18 Temmuz 2024 Perşembe

Rengârenk Bir Altın Karagöz Daha

Bu yıl 36'ıncısı düzenlenen Uluslararası Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması, 23 ülkeden 720 dansçının katılımıyla ve gösterilerin Bursa'nın 17 ilçesine yayılımıyla gerçekleşti.
Yarışma, Bursa Büyükşehir Belediyesi adına Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı (BKSTV) tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ve Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı TÜRKSOY’un katkılarıyla hayata geçti. Ana sponsoru Referans Holding olan yarışmaya, Durmazlar Holding, Sütaş, Hayat Hastanesi, Bursa Kültür AŞ, Burfaş, Bursa Su ve Kardelen Kestane Şekerleri destek verdi. 
Dünyanın dört bir yanından Bursa’ya gelen dansçılar, hem kendi kültürlerini dansları ve kostümleri ile sergilediler, hem de ev sahibi Türkiye başta olmak üzere diğer ülke dansçıları ile kaynaştılar.
7 Temmuz günü saat 18:00’de Atatürk Caddesi Heykel Önü’nde gerçekleşen Mehter Takımı'nın gösterisi ve açılış konuşmaları sonrası tüm ekiplerden oluşan kortej Reşat Oyal Kültür Parkı'na kadar yürüdü. Özel kostümler içinde, şarkılar ve danslarla yürüyen korteje yol kenarlarında biriken (çok fazla olmasa da) insanlar sevgi gösterisinde bulundu.
Aynı akşam Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda Karagöz Halk Dansları ve Kılıç Kalkan ekibimizin gösterileri ile başlayan açılış gecesinde 3'er, finalden bir gece önce 8'er dakikalık performans sergileyen ekipler; Karagöz Halk Dansları ekibimizin gösterisi ile başlayan final gecesinde 5'er dakikalık gösteriler ile jürinin karşısına çıktılar.
Gösteriler sırasında sahnede hangi ülke varsa, barkovizyona o ülkenin görüntüleri ve bayrağı yansıdı. Böylece her ülke kendi tanıtımını yapmış oldu.
Bir hafta boyu kentin çeşitli bölgelerinde gösteriler yapan Bolivya, Bosna Hersek, Bulgaristan, Çin, Hırvatistan, İrlanda, İspanya, Japonya, Kazakistan, Kolombiya, Kosova, K.K.T.C., Kuzey Makedonya, Letonya, Macaristan, Moldova, Özbekistan, Polonya, Sırbistan, Slovakya, Tayland, Türkmenistan ve Uruguay ekiplerine, 27 yerel halk dansları topluluğu de eşlik etti.
Tüm gösterilerde yer alan Japonya, Kolombiya ve Tayland ekipleri yarışmaya katılmadı ancak final gecesinde onlar da 3'er dakikalık birer performans sergiledi.
7 Temmuz gecesi Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu'nda başlayan yarışma, 11 Temmuz Perşembe akşamı yapılan yarı final yarışmaları ve 12 Temmuz akşamı yapılan final yarışmaları ile yine aynı sahnede nihayetlendi. 
Ödülistan
Uluslararası Jüri'nin yaptığı değerlendirmeler sonucunda 36. Uluslararası Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması’nın birincisi seçilen Özbekistan ‘Altın Karagöz, ikincisi seçilen Türkmenistan ‘Gümüş Karagöz’, üçüncüsü seçilen Bulgaristan ‘Bronz Karagöz’ oldu. Yarışmada TÜRKSOY Özel Ödülü’ne Macaristan, mansiyon ödülüne Kazakistan layık görüldü. 
Derece alan ülkelerin isimlerine ve Türk soylu olmalarına bakınca, ister istemez Ödülistan sözcüğü geldi dilime.
Yarışmacılar arasında Türkiye yoktu. Türkiye yarışmaya bir kez katılmış ve onda da birinci olmuştu. Daha sonra katılmamaya, sadece ev sahipliği yapmaya karar verdi. 
(Yarışma tarihçesine bakınca, Altın Karagöz'ü en çok Gürcistan ve Bulgaristan'ın kazandığını görüyoruz.)
Orta Avrupa ülkelerinin danslarını izlerken Titanik filminin alt kamaralarda yaşayan halkın Çigan müziği eşliğinde dans ettiği sahneler canlandı gözümde. Bazı danslar coşkulu, bazıları durağandı. Bazıları ise akrobatik hareketler içeriyordu. Türkî cumhuriyetlerin dansları ise diğerlerine göre hem daha sert, hem daha yumuşak, hem daha enerjik, hem daha zarifti. At üzerinde yay gerip ok attığımız, ırmak boyuna kurduğumuz obalarda yaşadığımız o eski Orta Asya çağlarımızı çağrıştıran farklı bir ruh taşıyordu. Çin, Bolivya, Kolombiya ve Japonya ekiplerinin dansları ise uzak coğrafyaların rüzgârlarını estiriyordu.

Gözüme takılanlar
* Basın toplantısında olsun, açılış konuşmalarında olsun, BKTSV'nin taze başkanı Metin Atış'ın henüz mikrofona alışamadığını ve elindeki metni yeterince iyi okuyamadığını görüyoruz. Yerel seçimler öncesi başkanlık koltuğuna oturan, festivalin de ana sponsorlarından biri olan Atış Grup'tan Metin Atış, eminim ki ilerleyen etkinliklerde daha etkin ve daha heyecansız konuşacaktır. 
* Bursa 36 yıldır süregelen halk dansları yarışmasını unutmuş gibi. Dünyanın dört bir yanından gelerek Bursa'nın farklı ilçelerinde gösteri yapan ekiplere ilgi yeterince yoğun değildi. Korteji izlerken kulak misafiri olduğum konuşmalarda ise halkın ne festivalden ne de yarışmadan haberi olmadığına, bazılarının ise Bursa'nın böyle bir etkinliğe yıllardır ev sahipliği yaptığını dahi bilmediğine şahit oldum. Oysaki festival ve yarışma haberleri basında yer almış, dış mekân reklamlarında duyurulmuştu ve duyurulmaya devam ediyordu.  
* Festival biletlerinde rakamlar epey yükseklere tırmanmışsa da, Altın Karagöz'ün açılış ve kapanış gecesi biletleri gayet makul rakamlara satıldı.
* Bursa kültür ve sanat hayatının mimarlarından olan ve 1994-1999 döneminde Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Erdem Saker, ilerleyen yaşına rağmen elinde bastonuyla her akşam Açıkhava Tiyatrosu'na gelerek, gösterileri en öndeki koltuğundan izledi. (Ayrıca, festival kapsamındaki her konseri de başından sonuna izlemeye devam ediyor.)
* Tekrar Atış Grup'a dönecek olursak, grubun festivale verdiği katkı ile şehrin dokusuna kattığı yapı birbiri ile yarışır. Hangisi daha önde derseniz, yarış devam ediyor derim...
* 13 Temmuz gecesi, saat 01:32 itibarıyla yaptığım paylaşım: "Yarışmayı izlemeye toplu taşıma ile gelenler yarışmanın sonunu göremediler. Çünkü metro seferlerini düşünerek mecburen erken kalkmak zorunda kaldılar. Bu geceye, hatta festivale özel metro seferleri bir-iki saat daha devam edebilirdi diye düşündüm. Ben eve dönerken metro efendi çoktan ışıkları kapatmış, uykuya dalmıştı.  Metroya güvenip de evden araçsız çıkmış olsam, Külkedisi misali eve balkabağı içinde dönecekmişim."
* Toplu taşıma sefer saatlerinin şehrin yaşama durumuna göre güncellenmesi gerek. İnsanları bir yere davet ediyorsanız, o insanların evlerine nasıl döneceğini de düşünmeniz lazım değil mi?
* Festivale ve yarışmaya emek veren, katkı sağlayan ve katılan herkese tek tek teşekkürler. Seneye görüşmek üzere...

18 Temmuz 2024 / C.E.Y.

Başından sonuna 36. Uluslararası Altın Karagöz Halk Dansları Yarışması fotoğraf ve video albümü için tıklayınız...

Üç konser, bir yorum / 21 Mayıs 2016
Açıkhava'da 60 Yıl / 14 Mayıs 2022

16 Temmuz 2024 Salı

Pazar Pazar Ne Kuaförü?

 

Yıllar önce "Kıl Tüy Muhabbetler" başlıklı bir yazı kaleme almıştım. O gün bana bu yazıyı yazdıran şey, Diyanet'e “Kadınların kaşlarını almaları caiz midir?” sorusunun sorulmasıydı. O kafaya, kadının saçını başını kapatmak yetmemiş olmalı ki, sıra kadının kaşına gelmişti. Hoş, makyajı da zaten "kaportası" bozuklar yapıyordu.

Vatandaşın gönlü olsun diye saçlarımızı kazıtıp, kaşlarımızı ve kirpiklerimizi mi yoldursak ne yapsak? 
Zuzaylılar gibi gezdiğimizi görünce şaşırmak yok ama!

Fikri Gelen Fikirsizler
Geçenlerde bir pazar günü kuaförüme gittiğimde, Canan Hanım artık pazar günleri gelemeyeceksiniz diyerek, "kapanma"nın müjdesini(!) vermişti.
Nasıl olur, hadi ben gelmedim, ya düğünü olanlar, ya hafta içi çalışanlar ne olacak demiştim. Gelin ve damada hizmet var, diğerlerine yok demişti. Dernekler bu konuya ne diyor diye sorduğumda, dernek başkanları genelde en az iş yapan kuaförlerden çıkıyor dedi. 
Yazıya kıl tüy muhabbetler diye başlamıştım ya; anlaşılan o ki, kıl-tüy/saç-baş işi yine birilerine dert olmuş ve bu kez de kuaförlerin pazar günleri kapalı olmasına karar verilmiş. Ticaret Bakanlığı'nın berber, kuaför ve güzellik salonlarının ülke genelinde haftanın bir günü kapalı olması uygulaması yürürlüğe girmiş. Bursa Valiliği tarafından Bursa Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği ile yapılan toplantı sonrasında da berber ve kadın kuaförlerinin pazar günü kapatılmasına karar verilmiş. Düğün sezonu olması nedeniyle ise berber ve kuaförler, gelin ve damatların bağlı olduğu odalardan alacağı özel izin kâğıdı ile pazar günü işyerlerini açabilecek ve sadece gelin ile damada hizmet vereceklermiş. 

Pazar Pazar Ne Düğünü!
Düğünü olanların işi zor. Salondan gün alınmış, davetiyeler basılmış, dağıtılmış, herkes işini gücünü ona göre ayarlamış, sonra bir anda "Pazar günü kuaföre gitmek yassah kardeşim!"... 
Dere geçerken at değiştirmek en sevdiğimiz iş malum!
Ama haksızlık da etmeyelim, geline ve damada yasak yok. Göster davetiyeni ya da izin kâğıdını, otur koltuğa! Baldız bacanak, görümce enişte, kaynana elti, nedime sağdıç, düğüne saçı başı yapılı çıkmak isteyen her kim varsa hepsi "baş"larının çaresine kendi kendilerine baksın. 
Erkekleri bilmem ama kadınlar saçlarını cumartesi gecesinden yaptırıp sabaha kadar koltuk tepesinde tünemezlerse ne olayım...

Kuaför vardı da biz mi gitmedik?
Düğünden öte; çalışan kadın kişisel bakımını genellikle pazar günü yaptırır. Manikür, pedikür, saç boyatma, saç kestirme, balyaj, röfle, ağda, perma, kaş-bıyık, hepsi pazar günü halledilmeye çalışılır.
Kuaförün sadece "gelin başı" ya da "damat tıraşı" için dükkan açması mekân için ne kadar verimli sizce? Sadece bir kişi ve birkaç saat için tüm ekip o gün salona gelecek, sonra da 1 kişiden kazanılmış para ile evlere dönülecek. Ve 1 günlük bir kazanç bu gidiş-gelişi kurtaracak, öyle mi? 
Zaten gelin başı-damat tıraşı dedin mi rakamlar 3'e 5'e katlıyordu, kim bilir şimdi kaça katlayacak. Ya da belki bu hizmet gizli gizli evlerde verilmeye başlayacak. Yine ekibi toplama, yine malzemeyi taşıma, yine gidilecek yere ulaşma derken, onun bedeli de normalin üzerine çıkacak.
Ki kuaförler resmî dairelerin açık olduğu bir günü, genelde de salı gününü, tatil ederler kendilerine. Ayrıca çalışanların bir "off" günü de vardır. Kendi içlerinde bir düzen kurmuşlardır. Özel sektör oldukları için inisiyatif de kullanabilirler. 
Nihayetinde dükkân onların. İster açarlar, ister kaparlar...

Esnaf MemnunMUŞ!
Bu karar sonucunda artık düğün için pazar günü tercih edilmeyecek. Düğün salonları da pazar günleri salonlarına kilit vuracak. Düğünler hafta sonuna kayacak. Davetliler işlerinden izin alıp gelecek. Araba süslemecisinden pastacısına kadar zincir içinde her kim varsa hepsi kademe kademe etkilenecek.
Kuaför için pazar gününü tercih eden çalışanlar cumartesi gününe akın edecek. 
İstanbul Berberler Odası Başkanı Şükrü Akyüz, "Esnaf ile yapılan anket sonucunda berberlerin yüzde 93'ü hafta tatilinin pazar günü olmasını istedi." demiş. Akyüz'ün dediğine göre, söz konusu düzenlemeyle birlikte, berberler artık daha dinç olup, eşlerine ve çocuklarına daha çok zaman ayıracakmış.

Pazartesi-Cuma, 08:00-17:00
Emniyet, sağlık, eğlence, turizm, eğitim, hizmet gibi kurumlarda çalışanların pazar günleri için de bir projeniz var mı acaba? Doktorlar mesela, polisler mesela, müzisyenler mesela, oteller mesela, eğlence mekânları mesela, marketler mesela, pazar yerleri mesela, dershaneler mesela...
Memleketi doğrudan "Pazartesi-Cuma, 08:00-17:00" arasında mı yaşatacaksınız? 24 saatlik günü, 8-9 saate mi sıkıştıracaksınız? Sair zamanlarda kimseyi evinden çıkartmayacak mısınız? 

Herkes evinde otursun!
Toplum hayatı için her detay önemlidir ama canlı hayata kast eden pek çok "minik" detay içinde boğulurken, kuaförlerin en yoğun olduğu pazar günlerini ellerinden almak da, ne bileyim...  
Ülkemizdeki birkaç minik detayı sayacak olursak; sokak hayvanları sorununun çaresi nasıl "uyutmak/öldürmek" olabilir, insanlar yağmurlu havada yolda yürürken nasıl "elektrik akımına kapılıp" ölebilir, yurt dışına çıkmak isteyen insanlara neden "eşek yüküyle" para ödetilebilir, emekli insanlar 12 bin 500 lira emekli aylığı ile nasıl geçinebilir? Ve dahası...
İşte, herkes evinde otursa, kimse dışarıya çıkmasa hiç bunlar olmayacak. 
Ne köpek saldıracak, ne elektrik çarpacak, ne de para harcanacak...
He mi?
16 Temmuz 2024 / C.E.Y.