2016 yılında Fox Tv'de Çifte Saadet diye bir dizi yayına girmiş, zannedersem 11 bölüm sonra da kaldırılmıştı.
Dizide 12 yıl önce geçirdiği trafik kazasında hafızasını kaybeden, 12 yıl boyu nerede olduğu bilinmeyen ve 12 yıl sonra hafızası yerine gelerek evine dönen bir kadın ile geride bıraktığı ailesinde yaşananlar anlatılıyordu.
Geride kalan kocası, çocuğu ve annesi yaşamaya devam ediyordu.
Lakin bir farkla...
Kaybolan kadının kocası evlenmiş ve evlendiği kadın kaybolan kadının hem çocuklarına hem de annesine bakıyordu.
Çalışkan, aydın, disiplinli, merhametli, özverili ve akıllı bir kadındı yeni anne.
12 yıl sonra çıkıp gelen kadın ise deli dolu, disiplinsiz, düzeysiz, boş vermiş ve vur patlasın çal oynasın tadında bir profil sergiliyordu.
Herk iki profili de kendi karakterleriyle kabul ettim önce.
Kadınlara ayrı üzüldüm, arada kalan kocaya ayrı, çocuklara ayrı.
Ve fakat dizide ailenin her türlü yükünü yüklenmiş, çocukları kültürel yönden zenginleştirmeye çalışan, aile bireylerinin yediklerine içtiklerine ve uyku saatlerine dikkat eden kadın profili "elit" kisvesi altında sürekli yerden yere vuruluyor, boş vermiş kadın profili "doğal" ve "dobra" kisvesi altında sürekli yüceltiliyordu.
Önce eğlenceli ve ilginç bulduğum dizide bu ince ayarı fark ettiğim anda bir anda dizinin içeriğine bakışım değişti.
Gizli gizli mi dersiniz artık, aleni mi dersiniz bilmem ama verilmek istenen "mesaj" gayet incelikle veriliyordu.
Bilgiyle alay etmeler, kültürle dalga geçmeler, disiplini delmeler, kendisine gösterilen anlayışı görmezden gelmeler ve devamında pek çok entrika, oyun ve düzen çevirmeler hep yeni gelen "doğal ve dobra" kadın tarafından itinayla hayata geçiriliyordu.
İzleyiciler ellerindeki çayı yudumlarken "doğal ve dobra" kadına hak veriyor ve "elit" kadını yerin dibine gömüyorlardı ihtimal.
Anlamadığını sevmez ya insan, öyle işte...
****
Şimdilerde ortaya çıkan, MEB'in 2017 yılında yaptığı da bundan pek farklı görünmedi gözüme.
Bu da aynı politikanın bir başka şekliydi sanki.
Başörtülü anne sevecen, başı açık anne sinirli resmedilmişti aşağıdaki resimde görüldüğü üzere.
MEB, hizmet içi eğitim kapsamında açılan, "Psikososyal Destek Programı Uygulayıcı Eğitimler" hazırlarken, öğrencilere yaşadıkları travmalar konusunda destek olacak rehber öğretmenler için bir de kılavuz kitap hazırlanmıştı.
Kitabın, "Cinsel İstismar" başlığı altında olumlu ve olumsuz davranışlara örnek olacak resimler çizildi. Küçük çocuğu muayene eden türbanlı bir doktora ilişkin resimde, çocuk ve ailesinin mutlu şekilde yansıtıldığı görüldü. Kitapta, "Doğrular ve Yanlışlar" etkinliği altında da çocuğunu öpen, şefkatle sarılan anne görselindeki anne, türbanlı şekilde yansıtıldı.
Bir başka resimde ise çocuğu öpmeye çalışan başı açık kadın ve hoşnut olmayan çocuk anlatıldı. Bu resmin hemen altına ise çocuğunun başını okşayan türbanlı bir anne çizimi yerleştirildi.
(Bu ne kadar yanlışsa, tersi de yanlış olurdu.)
Sair görsellerde böyle bir nitelendirme ve yönlendirme yoktu.
Sayfalar arasına yerleştirilen 1-2 görselin gereken etkiyi göstermesi için diğerlerinin gayet sıradan ve gayet normal olması gerekliydi zaten.
Çaktırmadan yani...
Bakanlık bu çizimlerle ilgili "algı operasyonu" yapıldığını savundu, bir yandan da soruşturma başlatıldığını açıkladı.
İşte MEB'in açıklaması:
"Rehberlik öğretmenlerine hizmet içi eğitimler kapsamında sunulan eğitici eğitimi programı kitabında yer alan görsellerle ilgili medyaya yansıyan haberler hakkında aşağıdaki açıklamanın yapılmasına gerek duyulmuştur.
Hizmet içi eğitimler için 2017 yılında hazırlanan “Psikososyal Önleyici Destek Programı” kitabı söz konusu haberin manşet bölümünde iddia edildiği gibi öğrencilere yönelik değil, rehberlik öğretmenlerinin mesleki gelişimine kaynak olarak sunulmuştur.
Söz konusu haberde, kitapta yer alan 150'nin üzerindeki görsel içerisinden yalnızca 4 görsel bir araya getirilerek bütünü yansıtmayan maksatlı bir algı oluşturulmak istendiği görülmektedir.
Hazırlanan kitap içeriğinde söz konusu haberde iddia edildiği gibi bir algının oluşup oluşmadığının araştırılması için ön değerlendirme ve inceleme çalışmaları başlatılmıştır.
Kamuoyunun bilgisine saygıyla duyurulur."
MEB'in kitabına tepki gösteren Eğitim İş Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Şükrü Balun; "Yaşananlar kindar ve dindar nesil yetiştirme projesinin bir parçası olarak değerlendirilmeli. İnanç ekseninde toplumsal ayrıştırma ön plana çıkarılarak algı yaratma amaçlı bir örnekle karşı karşıyayız. Birçok ders kitabında dinsel figürleri ve objeleri ön plana çıkaran MEB'in, şiddet ve cinsel istismar gibi önemli konularda aynı yolu seçmesi bilimselliğe de aykırıdır. Başı kapalılar iyi kadın, başı açıklar kötü kadın algısı yaratılmıştır. Adım adım toplumsal dönüşüm gerçekleştirilmeye çalışılıyor." diyor.
Haksız mı?
Öğrenci değil seçmen yetiştiriyoruz demiyorlar mıydı o koca koca kocaman kafalar?
O kafa hâlâ aynı yolda ve üstelik delice bir hızla ilerlemiyor mu?
Minicik çocuklara korkutarak dinî eğitim verilmiyor mu?
Okullarda "Değerler Eğitimi" adı altında verilen eğitimler ile toplum mühendisliği yapılmıyor mu?
Saçımızı başımızı yolduran aile ilişkilerinin sergilendiği televizyon programları ile pespayelik genele yayılmıyor mu?
Konuşmaların yarısının 'bip'lendiği programlar ulusal kanallar vasıtası ile her eve, her odaya girmiyor mu?
Muhakeme yeteneği sıfırlanan insanlar ağızları açık halde bu programları izleyip bunlardan zevklenmiyor mu?
Bir yandan da hazırlanan kamu spotları ile itaatkâr ve kocasına hizmette kusur etmeyen "melek eş" profili pompalanmıyor mu?
Onlar bunu pompalarken yarattıkları yeni kitle görmemişlikleri ile Instagram'ın, TikTok'un tozunu attırmıyor mu?
Siyaset üstü olması gereken çevre, kadın, çocuk, taciz, tecavüz, istismar, şiddet, ahlâk, deprem konuları siyasi malzeme yapılmıyor mu?
Sonuç ne oluyor derseniz;
Sokağa çıkıp şöyle bir dolaşın, bu dediklerimin etkisini burnunuzun dibinde hissedeceksiniz.
Çürümüşlüğün kokusu genzinizi yakacak.
Kusmak isteyeceksiniz, kusamayacaksınız.
Koşa koşa kendinize kaçıp, kendinizi kendi küçük dünyanıza hapsedeceksiniz...
Evrim teorisini reddederler bir de;
Alın size teori, alın size evrim.
Evire çevire evriliyoruz böyle.
İnanmazsanız dönün bir bakın 10 sene, 20 sene, 30 sene öncesine...
24 Ocak 2020 / C.E.Y.
Dizide 12 yıl önce geçirdiği trafik kazasında hafızasını kaybeden, 12 yıl boyu nerede olduğu bilinmeyen ve 12 yıl sonra hafızası yerine gelerek evine dönen bir kadın ile geride bıraktığı ailesinde yaşananlar anlatılıyordu.
Geride kalan kocası, çocuğu ve annesi yaşamaya devam ediyordu.
Lakin bir farkla...
Kaybolan kadının kocası evlenmiş ve evlendiği kadın kaybolan kadının hem çocuklarına hem de annesine bakıyordu.
Çalışkan, aydın, disiplinli, merhametli, özverili ve akıllı bir kadındı yeni anne.
12 yıl sonra çıkıp gelen kadın ise deli dolu, disiplinsiz, düzeysiz, boş vermiş ve vur patlasın çal oynasın tadında bir profil sergiliyordu.
Herk iki profili de kendi karakterleriyle kabul ettim önce.
Kadınlara ayrı üzüldüm, arada kalan kocaya ayrı, çocuklara ayrı.
Ve fakat dizide ailenin her türlü yükünü yüklenmiş, çocukları kültürel yönden zenginleştirmeye çalışan, aile bireylerinin yediklerine içtiklerine ve uyku saatlerine dikkat eden kadın profili "elit" kisvesi altında sürekli yerden yere vuruluyor, boş vermiş kadın profili "doğal" ve "dobra" kisvesi altında sürekli yüceltiliyordu.
Önce eğlenceli ve ilginç bulduğum dizide bu ince ayarı fark ettiğim anda bir anda dizinin içeriğine bakışım değişti.
Gizli gizli mi dersiniz artık, aleni mi dersiniz bilmem ama verilmek istenen "mesaj" gayet incelikle veriliyordu.
Bilgiyle alay etmeler, kültürle dalga geçmeler, disiplini delmeler, kendisine gösterilen anlayışı görmezden gelmeler ve devamında pek çok entrika, oyun ve düzen çevirmeler hep yeni gelen "doğal ve dobra" kadın tarafından itinayla hayata geçiriliyordu.
İzleyiciler ellerindeki çayı yudumlarken "doğal ve dobra" kadına hak veriyor ve "elit" kadını yerin dibine gömüyorlardı ihtimal.
Anlamadığını sevmez ya insan, öyle işte...
****
Şimdilerde ortaya çıkan, MEB'in 2017 yılında yaptığı da bundan pek farklı görünmedi gözüme.
Bu da aynı politikanın bir başka şekliydi sanki.
Başörtülü anne sevecen, başı açık anne sinirli resmedilmişti aşağıdaki resimde görüldüğü üzere.
MEB, hizmet içi eğitim kapsamında açılan, "Psikososyal Destek Programı Uygulayıcı Eğitimler" hazırlarken, öğrencilere yaşadıkları travmalar konusunda destek olacak rehber öğretmenler için bir de kılavuz kitap hazırlanmıştı.
Kitabın, "Cinsel İstismar" başlığı altında olumlu ve olumsuz davranışlara örnek olacak resimler çizildi. Küçük çocuğu muayene eden türbanlı bir doktora ilişkin resimde, çocuk ve ailesinin mutlu şekilde yansıtıldığı görüldü. Kitapta, "Doğrular ve Yanlışlar" etkinliği altında da çocuğunu öpen, şefkatle sarılan anne görselindeki anne, türbanlı şekilde yansıtıldı.
Bir başka resimde ise çocuğu öpmeye çalışan başı açık kadın ve hoşnut olmayan çocuk anlatıldı. Bu resmin hemen altına ise çocuğunun başını okşayan türbanlı bir anne çizimi yerleştirildi.
(Bu ne kadar yanlışsa, tersi de yanlış olurdu.)
Sair görsellerde böyle bir nitelendirme ve yönlendirme yoktu.
Sayfalar arasına yerleştirilen 1-2 görselin gereken etkiyi göstermesi için diğerlerinin gayet sıradan ve gayet normal olması gerekliydi zaten.
Çaktırmadan yani...
Bakanlık bu çizimlerle ilgili "algı operasyonu" yapıldığını savundu, bir yandan da soruşturma başlatıldığını açıkladı.
İşte MEB'in açıklaması:
"Rehberlik öğretmenlerine hizmet içi eğitimler kapsamında sunulan eğitici eğitimi programı kitabında yer alan görsellerle ilgili medyaya yansıyan haberler hakkında aşağıdaki açıklamanın yapılmasına gerek duyulmuştur.
Hizmet içi eğitimler için 2017 yılında hazırlanan “Psikososyal Önleyici Destek Programı” kitabı söz konusu haberin manşet bölümünde iddia edildiği gibi öğrencilere yönelik değil, rehberlik öğretmenlerinin mesleki gelişimine kaynak olarak sunulmuştur.
Söz konusu haberde, kitapta yer alan 150'nin üzerindeki görsel içerisinden yalnızca 4 görsel bir araya getirilerek bütünü yansıtmayan maksatlı bir algı oluşturulmak istendiği görülmektedir.
Hazırlanan kitap içeriğinde söz konusu haberde iddia edildiği gibi bir algının oluşup oluşmadığının araştırılması için ön değerlendirme ve inceleme çalışmaları başlatılmıştır.
Kamuoyunun bilgisine saygıyla duyurulur."
MEB'in kitabına tepki gösteren Eğitim İş Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Şükrü Balun; "Yaşananlar kindar ve dindar nesil yetiştirme projesinin bir parçası olarak değerlendirilmeli. İnanç ekseninde toplumsal ayrıştırma ön plana çıkarılarak algı yaratma amaçlı bir örnekle karşı karşıyayız. Birçok ders kitabında dinsel figürleri ve objeleri ön plana çıkaran MEB'in, şiddet ve cinsel istismar gibi önemli konularda aynı yolu seçmesi bilimselliğe de aykırıdır. Başı kapalılar iyi kadın, başı açıklar kötü kadın algısı yaratılmıştır. Adım adım toplumsal dönüşüm gerçekleştirilmeye çalışılıyor." diyor.
Haksız mı?
Öğrenci değil seçmen yetiştiriyoruz demiyorlar mıydı o koca koca kocaman kafalar?
O kafa hâlâ aynı yolda ve üstelik delice bir hızla ilerlemiyor mu?
Minicik çocuklara korkutarak dinî eğitim verilmiyor mu?
Okullarda "Değerler Eğitimi" adı altında verilen eğitimler ile toplum mühendisliği yapılmıyor mu?
Saçımızı başımızı yolduran aile ilişkilerinin sergilendiği televizyon programları ile pespayelik genele yayılmıyor mu?
Konuşmaların yarısının 'bip'lendiği programlar ulusal kanallar vasıtası ile her eve, her odaya girmiyor mu?
Muhakeme yeteneği sıfırlanan insanlar ağızları açık halde bu programları izleyip bunlardan zevklenmiyor mu?
Bir yandan da hazırlanan kamu spotları ile itaatkâr ve kocasına hizmette kusur etmeyen "melek eş" profili pompalanmıyor mu?
Onlar bunu pompalarken yarattıkları yeni kitle görmemişlikleri ile Instagram'ın, TikTok'un tozunu attırmıyor mu?
Siyaset üstü olması gereken çevre, kadın, çocuk, taciz, tecavüz, istismar, şiddet, ahlâk, deprem konuları siyasi malzeme yapılmıyor mu?
Sonuç ne oluyor derseniz;
Sokağa çıkıp şöyle bir dolaşın, bu dediklerimin etkisini burnunuzun dibinde hissedeceksiniz.
Çürümüşlüğün kokusu genzinizi yakacak.
Kusmak isteyeceksiniz, kusamayacaksınız.
Koşa koşa kendinize kaçıp, kendinizi kendi küçük dünyanıza hapsedeceksiniz...
Evrim teorisini reddederler bir de;
Alın size teori, alın size evrim.
Evire çevire evriliyoruz böyle.
İnanmazsanız dönün bir bakın 10 sene, 20 sene, 30 sene öncesine...
24 Ocak 2020 / C.E.Y.
Dizi dizi diziler / 7 Ocak 2011
Şimdi reklamlar / 24 Mayıs 2011
Televizyon dediğin dizisiz olmaz / 9 Eylül 2011
Osmanlı İmparatorluğu, Sezon II / 23 Şubat 2012
Zam-bak Zum-bak! / 24 Ocak 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder