zorluklar içinde yetişen bir çocuk yaşadıklarının üstesinden gelerek ışıl ışıl parlayan ve gurur duyulan bir değere dönüşebilir. Azgın akan bir nehrin içindeki köşeli bir taş parçasının köşelerinin suyun kuvveti ile yuvarlaklaşması gibi, o da keskinliklerini törpüler.
Adeta bir inci tanesinin oluşması yolculuğudur onun yolculuğu.
İyi ve faydalı bir insan olma yolculuğudur...
Az önce dediğim gibi, başka başka evlerden, başka başka hayatlardan çıkıp gelen çocuklar bir sınıfın sıralarına dizilirler öylece.
Çocuk bilmez, öğrenir.
Çocuk ne öğretirsen onu öğrenir.
Burada iş öğretendedir.
Karanlığı öğreten karanlığı, aydınlığı öğreten aydınlığı üretir.
****
Yazının burasında Mustafa Kemâl Atatürk'ün Muallimler Birliği Kongresi'nde yaptığı konuşmada sarf ettiği birkaç söze kulak verelim:
Öğretmenler!
Yeni nesli, Cumhuriyet’in özverili öğretmen ve eğitmenleri, sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin yeteneğiniz ve özveriniz derecesiyle uygun olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu kalite ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir. Sizlerin, seçkin görevinizin yerine getirilmesine büyük özveriyle varlığınızı vereceğinize hiç şüphe etmem.
Öğretmenler!
Erkek ve kız çocuklarımızın, aynı şekilde bütün ilim derecelerindeki öğrenim ve eğitimlerinin uygulamalı olması önemlidir. Memleket çocuğu, her öğrenim derecesinde ekonomik hayatta istekli, eser sahibi ve başarılı olacak şekilde donanımlı olmalıdır. Millî ahlâkımız, uygar ilkelerle ve hür düşüncelerle arttırılmalıdır. Bu çok önemlidir, özellikle dikkatinizi çekerim. Göz korkutma ilkesine dayanan ahlâk, bir erdem olmadığı gibi güvene de uygun değildir.
Arkadaşlar, yeni Türkiye’nin birkaç yıla sığdırdığı askerî, siyasî, idariî inkılâplar sizin, saygıdeğer öğretmenler, sosyal ve fikrî inkılâptaki başarılarınızla desteklenecektir. Hiçbir zaman hatırlarınızdan çıkmasın ki, "Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister!".
****
Görüldüğü üzere mesele öncelikle öğretmeni iyi yetiştirmektedir ve 1935'ten sonra Köy Enstitüleri tam da bu sebep ile kurulmuştur.
Ve 1950'lerden sonra yine tam da bu sebep ile kapatılmıştır.
Maalesef ki, neredeyse 100 yılı devirecek olan cumhuriyetimizde siyasete alet edilen eğitim sistemi hâlâ daha rayına oturamadı, hâlâ daha eğitimde istikrar sağlanamadı ve uygulanan politikalar ile ülke gün be gün geriye gidiyor.
Dünya ise koptu gidiyor.
Nasıl ki Cumhuriyet'in kurulduğu ilk yıllarda atak bir politika ile eğitim ve öğrenim seviyesi yukarılara çekildiyse, Yapay Zekâ'nın konuşulduğu dijital dünyada yerimizi alabilmek için bugün de acilen köklü bir değişime ihtiyacımız var.
Kısacası;
Ey devlet, ey öğretmenler!
İstikbal 'WEB'dedir!
Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür ve kodlama bilen yeni nesiller ister!
Öğretmen, her çocuğun gözünde çıkıp geldiği hayatın izlerini gören, çocuğun içindeki yeteneklerini sezen ve onu doğruya yönlendirendir.
O yüzden öğretmenlik kutsaldır, lakin her öğretmen değil.
Öğretmenlik gibi hemşirelik de kutsaldır, lakin her hemşire değil.
Doktorluk da kutsaldır, lakin her doktor değil.
Polislik de kutsaldır, lakin her polis değil.
Askerlik de kutsaldır, lakin her asker değil.
Gazetecilik de kutsaldır, lakin her gazeteci değil.
Kısacası, her meslek ayrı ayrı kutsaldır, lakin mesleği icra eden her birey aynı kutsallıkta değil.
Mesleğinin kutsallığının ardına saklanıp en rezil davranışları sergilemek ve en rezil hallere düşmek kişinin kendi öz'üyle ilgili elbet.
O yüzden de annelik/babalık ve aile kutsaldır, lakin her anne/baba ve her aile değil...
Ailesinde yerden yere vurularak, içi hınçla doldurularak, çocuk olma hakları yok sayılarak, saygısız, sevgisiz, ilgisiz ve sorumsuz davranılarak büyütülen bir çocuk okulda da aynı davranışlara maruz kalırsa, üstelik kendisini eğitmekle görevli öğretmenin geçmişi de benzer karanlık izlerle doluysa, işte o zaman ortaya çıkacak eser ile herkes gurur(!) duyabilir.
Bu şanssızlıklar silsilesi bazen de tersine döner ve zorluklar içinde yetişen bir çocuk yaşadıklarının üstesinden gelerek ışıl ışıl parlayan ve gurur duyulan bir değere dönüşebilir. Azgın akan bir nehrin içindeki köşeli bir taş parçasının köşelerinin suyun kuvveti ile yuvarlaklaşması gibi, o da keskinliklerini törpüler.
Adeta bir inci tanesinin oluşması yolculuğudur onun yolculuğu.
İyi ve faydalı bir insan olma yolculuğudur...
Az önce dediğim gibi, başka başka evlerden, başka başka hayatlardan çıkıp gelen çocuklar bir sınıfın sıralarına dizilirler öylece.
Çocuk bilmez, öğrenir.
Çocuk ne öğretirsen onu öğrenir.
Burada iş öğretendedir.
Karanlığı öğreten karanlığı, aydınlığı öğreten aydınlığı üretir.
****
Yazının burasında Mustafa Kemâl Atatürk'ün Muallimler Birliği Kongresi'nde yaptığı konuşmada sarf ettiği birkaç söze kulak verelim:
Öğretmenler!
Yeni nesli, Cumhuriyet’in özverili öğretmen ve eğitmenleri, sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin yeteneğiniz ve özveriniz derecesiyle uygun olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu kalite ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir. Sizlerin, seçkin görevinizin yerine getirilmesine büyük özveriyle varlığınızı vereceğinize hiç şüphe etmem.
Öğretmenler!
Erkek ve kız çocuklarımızın, aynı şekilde bütün ilim derecelerindeki öğrenim ve eğitimlerinin uygulamalı olması önemlidir. Memleket çocuğu, her öğrenim derecesinde ekonomik hayatta istekli, eser sahibi ve başarılı olacak şekilde donanımlı olmalıdır. Millî ahlâkımız, uygar ilkelerle ve hür düşüncelerle arttırılmalıdır. Bu çok önemlidir, özellikle dikkatinizi çekerim. Göz korkutma ilkesine dayanan ahlâk, bir erdem olmadığı gibi güvene de uygun değildir.
Arkadaşlar, yeni Türkiye’nin birkaç yıla sığdırdığı askerî, siyasî, idariî inkılâplar sizin, saygıdeğer öğretmenler, sosyal ve fikrî inkılâptaki başarılarınızla desteklenecektir. Hiçbir zaman hatırlarınızdan çıkmasın ki, "Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister!".
****
Görüldüğü üzere mesele öncelikle öğretmeni iyi yetiştirmektedir ve 1935'ten sonra Köy Enstitüleri tam da bu sebep ile kurulmuştur.
Ve 1950'lerden sonra yine tam da bu sebep ile kapatılmıştır.
Maalesef ki, neredeyse 100 yılı devirecek olan cumhuriyetimizde siyasete alet edilen eğitim sistemi hâlâ daha rayına oturamadı, hâlâ daha eğitimde istikrar sağlanamadı ve uygulanan politikalar ile ülke gün be gün geriye gidiyor.
Dünya ise koptu gidiyor.
Nasıl ki Cumhuriyet'in kurulduğu ilk yıllarda atak bir politika ile eğitim ve öğrenim seviyesi yukarılara çekildiyse, Yapay Zekâ'nın konuşulduğu dijital dünyada yerimizi alabilmek için bugün de acilen köklü bir değişime ihtiyacımız var.
Kısacası;
Ey devlet, ey öğretmenler!
İstikbal 'WEB'dedir!
Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür ve kodlama bilen yeni nesiller ister!
Yine anlamlı güzel bi yazı..
YanıtlaSil