11 Aralık 2016 Pazar

Bu sefer de sıyırdık!

Sosyal medya hesapları 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'ne özel yaldızlı sözlerle bezenirken patlayıverdi bomba. 
* İnsan hakları mı demiştiniz?
Maçtan çıkanlar, yoldan geçenler, çevik kuvvet ekipleri. Darmadağın, paramparça, alev alev yanan insanlık...

11 Aralık girer girmez kandil mübareklemeleriyle bezendi sosyal medya. Telefonlara kandil kutlama mesajları düştü.
* Mevlit kandili mi demiştiniz?
Ölenlere rahmet, yaralananlara şifa, kalanlara sabır. Amin...

Demek ki neymiş, ne insan hakları, ne din iman, ne merhamet, ne vicdan...
Peki ya neymiş?
Her şey dizimizi kırıp bizi dünya karşısında hizaya getirmek için miymiş?
Yoksa dizimizi kırıp bizi başkanlık karşısında hizaya getirmek için mi?
* Kırılan benim dizim olduktan sonra...

Mesele dizleri kıra kıra Türkiye'yi Osmanlı'nın eski hasta günlerine döndürmekse, ramak kaldı...
Mesele gündem değiştirmekse, tebrikler, unuttuk gitti hepsini.
Yok mesele zirveye tırmanmak ve 'yaratılmış bir cenneti' yaşamak ise, bu kanlı cesetlerin, bu yaslı yüreklerin üzerine basa basa yürünen yolların çıktığı cennet insana cehennemi yaşatır, bilmiyor musunuz?
Bilmiyorsunuz.
Bilmediğiniz gibi tarihten ibret de almıyorsunuz.
* Sultan Süleyman'a kalmadı dünya, hiçbir kitap yazmaz...

Amaç her ne ise amaca hizmet eden yol kanlı.
Bak çelik gibi dediğimiz çevik kuvvet ekipleri yandı gitti ateş topunun içinde. 
Bir fotoğraf karesinde gördüm; analarının babalarının kuzusu aslan gibi gençler sarılmışlar birbirlerine, arkadaşlarının ardından gözyaşı döküyorlar. Ölenler öldü, ya yaralılar? 
* Çevik kuvvet yan gelip yatma yeri değildi ama, değil mi?

Bak 19 yaşında bir tıp öğrencisi araç içinde 'tesadüfen' yandı o ateşte.
Ankara'dan İstanbul'a gezmeye gelmiş Berkay Akbaş. Tek suçu, 'lokasyon'!
* Ecel mi, kader mi, kadere hükmetmeye çalışan eller mi?
****
Patlamayı duyar duymaz İstanbul'da yaşayan çoluk çocuk, hısım akraba hepsini aradık bir bir. 
Sonuç: "Bu sefer de sıyırdık!"
Ya bir dahaki sefere? 
Ya sıyıramayıp yakalananlar?
Hangisine sevinelim, hangisine üzülelim?
Bu ahval ve şerait içinde en çok da bencil sevincimizden utanalım...


Böyle mi yaşayacağız artık?
Korka korka, tepki versek coplana coplana...
Unuta unuta, haplanmış gibi, uyuşmuş gibi, kötünün iyisine razı olmuş gibi... 
Alt kattakiler pişe pişe, üst kattakiler dona dona...
Ya yöneticimiz?
Yöneticimiz uyuyor mu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder