Cumhuriyet'imizin yüzüncü, Atatürk'ümüzün aramızdan ayrılışının seksen beşinci yılında hem Cumhuriyet'in yüz yaşını kutlamak hem de Ata'mızı anarak O'na olan şükranlarımızı sunmak adına düzenlenen konserlerden ikisi art arda gerçekleşti.
İlk konser 13 Kasım günü Tayyare Kültür Merkezi'nde, diğeri 14 Kasım'da Bursa Akademik Odalar Birliği Oditoryumu'ndaydı.
TKM'de izlediğim konserde Bursa Devlet Klasik Türk Müziği Korosu, BAOB'dakinde ise Bursa Barosu Türk Müziği Korosu sahne aldı.
TKM'deki "Atatürk'ü Anma" konserinin ikinci bölümünün solistleri Bursa Devlet Klasik Türk Müziği Korosu ses sanatçıları Filiz Başıbüyük ve Mehmet Emin Kabakçı iken; bir gece sonra izlediğim "100. Yılda Tangolarla Cumhuriyet" konserinde Filiz Başıbüyük bu kez koro şefi olarak sahnedeydi.
İki konserde de Atamızın sanata ve sanatçıya olan yakınlığı anlatıldı. Hakan Özlev şefliğindeki Bursa Devlet Klasik Türk Müziği Korosu repertuvarına İstanbul, Anadolu ve Rumeli ezgilerini, Filiz Başıbüyük şefliğindeki Bursa Barosu Türk Müziği Korosu ise genç cumhuriyetin modernleşmesinin göstergesi olan tangoları almıştı.
Tüm ezgilerde Atatürk ve Cumhuriyet vardı...
İstanbul, Anadolu ve Rumeli Ezgileri ile Atatürk
Bursa Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Atatürk'ün sevdiği eserleri beraber ve solo olarak seslendirirken; barkovizyona yansıyan görüntüler ve görüntülerin üzerindeki şarkı sözleri bir yandan, gecenin sunucusu Yasemin Kabakçı'nın anlatımları bir yandan derken Mustafa, Mustafa Kemâl, Mustafa Kemâl Atatürk yaşamaya başladı zihnimde.
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Bursa Devlet Klasik Türk Müziği Korosu |
Acaba bu eseri neden sevmiştir, acaba bunda neden neşelenmiş, şunda neden hüzünlenmiştir, sevdiğini özlediği için mi dokunmuştur bu şarkı ona, yoksa doğup büyüdüğü ve sonra acı bir kopuşla ayrıldığı toprakların kokusuna hasret kaldığı için mi yakmıştır bağrını, Manastır'ın ortasındaki havuzu hep özlemiş midir, Dimeteko kızlarına çapkın çapkın bakıp bıyık altından hınzırca gülümsemiş midir, kavuşamayan aşıklara yakılan ağıtları dinlerken kavuşamadığı yavuklusunu mu düşünüyordur, çocukluğunda hangi oyunları oynamıştır, anacığının elini öpüp ona sarıldığında hâlâ küçük Mustafa mıdır, gençliğinin ateşi, delikanlılığının pervasızlığı ile hangi aşklara savrulmuştur, İstanbul açıklarında İtilaf Devleri donanmasını görüp, tarihe geçen "Geldikleri gibi giderler" sözünü ettiğinde bu sözü gerçekleştirmenin yollarını o günlerden tasarlamış mıdır, İstanbul'dan Anadolu'ya geçtiği Bandırma vapuruna bindiğinde ve üç gün sonra Samsun'a ayak bastığında, halkın, bu geçişin arkasında duracağını hesap etmiş midir, savaşın en ortasında, cephenin tam göbeğinde iken, ölümle ve kanla ilk tanıştığında korkmuş mudur, Trablusgarp'ta, Çanakkale'de, Sakarya'da, Büyük Taarruz'da, emrindeki askerlere hücum emri verdiğinde pek çoğunun dönmeyeceğini biliyor olması kalbini yormuş mudur, aldığı kararların sonuçlarını görmeye başladıkça bu vatan ve bu bayrak için ne bedeller ödendiğini düşünüp efkarlanmış mıdır, 29 Ekim 1938'de, Dolmabahçe'de, hasta yatağında yatarken, vapurlara doluşarak Dolmabahçe önüne gelerek kendisini görmek isteyen gençleri selamlamak üzere zar zor ayağa kalktığında, bu selâmın son selâm olduğunu biliyor mudur?
Bu duygu fırtınası içinde oradan oraya savrulurken sona erdi ilk bölüm.
İkinci bölümde de aynı duygu yoğunluğu devam etti. İkinci bölümün solistleri olan Filiz Başıbüyük ve Mehmet Emin Kabakçı da yine Atamızın sevdiği eserlerden bir seçki yapmıştı. Bu kez şarkıların öykülerini Filiz Başıbüyük anlattı. İkili, öyküsü anlatılan eseri bazen birlikte, bazen solo okudu. İki güçlü ses izleyiciye mana yüklü, doyumsuz bir gece yaşattı.
Nilüfer Belediyesi Halk Dansları ekibinden Eren Sağır ve Baran Kuyaş Zeybek'e, Şevval Dorak ve Tuana Ayaz da Bursa Türküsü'ne dansları ile eşlik ettiler.
100. Yılında Tangolarla Cumhuriyet
Bursa Barosu Türk Müziği Korosu'nun teması "100. Yılda Tangolarla Cumhuriyet" demiştim. Gecenin sunucusu Melahat Perihan Öztürk, beraber ve solo söylenen tangolara eşlik etmek için konsere koşa koşa gelen dansçılar, Dilara Çetinkaya ve Barış Demirok idi. Koro şefi Filiz Başıbüyük, Bursa'ya armağan ettiği "Dönemez ki bana" şarkısını seslendirirken "Kalmıyor kimsede kimsenin AH'ı" dizesini öyle bir içten söyledi ki, ah dedim ah!
Konserin düeti Bursa Barosu Başkanı Metin Öztosun ve Bursa Barosu Türk Müziği Korosu Şefi Filiz Başıbüyük'ten geldi. Eski bir koro üyesi olan Metin Öztosun hazırlıksız olmasına rağmen Filiz hanımla birlikte "Dinle Sevgili Dinle" eserini gayet başarılı seslendirdi.
Korodaki arkadaşlar alınmasın ama gecenin en güzelleri Meriç Kayrak ve Ceren Aydın idi. Küçük yaşlarından beklenmeyecek bir büyüklük ile koroda tüm şarkılara eşlik ederken, birer de solo söylediler.
Tangolar gecesinin sonu "Parla!" marşı ile sona ererken, Norm Ender bizi Cumhuriyet'in 100. yılında (her ne kadar söylemekten büyük gurur duysak da) hâlâ daha 10. Yıl Marşı'nı söylüyor olmaktan kurtardı dedim.
Biliyoruz ki, Cumhuriyet'in modernleşme göstergelerinden biri de tango. Bahar Sarıboğa tango üzerine yazdığı makalede, "Kadın ve erkeği gündelik hayatta yan yana getirmenin yollarını bulmaya çalışan Cumhuriyet yönetimine, hiçbir şey tango kadar yardımcı olamamıştır." der. Malum; insanlar nasıl yaşarlarsa öyle dans eder, öyle müzik dinler, öyle yazar, öyle okur, giyinirler. Zamanın ruhu detaylardan yansır.
Ata'm da, böyle dans etsinler, böyle müzik dinlesinler, böyle kitap okusunlar, böyle giyinsinler ve bu ruh ile muasır medeniyetler seviyesine böyle erişsinler demiş.
Neden Şarkılı Türkülü Anıyoruz?
1881'de başlayıp 1938'de sona eren 57 yıllık hayatının 1905-1918 yılları arasındaki 13 senesi askerlikle geçmişti. Anadolu hareketini başlatması sebebiyle Saray'ın kendisi hakkında tutuklama çıkartması üzerine 8 Temmuz 1919'da üniformasını çıkarttı, ordu müfettişliği ve askerlikten çekildi, (11 Mayıs 1920'de idam kararı çıktı), 5 Ağustos 1921'de başkomutan olarak üniformasını tekrar üzerine geçirdi, Kurtuluş Savaşı'nı büyük bir zaferle nihayetlendirip 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'i ilan etti, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı oldu ve sivil hayata geçti.
57 senelik ömründeki neşesini, muzipliğine, insan sevgisine, okuma azmine, bilim ve medeniyet aşkına, sanata olan sevdasına borçluydu belki de. Savaşın en harlı zamanlarında dahi savaş sona erdiğinde neler yapacağının, yeni ülkeyi nasıl şekillendireceğinin planlarını yapan, hedefe kitlenmiş, başarısızlığı asla düşünmeyen, pozitif bakışını strateji ve askerlik bilgisi ile perçinleyen bir dehaydı.
Delice çalışmayı da biliyordu, dostlarla çevrili bir masada iki tek atmayı da, denize girip iki kulaç atmayı da, keyfi geldi mi kalkıp zeybek oynamayı da, en nezih balolarda damıyla vals yapmayı da...
Çok yönlülüğü yeni değildi; 11 Mayıs 1914 gecesi Sofya'da katıldığı bir kıyafet balosunda giydiği Yeniçeri Kıyafeti ile birinci seçilmeyi de bilmişti.
Takvimler 19 Haziran 1934'ü gösterdiğinde bu kez de Ahmet Adnan Saygun'a iki ay gibi kısa bir sürede hazırlattığı Özsoy Operası'nı, Türkiye'yi ziyaret eden İran Şahı'nın karşısına çıkartmıştı.
Atatürk hem cephe, hem kışla, hem halk, hem de salon adamıydı.
Askerle de nasıl konuşulacağını bilirdi, çiftçiyle de, yurt dışından gelen bir elçiyle de. Ve dahi çocukla da, gençle de, yaşlıyla da. Ve dahi toprakla da, ağaçla da, hayvanla da.
Kısacası; bütün dünyanın önünde saygı ile eğildiği eşsiz bir devlet adamıydı O.
Ve o adam bizim Ata'mızdı...
İşte biz o yüzden O'nu hep sevdiği şarkılar ile anıp O'nun her ânını anlamaya çalışıyoruz.
Kâh şarkı türkü söylüyor, kâh tango yapıyor, kâh marşlarla coşuyor, kâh ruhuna Fatiha okuyoruz.
İnsan en çok ardında bıraktığı eserleriyle yaşarmış. Onun eseri olan bizler, yüzüncü yılında onun eseri olan Cumhuriyet'i ve O'nu yaşatmaya böyle devam ediyoruz.
15 Kasım 2023 / C.E.Y.
Atatürk'ü Anma Konseri video kayıtları için tıklayınız:
100. Yılda Tangolarla Cumhuriyet Konseri video kayıtları için tıklayınız:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder