4. Uluslararası Nilüfer Şiir Festivali’nin kapanış gecesinde gerçekleşen konserde Bursa Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölüm Başkanı ve Müzik Eğitimi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sezen Özeke ile yan yana oturduğumuzda, “Canan Hanım, 14–15–16 Kasım tarihlerine program koymayın, bizimlesiniz!” dedi ve üniversitenin uluslararası bir projeye ev sahipliği yapacağını söyledi.
Daha sonra incelediğim üzere, Avrupa Caz Okulu (European Jazz School) projesi Bursa’ya gelirdi de ben bu nefis projeyi izlemez miydim? İzlerdim tabi.
Ama önce Avrupa Caz Okulu neydi onu öğrenmeliydim.
Avrupa Caz Okulu
Avrupa Caz Okulu 2007 senesinde Almanya'nın Hessen eyaletinin kardeş bölgelerini bir araya getirme projesi olarak başlar. Projenin fikir babası ve Almanya koordinatörü Gero Braach İtalya'daki Emilia Romagna kardeş bölgesine, Polonya'daki Wielkopolska kardeş bölgesine ve Fransa'daki Nouvelle Aquitaine kardeş bölgesine ulaşır. Bu bölgelerden tanınmış caz müzisyenlerini bir araya getirerek ilk konserlerini Hessen Günleri Festivali'nde verirler. Bu konser ile başlayan proje daha sonra farklı kardeş bölgeleri de içine alır. 2012 yılında Bursa Valiliği aracılığı ile BUÜ Müzik Bölümü'ne ulaşan proje, Prof. Dr. Deniz Seyrek İntaş koordinatörlüğünde Bursa'da da hayata geçer ve BUÜ 2013 yılında Avrupa Caz Okulu'na ev sahipliği yapar.
Avrupa Caz Okulu'nun amacı, Avrupalı ortak bölgelerden ve Hessen'den yetenekli genç müzisyenleri atölye çalışmaları ile bir araya getirmek, birlikte provalar yapmak, atölye çalışmalarının sonunda işbirliklerini müziksel olarak sunmaktır. Katılımcılar, toplulukla iletişim kurmayı ve uluslararası aşamalarda başarılı olmayı öğrenir. Ek olarak, ortak bölgeleri tanıyarak, diğer ülkelerde müzik eğitiminin organizasyonu ve yapısını daha iyi anlarlar.
Avrupa Caz Okulu ikinci kez Bursa'da
BUÜ'nin 2019 yılında ikinci kez ev sahipliği yaptığı Avrupa Caz Okulu projesinin Bursa Koordinatörlüğünü bu kez Prof. Dr. Sezen Özeke üstlenmiş. Avrupa Caz Okulu Bursa'da Fransa hariç Almanya, Polonya ve İtalya'dan 3'er öğrenci ile 1 İtalyan, 1 Polonyalı ve 1 Alman usta müzisyen, ülkemizden de on öğrenci ve eğitmen olarak da Caz Vokal Elif Çağlar yer alıyor.
Atölyeler Başlıyor
13 Kasım günü Almanya, İtalya ve Polonya'dan Bursa'ya gelen genç müzisyenler ile kendi alanında isim yapmış caz müzisyenleri, Türkiye'den genç müzisyenler ve usta Türk caz müzisyeni ile birlikte, 14 Kasım sabahı saat 09:30 itibarıyla atölye çalışmalarına başladılar.
Aldığım davet üzere ilk günün çalışmalarına katılmak için öğleden sonra üniversiteye gittiğimde Sezen Özeke önce konuklarla tanıştırdı beni, sonra serbest bıraktı. Öğretmenler ve öğrenciler çalışma yaptıkları salon ve sınıflara dağıldılar, ben de peşlerine takıldım.
Türk Caz Vokal Elif Çağlar ile İtalya’dan gelen Saksafon ve Bas Klarnet sanatçısı Achille Succi, BUÜ Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Eğitimi Ana Bilim Dalı Konser Salonu'nda, Almanya’dan gelen Caz Piyanist Anke Helfrich fakültenin bir sınıfında, Polonya’dan gelen davul sanatçısı Krzysztof Przybylowicz (adını söylemek çok zor) bir başka sınıfta öğrenciler ile çalışıyorlardı.
Çalışmaları izlemek de en az konser izlemek kadar keyifliydi.
Her bir çalışmayı yarımşar saat kadar izledikten sonra yanlarından sessizce ayrıldım.
Öğrenciler o gece Görükle'de bir mekânda Jam Session (doğaçlama caz dinletisi) yapacaklardı. Geceye ben katılmadım ancak Sezen Hoca'nın dediğine göre geceye alaka epeyce ama epeyce fazlaymış.
Araba Müzesi'nde Caz
İkinci gün yine 09:30-17:00 saatleri arasında çalışan ekip, o akşam Tofaş Bursa Anadolu Arabaları Müzesi Sanat Galerisi'nde Jam Session yaptı.
Müzenin orta alanına kurulan sahnede, duvardaki Osmanlı dönemini tasvir eden duvar resmi önünde, farklı dönemlere ait 3 bin 500 terazi, ağırlık ve ölçü aletlerinden oluşan "Kantar'ın Topuzu" sergisi eşliğinde, önce öğrenciler, sonra da eğitmenler sahne aldılar.
Caz ile hemhâl olduğu aşikar olan izleyici kitlesi karşısında müzisyenler de doğaçlamanın sınırlarını zorladılar, hattâ kantarın topuzunu bir güzel kaçırdılar.
Hemen yanlış anlamayın; kantarın topuzunu kaçırmak deyimi bizde olumsuz anlamda kullanılır ama cazda kantarın topuzunu özellikle kaçırmak lazımdır.
Caz ve Müzik
Avrupa Caz Okulu Bursa'nın üçüncü gününde Bursa'yı gezen ekip, o günün akşamında Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi'nde vereceği büyük konsere hazırdı.
Konser öncesi ise "Caz ve Müzik" temalı karma serginin açılışı vardı.
Farklı disiplinleri bir araya getiren bu projeye 'caz ve müziği' anlatan çalışmaları ile katılan 21 sanatçının eserlerinin, bu kıymetli projeye derinlik ve zenginlik kattığını gördüm.
Minik bir bilgi; küratörlüğünü Seramik Sanatçısı Huri Aykut Ülker ve BUÜ Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim İş Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Gonca Erim'in yaptığı "Caz ve Müzik" karma sergisi, 23 Kasım tarihine kadar Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi fuaye alanında ziyaret edilebilecek.
Sergide yer alan Fatih Erkoç büst çalışması sergiyi gezenler için hoş bir ayrıntı oldu. Fatih Erkoç büstü ile birlikte poz verirken bu çalışmanın Dilek Erkoç'a ait olduğunu öğrendik.
"Hoş geldiniz"
Avrupa Caz Okulu Bursa'nın final gecesi konseri Sezen Özeke ve Gero Braach'ın Avrupa Caz Okulu'nun ortaya çıkış hikâyesini ve projenin felsefesini anlattıkları açılış konuşması ile başladı. Bir cumartesi günü akşam üzeri saatleri olmasına rağmen konsere katılımdaki yoğunluk memnuniyet vericiydi.
Konuşmaların ardından her eğitmenin kendi çalıştırdığı öğrencileri sahne aldı. Perde arkasından öğrencilerine komutlar veren eğitmenler öğrencilerini bir an bile yalnız bırakmadılar, performans sonuna dek perde arkasında gölge kahramanlar olarak kaldılar. Öğrencilerinin örnek insan olmaları için çaba harcayan eğitmenler büyük bir alkışı hak ediyorlardı.
Ve, sahne!
İlk olarak Anke Helfrich'in öğrencileri, sonra Krzysztof Przybylowicz'in (söylemesi çok zor) öğrencileri, en son da Achille Succi ve öğrencileri ikişer parça seslendirdiler.
Batı enstrümanlarının yanı sıra Türk enstrümanlarından saz, kanun ve kaval da caz müziğine katılmıştı. Batı dilinde şarkıların yanı sıra, Aşık Veysel de caz müziği içinde kendine yer bulmuştu.
Avrupa Caz Okulu Bursa finali konserinde öğrencilerin performansının ardından eğitmenler Elif Çağlar (vokal), Anke Helfrich (piyano), Krzysztof Przybylowicz (adını söylemek çok zor) (davul), Achille Succi (saksafon) ve Avrupa Caz Okulu'na yedi kez katılmış olan, BUÜ mezunu Barış Ergen (bas) sahnedeydi.. Elif Çağlar'ın nefis yorumları usta müzisyenlerin enstrüman soloları ile perçinlendi.
2013 yılında gerçekleşen Avrupa Caz Okulu Bursa'da eğitmen olarak görev almış olan Fatih Erkoç da izleyiciler arasındaydı. Finalde Erkoç da sahneye davet edildi ve usta eller ile usta sesler kulaklarımızın pasını sildi.
Söylemeden geçemeyeceğim; Elif Çağlar hem müzikteki ustalığı, hem sahnesi, hem de samimiyeti ile izleyenleri kendisine hayran bıraktı. Çalışmalar esnasında tanıştığım Elif Çağlar gülen yüzü, mütevazı duruşu ve engin bilgisiyle beni çok etkilemişti. Kendisini sahnede izleyince bendeki etkisi bir kat daha katmerlendi.
Canlı Canlı CaZcanlı
Avrupa Caz Okulu sayesinde müzikle dolu dolu geçen unutulmaz bir üç gün yaşadım. Sahnedeki performansları izlerken iyi bir caz dinleyicisi miyim acaba diye sordum kendime. Caz benim müziğim değil, Afrika'dan Amerika'ya getirilen kölelerin müziğiydi. Ama ne fark ederdi?
İçinde barındırdığı hüzün, acı, özlem ve özgürlük duyguları insanların ortak diliydi. İnsan dilini anlamasa da dinlediği müziğin özünde barındırdıklarını hissedebilirdi.
Belki de özgürlüğü aradığı için caz özgürdü. Sınırları olmayan, konan sınırları zorlayan, doğaçlama tarzda ve atışmalarla uzayıp giden sonsuz bir koşu gibiydi.
Caz müziği doğduğu yerde kalmamış, zaman içinde dünyaya yayılmış ve dünyayı etkilemişti. Türkiye de cazdan nasibini almış ve dünya çapında başarı kazanan caz sanatçıları yetiştirmiş, caz müziğini pek çok kişiye sevdirmişti.
"Okullarda Caz Bölümü Olsun"
Fatih Erkoç'un sahnede dile getirdiği gibi, birkaç üniversitede caz bölümü vardı (BUÜ'nde yok) lakin tüm konservatuvarlarda caz bölümü olmalıydı. Caz sanatçıları en iyi ancak böyle yetişirdi.
Caz Müziğinin Türkiye'deki yolculuğu üzerine okumalar yaparken rastladığım ve cazın Türkiye macerasını anlatan "Türkiye'de Caz Müziği" yazısını okumanızı isterim. Yazıda göreceksiniz ki, okulunu okumamış olsalar dahi, mucizeler yaratmış caz sanatçılarımız da az değildi hani.
Fakat her seferinde ilk baştan başlamak ve koklaya koklaya yol almak da akıl kârı değildi.
Tecrübeler değerlendirilmeliydi.
Benim Caz'ım
Edebî bir romanı nasıl her sayfasında dakikalar geçirerek, sayfalarındaki cümleler üzerinde kafa yorarak, sayfalarda yazılanlar kadar yazılmayanları da okuyarak, okurken "Bu kitap hiç bitmesin!" duygusuyla, bitince de "Bu kitabı tekrar okumalıyım!" fikriyle okursa insan; olay örgüsünün çözülmesini nasıl yudum yudum haz alarak beklerse; nasıl her sayfada başka bir bilge cümle, her cümlede başka bir bakış açısına rastlarsa; cümle dizilimlerindeki ahenk ile sözcük seçimlerindeki melodinin kitabı senfonik bir esere dönüştürdüğünü nasıl görürse; kitabı koşa koşa okumaz, koşa koşa dinlemez, elindeki eseri nasıl hemen tüketmez, bir sonraki sayfada kendisini bekleyen hazları nasıl kaçırmak istemezse; caz müziğini dinlemek de aynı duyguyu veriyor bana. Sözlerini ve müziğini ezbere bildiğim bir şarkının dışında, hiçbir notasını kaçırmak istemediğim, doğaçlama atışmalar sebebiyle bir sonraki adımda neyle karşılaşacağımı bilmediğim, yaratıcılık sınırlarını zorlayan, hattâ sınırların olmadığı bir yolculuğa çıkıyorum dinlerken. Omuzlarım hareketleniyor, parmaklarım titriyor, bacaklarım istem dışı sallanıyor. Nasıl dans edeceğimi, bedenimi müziğe nasıl uyduracağımı bilmiyorum. Kendimi sadece akışa bırakıyorum.
Bazen dalgalı denizlerde dalgaların zirvelerine çıkartıyor beni müzik, kudurmuş denizle boğuşuyor, bir dalıp bir çıkıyorum, bir bakıyorsunuz sanki az evvel boğulmaya ramak kalmış kişi ben değilmişim gibi aniden dingin sulara karışıp sakince süzülüyorum.
Doğaçlama yapılan bu müzik beni hem yoruyor, hem dinlendiriyor, hem coşturuyor, hem hüzünlendiriyor.
Tam da hayatın kendisi gibi...
Müzisyenlerin içlerinde duydukları müziği enstrümanlarına aktarma gayretlerinin bedenlerine ve yüzlerine yansımalarını izliyorum bir yandan da.
Enstrümanları ile bütünleştiklerini ve doğum sancısı çektiklerini görüyorum çalarlarken. Kimisi sol yanından duyuyor müziği, kimisi sağ yanından. Dünyayla ilişiklerini kesmiş, adeta başka bir aleme geçmişlerdi.
Yurt dışından gelen öğrenciler ve eğitmenler ile Türk öğrenciler ve eğitmenler ortak dili o alemde bulmuş, birbirleriyle o dil ile konuşuyorlardı.
Bize de anlattıklarını dinlemek düşüyordu.
Katkı Verenler
Avrupa Caz Okulu Bursa Projesi, Bursa Uludağ Üniversitesi Çoksesli Müzik Topluluğu etkinliği olarak, Bursa Uludağ Üniversitesi ev sahipliğinde, Bursa Valiliği, Bursa Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Alman Başkonsolosluğu, Hessen Bilim ve Sanat Bakanlığı, Tofaş Türk Otomobil Fabrikası A.Ş. ve Durmazlar Makina A.Ş. ana sponsorluklarında; ana sponsorların yanı sıra Uludağ Radyo ve Televizyon Topluluğu (Radyo Televizyon Topluluğu öğrencileri üç gün süren bu çalışmaları an be an kaydettiler ve o görüntülerden bir film hazırlayacaklar.), Art Vision, Kafe Servis, Mürekkep Ajans, Aperi Event ve Geveze Kafe destek ve katkıları ile gerçekleşti.
Sanata el veren eller dert görmesin diyelim ve hepsine tek tek teşekkür edelim.
Sanata yapılan yatırımın hiçbir zaman heba olmayacağını, sanatın milletin hayat damarlarından biri olup, bol oksijenli kan dolaşımı ile milleti ve dahi memleketi zinde yaşatacağını söylemeden de geçmeyelim.
"Uygarlık doruğunun merdiveni sanattır." diyen Atamızın önünde bir kez daha saygıyla eğilelim.
Bu arada, yaşadığımız otomasyon çağında caz müziği üretebilen yapay zeka olduğunu söylemeden geçmeyelim.
Okuduğum bir yazıda diyor ki: "Bilim insanları, sinir ağlarının caz müzik üretmesini sağladı. Sinir ağlarını müzikal olarak geliştirmeye çalışan bilim insanları, deneyleri Amerikalı caz müzisyeni ve saksafoncu John William Coltrane kayıtları ile gerçekleştirdi." Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.
Üç Günlük Yazı Bitti
Avrupa Caz Okulu Bursa projesini okuyucu ile paylaşırken projenin ve caz müziğinin akademik anlatımını akademisyenlere bıraktım, ben caz ile geçirdiğim üç günün bana bıraktıklarını anlattım.
İstedim ki evrensel dil müzik ile daha fazla kişiye ulaşayım ve bu hazzı daha çok kişiye yaşatayım.
Yapabildiysem ne alâ...
Avrupa Caz Okulu Bursa fotoğrafları ve video kayıtlarına buradan ulaşabilirsiniz.
Daha sonra incelediğim üzere, Avrupa Caz Okulu (European Jazz School) projesi Bursa’ya gelirdi de ben bu nefis projeyi izlemez miydim? İzlerdim tabi.
Ama önce Avrupa Caz Okulu neydi onu öğrenmeliydim.
Avrupa Caz Okulu
Avrupa Caz Okulu 2007 senesinde Almanya'nın Hessen eyaletinin kardeş bölgelerini bir araya getirme projesi olarak başlar. Projenin fikir babası ve Almanya koordinatörü Gero Braach İtalya'daki Emilia Romagna kardeş bölgesine, Polonya'daki Wielkopolska kardeş bölgesine ve Fransa'daki Nouvelle Aquitaine kardeş bölgesine ulaşır. Bu bölgelerden tanınmış caz müzisyenlerini bir araya getirerek ilk konserlerini Hessen Günleri Festivali'nde verirler. Bu konser ile başlayan proje daha sonra farklı kardeş bölgeleri de içine alır. 2012 yılında Bursa Valiliği aracılığı ile BUÜ Müzik Bölümü'ne ulaşan proje, Prof. Dr. Deniz Seyrek İntaş koordinatörlüğünde Bursa'da da hayata geçer ve BUÜ 2013 yılında Avrupa Caz Okulu'na ev sahipliği yapar.
Avrupa Caz Okulu'nun amacı, Avrupalı ortak bölgelerden ve Hessen'den yetenekli genç müzisyenleri atölye çalışmaları ile bir araya getirmek, birlikte provalar yapmak, atölye çalışmalarının sonunda işbirliklerini müziksel olarak sunmaktır. Katılımcılar, toplulukla iletişim kurmayı ve uluslararası aşamalarda başarılı olmayı öğrenir. Ek olarak, ortak bölgeleri tanıyarak, diğer ülkelerde müzik eğitiminin organizasyonu ve yapısını daha iyi anlarlar.
Avrupa Caz Okulu ikinci kez Bursa'da
BUÜ'nin 2019 yılında ikinci kez ev sahipliği yaptığı Avrupa Caz Okulu projesinin Bursa Koordinatörlüğünü bu kez Prof. Dr. Sezen Özeke üstlenmiş. Avrupa Caz Okulu Bursa'da Fransa hariç Almanya, Polonya ve İtalya'dan 3'er öğrenci ile 1 İtalyan, 1 Polonyalı ve 1 Alman usta müzisyen, ülkemizden de on öğrenci ve eğitmen olarak da Caz Vokal Elif Çağlar yer alıyor.
Atölyeler Başlıyor
13 Kasım günü Almanya, İtalya ve Polonya'dan Bursa'ya gelen genç müzisyenler ile kendi alanında isim yapmış caz müzisyenleri, Türkiye'den genç müzisyenler ve usta Türk caz müzisyeni ile birlikte, 14 Kasım sabahı saat 09:30 itibarıyla atölye çalışmalarına başladılar.
Aldığım davet üzere ilk günün çalışmalarına katılmak için öğleden sonra üniversiteye gittiğimde Sezen Özeke önce konuklarla tanıştırdı beni, sonra serbest bıraktı. Öğretmenler ve öğrenciler çalışma yaptıkları salon ve sınıflara dağıldılar, ben de peşlerine takıldım.
Elif Çağlar, Achille Succi |
Anke Helfrich |
Krzysztof Przybylowicz |
Her bir çalışmayı yarımşar saat kadar izledikten sonra yanlarından sessizce ayrıldım.
Öğrenciler o gece Görükle'de bir mekânda Jam Session (doğaçlama caz dinletisi) yapacaklardı. Geceye ben katılmadım ancak Sezen Hoca'nın dediğine göre geceye alaka epeyce ama epeyce fazlaymış.
Araba Müzesi'nde Caz
İkinci gün yine 09:30-17:00 saatleri arasında çalışan ekip, o akşam Tofaş Bursa Anadolu Arabaları Müzesi Sanat Galerisi'nde Jam Session yaptı.
Müzenin orta alanına kurulan sahnede, duvardaki Osmanlı dönemini tasvir eden duvar resmi önünde, farklı dönemlere ait 3 bin 500 terazi, ağırlık ve ölçü aletlerinden oluşan "Kantar'ın Topuzu" sergisi eşliğinde, önce öğrenciler, sonra da eğitmenler sahne aldılar.
Caz ile hemhâl olduğu aşikar olan izleyici kitlesi karşısında müzisyenler de doğaçlamanın sınırlarını zorladılar, hattâ kantarın topuzunu bir güzel kaçırdılar.
Hemen yanlış anlamayın; kantarın topuzunu kaçırmak deyimi bizde olumsuz anlamda kullanılır ama cazda kantarın topuzunu özellikle kaçırmak lazımdır.
Caz ve Müzik
Avrupa Caz Okulu Bursa'nın üçüncü gününde Bursa'yı gezen ekip, o günün akşamında Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi'nde vereceği büyük konsere hazırdı.
Konser öncesi ise "Caz ve Müzik" temalı karma serginin açılışı vardı.
Farklı disiplinleri bir araya getiren bu projeye 'caz ve müziği' anlatan çalışmaları ile katılan 21 sanatçının eserlerinin, bu kıymetli projeye derinlik ve zenginlik kattığını gördüm.
Minik bir bilgi; küratörlüğünü Seramik Sanatçısı Huri Aykut Ülker ve BUÜ Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim İş Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Gonca Erim'in yaptığı "Caz ve Müzik" karma sergisi, 23 Kasım tarihine kadar Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi fuaye alanında ziyaret edilebilecek.
Sergide yer alan Fatih Erkoç büst çalışması sergiyi gezenler için hoş bir ayrıntı oldu. Fatih Erkoç büstü ile birlikte poz verirken bu çalışmanın Dilek Erkoç'a ait olduğunu öğrendik.
"Hoş geldiniz"
Avrupa Caz Okulu Bursa'nın final gecesi konseri Sezen Özeke ve Gero Braach'ın Avrupa Caz Okulu'nun ortaya çıkış hikâyesini ve projenin felsefesini anlattıkları açılış konuşması ile başladı. Bir cumartesi günü akşam üzeri saatleri olmasına rağmen konsere katılımdaki yoğunluk memnuniyet vericiydi.
Gero Braach Sezen Özeke |
Ve, sahne!
İlk olarak Anke Helfrich'in öğrencileri, sonra Krzysztof Przybylowicz'in (söylemesi çok zor) öğrencileri, en son da Achille Succi ve öğrencileri ikişer parça seslendirdiler.
Perde arkasında Anke Helfrich |
Perde arkasında Krzysztof Przybylowicz |
Elif Çağlar, Achille Succi |
2013 yılında gerçekleşen Avrupa Caz Okulu Bursa'da eğitmen olarak görev almış olan Fatih Erkoç da izleyiciler arasındaydı. Finalde Erkoç da sahneye davet edildi ve usta eller ile usta sesler kulaklarımızın pasını sildi.
Söylemeden geçemeyeceğim; Elif Çağlar hem müzikteki ustalığı, hem sahnesi, hem de samimiyeti ile izleyenleri kendisine hayran bıraktı. Çalışmalar esnasında tanıştığım Elif Çağlar gülen yüzü, mütevazı duruşu ve engin bilgisiyle beni çok etkilemişti. Kendisini sahnede izleyince bendeki etkisi bir kat daha katmerlendi.
Avrupa Caz Okulu sayesinde müzikle dolu dolu geçen unutulmaz bir üç gün yaşadım. Sahnedeki performansları izlerken iyi bir caz dinleyicisi miyim acaba diye sordum kendime. Caz benim müziğim değil, Afrika'dan Amerika'ya getirilen kölelerin müziğiydi. Ama ne fark ederdi?
İçinde barındırdığı hüzün, acı, özlem ve özgürlük duyguları insanların ortak diliydi. İnsan dilini anlamasa da dinlediği müziğin özünde barındırdıklarını hissedebilirdi.
Belki de özgürlüğü aradığı için caz özgürdü. Sınırları olmayan, konan sınırları zorlayan, doğaçlama tarzda ve atışmalarla uzayıp giden sonsuz bir koşu gibiydi.
Caz müziği doğduğu yerde kalmamış, zaman içinde dünyaya yayılmış ve dünyayı etkilemişti. Türkiye de cazdan nasibini almış ve dünya çapında başarı kazanan caz sanatçıları yetiştirmiş, caz müziğini pek çok kişiye sevdirmişti.
"Okullarda Caz Bölümü Olsun"
Fatih Erkoç'un sahnede dile getirdiği gibi, birkaç üniversitede caz bölümü vardı (BUÜ'nde yok) lakin tüm konservatuvarlarda caz bölümü olmalıydı. Caz sanatçıları en iyi ancak böyle yetişirdi.
Caz Müziğinin Türkiye'deki yolculuğu üzerine okumalar yaparken rastladığım ve cazın Türkiye macerasını anlatan "Türkiye'de Caz Müziği" yazısını okumanızı isterim. Yazıda göreceksiniz ki, okulunu okumamış olsalar dahi, mucizeler yaratmış caz sanatçılarımız da az değildi hani.
Fakat her seferinde ilk baştan başlamak ve koklaya koklaya yol almak da akıl kârı değildi.
Tecrübeler değerlendirilmeliydi.
Benim Caz'ım
Edebî bir romanı nasıl her sayfasında dakikalar geçirerek, sayfalarındaki cümleler üzerinde kafa yorarak, sayfalarda yazılanlar kadar yazılmayanları da okuyarak, okurken "Bu kitap hiç bitmesin!" duygusuyla, bitince de "Bu kitabı tekrar okumalıyım!" fikriyle okursa insan; olay örgüsünün çözülmesini nasıl yudum yudum haz alarak beklerse; nasıl her sayfada başka bir bilge cümle, her cümlede başka bir bakış açısına rastlarsa; cümle dizilimlerindeki ahenk ile sözcük seçimlerindeki melodinin kitabı senfonik bir esere dönüştürdüğünü nasıl görürse; kitabı koşa koşa okumaz, koşa koşa dinlemez, elindeki eseri nasıl hemen tüketmez, bir sonraki sayfada kendisini bekleyen hazları nasıl kaçırmak istemezse; caz müziğini dinlemek de aynı duyguyu veriyor bana. Sözlerini ve müziğini ezbere bildiğim bir şarkının dışında, hiçbir notasını kaçırmak istemediğim, doğaçlama atışmalar sebebiyle bir sonraki adımda neyle karşılaşacağımı bilmediğim, yaratıcılık sınırlarını zorlayan, hattâ sınırların olmadığı bir yolculuğa çıkıyorum dinlerken. Omuzlarım hareketleniyor, parmaklarım titriyor, bacaklarım istem dışı sallanıyor. Nasıl dans edeceğimi, bedenimi müziğe nasıl uyduracağımı bilmiyorum. Kendimi sadece akışa bırakıyorum.
Bazen dalgalı denizlerde dalgaların zirvelerine çıkartıyor beni müzik, kudurmuş denizle boğuşuyor, bir dalıp bir çıkıyorum, bir bakıyorsunuz sanki az evvel boğulmaya ramak kalmış kişi ben değilmişim gibi aniden dingin sulara karışıp sakince süzülüyorum.
Doğaçlama yapılan bu müzik beni hem yoruyor, hem dinlendiriyor, hem coşturuyor, hem hüzünlendiriyor.
Tam da hayatın kendisi gibi...
Müzisyenlerin içlerinde duydukları müziği enstrümanlarına aktarma gayretlerinin bedenlerine ve yüzlerine yansımalarını izliyorum bir yandan da.
Enstrümanları ile bütünleştiklerini ve doğum sancısı çektiklerini görüyorum çalarlarken. Kimisi sol yanından duyuyor müziği, kimisi sağ yanından. Dünyayla ilişiklerini kesmiş, adeta başka bir aleme geçmişlerdi.
Yurt dışından gelen öğrenciler ve eğitmenler ile Türk öğrenciler ve eğitmenler ortak dili o alemde bulmuş, birbirleriyle o dil ile konuşuyorlardı.
Bize de anlattıklarını dinlemek düşüyordu.
Katkı Verenler
Avrupa Caz Okulu Bursa Projesi, Bursa Uludağ Üniversitesi Çoksesli Müzik Topluluğu etkinliği olarak, Bursa Uludağ Üniversitesi ev sahipliğinde, Bursa Valiliği, Bursa Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Alman Başkonsolosluğu, Hessen Bilim ve Sanat Bakanlığı, Tofaş Türk Otomobil Fabrikası A.Ş. ve Durmazlar Makina A.Ş. ana sponsorluklarında; ana sponsorların yanı sıra Uludağ Radyo ve Televizyon Topluluğu (Radyo Televizyon Topluluğu öğrencileri üç gün süren bu çalışmaları an be an kaydettiler ve o görüntülerden bir film hazırlayacaklar.), Art Vision, Kafe Servis, Mürekkep Ajans, Aperi Event ve Geveze Kafe destek ve katkıları ile gerçekleşti.
Sanata el veren eller dert görmesin diyelim ve hepsine tek tek teşekkür edelim.
Sanata yapılan yatırımın hiçbir zaman heba olmayacağını, sanatın milletin hayat damarlarından biri olup, bol oksijenli kan dolaşımı ile milleti ve dahi memleketi zinde yaşatacağını söylemeden de geçmeyelim.
"Uygarlık doruğunun merdiveni sanattır." diyen Atamızın önünde bir kez daha saygıyla eğilelim.
Bu arada, yaşadığımız otomasyon çağında caz müziği üretebilen yapay zeka olduğunu söylemeden geçmeyelim.
Okuduğum bir yazıda diyor ki: "Bilim insanları, sinir ağlarının caz müzik üretmesini sağladı. Sinir ağlarını müzikal olarak geliştirmeye çalışan bilim insanları, deneyleri Amerikalı caz müzisyeni ve saksafoncu John William Coltrane kayıtları ile gerçekleştirdi." Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.
Üç Günlük Yazı Bitti
Avrupa Caz Okulu Bursa projesini okuyucu ile paylaşırken projenin ve caz müziğinin akademik anlatımını akademisyenlere bıraktım, ben caz ile geçirdiğim üç günün bana bıraktıklarını anlattım.
İstedim ki evrensel dil müzik ile daha fazla kişiye ulaşayım ve bu hazzı daha çok kişiye yaşatayım.
Yapabildiysem ne alâ...
Avrupa Caz Okulu Bursa fotoğrafları ve video kayıtlarına buradan ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder