Etrafında 'anne anne' diye dolanıp dururken anne dediğim canlının diğer yanlarını görmezdim hiç...
O 'anne' idi.
Ötesi yoktu.
Adı bile yoktu...
Kendimi bildim bileli o vardı. Küçük bir çocuk olarak onun tek işinin annelik olduğunu düşünmem çok normaldi.
Onun bizi beslemesi ve onun bize bakması o kadar sıradandı ki, bunlar için ona teşekkür etmeye bile gerek yoktu.
Acıktım deyince önüme yemek koyan, susadım deyince suyumu veren, yıkayan paklayan, saçlarımı tarayan, kurdelemi takan, elbisemi diken, kazağımı ören, bazen kızan söylenen, bazen de -kızmanın derecesine göre- ardımdan 'terlik' gönderen...
Sonra yine sarılıp öpen, affeden, affetmekten hiç usanmayan...
Yaşadıkça anladım ki onun da kendi iç üzüntüleri varmış ve o üzüntüleri anlayamayacağımızı bildiğinden olsa gerek onları hep kendisine saklamış.
Ve benim 'anne' dediğim o kadın da bir evlatmış.
Annesini babasını kaybetmiş, artık baba evi olmayan, çocukluğunu ve baba evinin o sorumsuz günlerini özleyen bir kadın.
Bu özlemini içine bastırarak annelik vazifelerini yerine getirmeye çalışan, sevgi hazinelerini çocuklarının mutluluğuyla doldurmaya çalışan bir kadın.
Çocuklarının çocukluklarını sonsuz bir sabırla sineye çeken, bu sabrının sonucunda yorulan, çok yorulan bir kadın...
Benimle doğduğunu zannettiğim kadının benim olmadığım zamanlarda yaşadığı bir hayatı olduğunun idrakine varmaya başladığımda, artık annemi anneliğinin dışında da bir insan olarak görmeye başlamıştım.
Ardında bıraktığı arkadaşları, anne babası, kardeşleri, anıları, becerileri, hayalleri, arzuları, beklentileri vardı.
Eski fotoğraflarına her bakışımda onun gençlik hallerini bilemeyecek olmaya içerlerdim ve o günleri bilenleri sessizce kıskanırdım.
O fotoğraf çekilirken neler konuşmuşlardı, o pozu verirken aklından neler geçiyordu, üzerindeki elbisesini kendisi mi dikmişti, ayakkabılarını nereden almıştı, arkadaşlarıyla gittiği sinemadan çıkışta neler konuşurlardı, makinesinin başında nakış işlerken ne hayaller kurardı...
Benim hatırladığım halleri bembeyaz saçları ve çizgi dolu yüzünün ardından her zaman gülerek bakan gözleri idi...
Ben onun hayatına sonradan dahil olmuştum.
Zaman içinde bir et parçasından bir insana dönüşmüştüm ve bütün bu evreleri her aşamasıyla bilen tek kişi oydu.
Benim kendimle ilgili bilmediğim ve hatırlamadığım her şey onda saklıydı.
Çocukluğum ve dolayısıyla hayatım her zaman sadece ona ait olacaktı.
Onun bize kendi hayatından feragat ederek sunduğu hayatın içinde yaşarken, Sezen'in dediği gibi "Anneni daha sık anımsıyorsan, hattâ anlıyorsan" repliğini daha sık söylemeye başladım.
Zaman zaman kendisine ettiğim lâfların benzerlerini kendi çocuklarımdan duydukça bunun bir ilahi adalet olduğunu, ilahi adaletin böylece tecelli ettiğini ve demek ki zamanında benim cahilce ettiğim o lâflara da annemin çok üzüldüğünü anladım.
Oysa ben onu hiç "üzülmez" zannederdim...
Ne yapabilirdim ama, ben sadece bir çocuktum.
Küçük olan bendim ve anlaşılması gereken bendim.
Ben hiçbir şeyi onu üzmek için yapmıyordum.
O kendisi üzülüyordu.
Ben masumdum...
O kendisi üzülüyordu.
Ben masumdum...
Sevgisini hiçbir zaman sorgulamadığım, beni sevmekten vazgeçer mi diye asla düşünmediğim tek kişiydi o.
Anneydi, annemdi...
Şimdi; kendi çocuklarımın da benim geçtiğim yollardan geçip, zamanı gelince her şeyi daha iyi kavrayacaklarını biliyor olmanın tevekkülüyle daha bir sabırlı ve daha bir suskun günlerdeyim.
Anne özlemim içimde, anneliğim dışımda; bazen kendim olarak, bazen sadece anne' olarak; bazen neşeli, bazen meşakkatli geçip gidiyor ömür.
Annemden bana kalanlarla benim ardımda bıraktıklarım birbirine karışıyor, benden evlatlarıma akıyor ve hayat durmaksızın devam ediyor.
İçimdeki çocuk annesini özlerken, dışımdaki anne çocuklarına kol kanat geriyor...
Bir anneler günü daha içimdekiler ve dışımdakilerle birlikte biraz hüzünlü, çokça da neşeli kutlanıyor.
****
Sözün özü,
Annelerinizin içinde küçük bir kız çocuğu yaşadığını hiç ama hiç unutmayın. Biraz deşeleyin ve görün bakın size neler anlatacaklar...
****
Tüm annelerin ve anne olmuş tüm evlatların anneler günü kutlu olsun...
ANNELER GÜNÜ'NE ÖZEL
Annesinin Kuzusu / 6 Mayıs 2011
Anne dediğim o kadın / 13 Mayıs 2012
"Anneler Günü'nü başlattığım için çok pişmanım!" / 11 Mayıs 2014
Ne kadar çocuk, o kadar anne / 13 Mayıs 2017
Duygulandırdınız,yüreğinize sağlık ☘️ Kimseye,sevdiklerimiz bu dünyadan göçüp gittikten sonra keşkeleri yaşatmasın Allah..İyi ki varlar,sağ olanlar uzun ömürler,ölmüşlerimize rahmet diliyorum..
YanıtlaSilHer okuyuşumda duygulandığım mükemmel bir yazı...
YanıtlaSil