22 Ekim 2025 Çarşamba

Umudun Tablosu ONKODAY

Uludağ Onkoloji Dayanışma Derneği ONKODAY'ın kurulduğu 1997 yılından itibaren yaptığı çalışmaları anlatan "Son Yaprağın Resmini Yapmak" isimli belgesel filminin galası 21 Ekim 2025 akşamı Konak Kültür Merkezi'nde gerçekleşti.
Film gösterimi öncesinde konuşan Uludağ Onkoloji Dayanışma Derneği ONKODAY Yönetim Kurulu Başkanı Füsun Önen, yönetim kuruluna, gönüllülere ve ONKODAY'a gönül verenlere teşekkürlerini sundu ve "İyi ki bizimlesiniz" diyerek daha uzun yıllar birlikte olmayı diledi.
ONKODAY Yönetim Kurulu Başkanı Füsun Önen
Belgesel filmini hazırlayan ve geceyi sunan Güzin Abraş, Pandemi döneminde başlanan arşiv çalışmalarının meyvesinin bugün ortaya çıktığını, filmin bir kolaj çalışması olmadığını, filmde konuşan isimlerden bazılarının şu anda hayatta olmayışının duygu yoğunluğu getirdiğini, geçen bu 27 yılda hastalıktan kurtulan insanların duygularını yansıtmanın büyük bir sorumluluk olduğunu söyledi ve bu sorumluluğun kendisine vermelerinden dolayı ONKODAY'a teşekkür etti.
Güzin Abraş • Güz Yapım
"Son Yaprağın Resmini Yapmak"
Film, daldaki son yaprak dökülünce öleceğini düşünen hastanın hikâyesi ile başladı. Hani arkadaşının 'yaprak düşmesin, umut bitmesin' diyerek hastanın penceresinden görünen ağacın arkasındaki duvara yaprak resimleri çizdiği o hikâye. Ki o resim umudu var etmenin, başkası için çabalamanın, sevginin resmidir.

Sonrasında ONKODAY'ın kuruluş aşamalarını, kurucularını, ilk üyelerini, yıllar içinde yapılan çalışmaları, çocuk iken kanserle tanışıp şimdi iş güç sahibi olmuş isimleri dinledik. Belgeselde 44 kişi konuştu. Ki Güzin Abraş'ın dediği gibi; daha 144 kişi daha konuşabilirdi...
Filmin Görüntü Yönetmenliği Hakan Serpen ve Orhan Balaban'a, Post Prodüksiyonu ise Mustafa Altıyol'a ait idi.
Onkoday'ın ilk üyesi Nebahat Özaltolmaz ve arkasında dikiş makinesi
Uludağ Onkoloji Dayanışma Derneği ONKODAY"Kanser toplumsal bir sorundur" diyen Prof.Dr. Kayıhan Engin tarafından 1 Nisan 1997 tarihinde, merkezde tedavi görmüş eski hastalar, hasta yakınları ve merkez çalışanları ile birlikte Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Radyoterapi Merkezi'nde kurulmuştu. Kendisi de bir onkoloji hastası olan ve gördüğü tedaviler ile şifa bulan Füsun Önen, 1999 yılından bu yana derneğin başkanlığını yürütüyor. Füsun Hanım hayata bağlılığı ve dernek çalışmalarında çıtayı hep daha yükseğe koyması ile kanser hastalarına rol model olup umut dağıtıyor. Mesaj net: İYİLEŞEBİLİRSİN!
Son Yaprağı Yere Düşürmeyenler
Yıllar perdede su gibi aktı geçti. Bu zaman zarfında neler yapılmamıştı, nelere imza atılmamıştı, son yaprağın yere düşmemesi için ne kadar büyük özveriyle çalışılmıştı.
Bilgilendirme çalışmaları, farkındalık etkinlikleri, hastane etkinlikleri, fotoğraf ve resim sergileri, atölyeler, derneğe gelir sağlamak ya da için yapılan el işi çalışmaları, çocuk hastalar için üretilen örgü bebekler, örülen battaniyeler, dikilen ürünler, konserler, sosyal faaliyetler, mesela şehirde otobüs turu, şehrin hastalara tanıtılma gezileri, sünnet organizasyonları, dijital yayınlar ("Umut Hikâyeleri", "Tanı-Yorum", "Bilimin Işığında"), anıtlar ("Doğaya Saygı Anıtı", "Toplumsal Duyarlılık Anıtı", "Umut ve Savaşım Anıtı"), Onkoday Tiyatro Terapi Grubu, OnkoDay Gündem - Sağlıklı Yaşam Dergisi, ödüller ("HASVAK Sağlıkta Başarı Ödülü", "ÇGD Sosyal Yaşama Katkı Ödülü", "HİÇ Son 5 Yılın En İyi Proje Ödülü", "HİÇ 2014 En İyi Proje Ödülü", "LIONS Melvin Jones Ödülü"), Kaplıkaya Umut Evi, Kültürpark içindeki ONKODEM, Neş'e Teyze Kurabiye Şenliği, ONKODAY Ormanı, İstanbul'da Pembe Festival...
Sadece bu kadarla kalmayıp hastaların ömürleri boyunca takip edilmesi, çocukların büyüyüp okuması, sağlanan burslar, iş hayatları, evlilikleri, hepsinde gönüllülerin ve bağışçıların büyük emeği var.
Açıkçası bu kadar çok etkinlik yaptıklarının farkında değildim. Ya onlar yeterince görünür değildi ya da hayat çok hızlı akıyordu ve bu büyük mücadele de akışın hızında kaybolup gidiyordu...
Konak Kültür Merkezi Fuaye Alanı
Konak Kültür Merkezi Fuaye Alanı
ONKODAY Eğitim ve Anı Park
Eski günlerden bir çay bahçesi samimiyeti taşıyan ONKODAY Parkı, siteler diyarı Nilüfer'in içinde nefes aldığımız bir vaha. 2000 yılından bu yana 25 yıldır hizmet veren ve derneğe gelir sağlayan parkta çocuk bahçesi, 75 kişilik amfi tiyatro ve kafeterya mevcut. Genel kullanıma açık olan ONKODAY Park'ta arkadaşlar buluşuyor, iftarlar veriliyor, doğum günleri kutlanıyor, ONKODAY’ın kutlama organizasyonları yapılıyor. 
5 Ağustos 2018
Çamlar altındaki bu park benim için özellikle de yaz günlerinin vazgeçilmezi...

ONKODAY Hasta Konuk Evi
Lions 118-K Yönetim Çevresi ve Nilüfer Belediyesi işbirliğiyle yaptırılan ONKODAY Hasta Konuk Evi, şehir dışından Bursa’ya kanser tedavisi için gelen ve kalacak yer sorunu yaşayan kanser hastalarına (yakınları ile birlikte) tedavileri boyunca konaklama imkânı sunuyor. Fikir anası Seher Özgen olan konuk evi 1+1 müstakil evlerden oluşuyor. 
21 Ocak 2014
Evlerde güneş enerjisi kullanılmış. Konukevinde kalan hastalar ONKODAY'ın rehabilitasyon çalışmaları ile sosyal ve kültürel faaliyetlerinden yararlanıyor. 

El Ele Hep Birlikte
Onkoday Ailesi, 1997 yılından beri hastalarımıza hizmet etmenin ve onlara yoldaş olmanın gururunu yaşıyoruz diyor.
Onkoday sayfasında gördüğüm elektronik sayaca istinaden; dernek olarak şimdiye kadar106 etkinlik yaptıklarını,1247 konuk ağırladıklarını, dernekte 2453 gönüllü çalıştığını öğrendim.
21 Ocak 2014
Siz bakana kadar elektronik sayaçtaki rakam değişmiş olabilir. 

Umudun Adı ONKODAY
Filmi izlerken kendimi güvende hissettiğimi fark ettim. Olur da hastalanırsam çok yakınımda bana yol gösterecek, rehberlik edecek, sarıp sarmalayacak bir dernek vardı. Bencilce bir düşünce evet ama önce kendimi düşündüm. Hep başkaları hasta olacak diye bir şey yoktu. Ben sağlığımı korumak adına elimden geleni yapıyordum ama hastalık beni kapının arkasında mı, kuşun kanadında mı bekliyordu bilmiyordum. 

Pembe Tütülü Pakize 
Pakize uyarıyor, ben de sevdiklerimi üzMEMEk adına kendi kendime MEME muayenesi yapıyor, belirli aralıklarla mamografi çektirerek MEME kanserine karşı önlem alıyorum.
Pembe Tütülü Pakize 
Çok yıllar önce fibrokistik bir vaka karşısında endişe içinde karşısına geçtiğim doktor bana "Korkma ölmeyeceksin!" demişti. Nasıl bir yüz ifadem varsa, doktor kafamın üzerindeki baloncukta beliren "Ölecek miyim doktor bey?" sorusunu okumuştu. O gün bugün ölmedim. Ama şairin dediği gibi; "Kim bilir nerde nasıl kaç yaşında!"

Öldüren Yaşamın Kendisi
Aslında öldüren hastalık değil, yaşamın kendisi. Eninde sonunda hepimiz öleceğiz. Anne rahmine düştüğümüz anda hem yaşamaya hem de ölmeye, kısacası iki kapılı bu handa gündüz gece yürümeye başlıyoruz. Yaşamaktan keyif aldığımız kadar ise ömrümüzü uzatıyoruz. 
Saatleri Ayarlama Enstitüsü kitabında Ahmet Hamdi Tanpınar, "Modern hayat ölüm düşüncesinden uzaklaşmayı emreder." der.
Uzaklaşmak mümkün değilse de, karamsarlığa kapılıp her an ölümü düşünmemek lâzım. Malum; kişi ölümü fazla düşünürse de hiç düşünmezse de kendisine bahşedilen hayatı layıkıyla yaşayamaz.

Her Yeni Gün Bir Hediye
İtiraf edelim; insan kendi var olmayacağı günlerde yaşanacakları düşünmeden edemiyor. "Bensiz mi eğlenecekler? Daha ne gelişmeler olacak? Allah'ım lütfen, ölmesem olmaz mı?" 
Ne gereksiz çırpınışlar... 1900 senesinde yoktum, 2100'de de olamayacağım.
(Bu arada NASA yaşamın ne zaman sona ereceğini hesaplamış. Bu hesaba göre, gezegenin yüzey koşullarının tüm canlılar için yaşanmaz hale geleceği tarihi 1.000.002.021 yılı imiş. Yaklaşık 5 milyar yaşında olduğu söylenen dünya için çok küçük, ortalama ömrü 80-90 yıl olan insan için çok büyük bir zaman.)
Her sabah yeni bir güne doğup o günü son günmüş gibi yaşamak varken beyhude sorularla zaman kaybetmenin ne anlamı var. Hem insan en çok yaşadıklarından değil, yaşayamadıklarından pişman olmaz mı? Hani şu "Şimdiki aklım olsaydı!" hadisesi...

Kanserin En Acı Yanı
Aklın ve güzel düşüncenin ışığında yaşanmış bir hayat herhangi bir hastalıkla karşılaştığında sağlık sisteminin, bilimin ve koruyucu meleklerin eşliğinde daha kolay atlatılabilir. 
Bunun yanında acı gerçekleri de es geçmeyelim.
Ortada sahtekârların hastaneden çaldıkları kanser ilaçlarının yerine su doldurması, sahte kanser ilacı üretimi, ilaçların "tercih edilen" hastalara kaydırılması gibi karanlık işler de dönmüyor değil.

Görüldüğü üzere bir insanlara umut olmak isteyen gönüllüler var, bir de insanların umudunu sömüren çeteler.
Arada da can derdinde hastalar...
Biz her zamanki gibi yine Umudun Tablosu ONKODAY'da bir renk olalım. 
Hayatımızdan hevesi ve umudu hiç çıkartmayalım...
22 Ekim 2025 / C.E.Y.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder