Gülşen'in donunu Sezen Aksu'nun kafasına geçir, Selçuk Tepeli'nin elindeki ışın kılıcını al kabardıkça kabaran faturaları parçalat, Tarkan ile Mustafa Sandal'ı el ele tutuşturup Alp dağlarına çıkar, Heidi gibi atlaya zıplaya şarkılar söylesinler.
Telefonunu göster diyen dayılarla öğrenciye ev vermeyen amcaları uzaya fırlat.
Tanrım Beni Baştan Yarat diyeni Allah'ın yarattığını beğenmemekle suçlayacağına bir estetikçinin kapısına bırak.
Cübbeli'yi dinle ve kadının seçim hakkı olmadığı için kocasına verildiği cennette, eğer kocası yoksa kadını kurban eti gibi paylaştır.
El kadar çocuğu "tekme tokat yumruk" döven öğretmeni baş melek olarak cennetin ana giriş kapısına dik.
Karda mahsur kalanları Maldivler'e, kara karşı önlem almayan belediye başkanlarını kar küremeye yolla.
Elektrik faturasını doğalgaza, doğalgazı suya, suyu telefona yatır.
Yastık altındaki altınların her birini Dolar'a Euro'ya sararak sakla.
Doktor dövenlerin ellerine doktorluk diploması ver ve göreve başlat, hemşirelere saldıranlar hemşire kepi tak ve gece gündüz hasta baktır.
Açız diyenlere mide küçültme ameliyatı yap, geçinemiyoruz diyenlerin maaşlarına el koy, ısınamıyoruz diyenleri soyup sokağa at.
Geleceğin bilim insanlarını insanlıktan çıkart, kendine kul et, kul olmayan kişiyi "iptal" et.
Ekilecek arazileri tesbit et, hemen imara aç, ot bulamazsan taş yersin.
Ormanları tırtıl misali ye, temiz hava bulamazsan tersine evrimleşir yeniden balık olursun.
Lakin sana kötü bir haberim var, artık su da nanay...
Neler yazmışsın böyle deyip kızmayın bana. Uzun zamandır ülke gündemi bu minvalde dönüp duruyor. Akıllı uslu laf etmek boşa zaman kaybı. Kimsenin kimseyi dinlediği yok.
İzahı olmayan şeylerin mizahı olurdu kim sorarsa. Mizah bile olmuyor artık.
Bir delilik, bir gemi azıya almışlık, bir çığrından çıkmışlık hali ki, almış başını gidiyor.
Bu toz duman içinde araya kaynak yapıp hilafeti getirmek isteyen mi ararsın, Sezen'in kapısına dikilip Adem ile Havva'yı savunan aklı evveller mi ararsın, zamanında "Yetmez ama evet!" dediği için hükümet tarafından baştacı edilen Sezen'in yerden yere vurulduğunu görerek onu savunan "Hayır"cılar mı ararsın, ahlaklı insanları dinsizlikle suçlayan dindar ahlaksızlar mı ararsın...
Her şey birbirine girip düğüm olmuş kısacası.
Aç açabilirsen, çöz çözebilirsen.
Haftada üç kez yakıta zam gelir mi hiç diyorsun, sanki kendisi yakıtı 5 kuruştan alıyormuş gibi delice bir savunmaya geçiyor.
Elektrik faturası böyleyken böyle diyorsun, lambaları söndür diyor.
Dolap tamtakır, fare düşse başını yaracak diyorsun, açlık en büyük ibadettir diyor.
Emekli maaşı diyorsun, suratına sen daha yaşıyor musun gibi bakıyor.
Dolar yüksek diyorsun, maaşını dolarla mı alıyorsun diyor.
Yine dolar 5-6-7-8-9-10-11-12-13-14-15-16-17-18'e hızla çıkıp, çıktığından daha büyük bir hızla 18'den 11'e düşüyor, dolar düştü diye sevinip, sevincini göstermek için sokakta dolar yakıyor.
Başımızdaki zat söze "BUNLARR!" ile başlayıp gidişata karşı olanlara etmediği hakaret bırakmıyor, sonra da en ufak bir karşı çıkışta, en küçük bir eleştiride "insanları kin ve düşmanlığa sevk etmekle", "dinsizlikle", "hainlikle" suçluyor.
Doğruyu söylemek ne zamandır suç oldu diyeceğim ama doğrucuların dokuz köyden kovulduğuna bakarsak hep suç imiş.
Tabii ki mesele doğrucularda değil, doğruyu duymak istemeyenlerde.
Sanki dünyaya kazık kakacak, sanki hiç gitmeyecek, sanki sonsuza kadar yaşayacaklar.
Sanki göreve gelmiş maaşlı bir memur değil de, mal sahibi mülk sahibiler...
E hani bunun ilk sahibi-ler?
Dönüp vatandaşa akıl satanlara bir bakıyorsun, aleme verir talkımı kendi yutar salkımı boyutunda yaşıyor. Cennet ve cehennem üzerine ahkam kesenler cemaate adeta porno film izletiyor.
Dünya zevkiyse dünya zevki, maaşlar bol sıfırlı, arabalar sıra sıra ve hepsi de "gavur" icadı, sofralarında kuş sütü eksik, hatta pudra şekeri bile var, hepsinde bir kibir, bir eda, bir ben neymişim havası...
Bir soralım bakalım kendisine, ey kibir abidesi, sen neymişsin?
Elindekileri alıverdiğimiz zaman geriye ne kalırsa sen oymuşsun.
"Bir kıvılcım ve bir sivilce" hikâyesini anlatmadılar mı size zamanında?
Keşke anlatsalardı...
Büyükler derdi ki dünya batacağı zaman binayla zina çok olacak.
Bina çok olacak demek ekmeye dikmeye toprak, hayvanlarınızı otlatmaya otlak bulamayıp aç kalacaksınız ve birbirinizi yiyeceksiniz demek.
Zina çok olacak demek, yalancılık, hırsızlık, sahtekârlık, kibir, yani hak gaspı ile başkalarının yaşantılara tecavüz etmekten çürüyüp kokuşacak ve birbirinizi yok edeceksiniz demek.
Bu düzeni değiştirip, onurlu ve erdemli bir hayata kavuşmak için yeldeğirmenleri ile savaşan anlı şanlı şövalye Don Kişot gibi olmak lazım.
Bir kişi tek başına ne yapabilir demek yerine, koskoca tabloların, devasa ekranların milyarlarca noktadan ibaret olduğunu unutmamak lazım.
Akıllıyı ve deliyi bir yana, aptalı başka bir yana koymayı iyi bilmek lazım.
21 Ocak 2022 / C.E.Y.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder