4 Şubat 2024 Pazar

Seç Beni, Göreyim Seni!

Fotoğraf: Anka
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti ilçe belediye başkan adaylarını açıklamak için Hatay'daydı. Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hatay'ı eskisinden daha güvenli, daha görkemli bir şehir haline getirinceye kadar bize durmak yok. Biz, deprem turistleri gibi bölge illerimizi sadece oy sandığı ufukta belirince hatırlayanlardan değiliz. Biz depremzede kardeşlerimizi, oy tercihlerine göre ayıranlardan da değiliz. Biz sırf sandıktan istediği sonuç çıkmayınca, deprem mağdurlarını kaldıkları misafirhanelerden kapı dışarı eden, yaptığı yardımı insanımızın başına kakan insanlardan hiç değiliz."
Bu güzel sözlerden iki dakika sonra kaşıkla verilen tüm iyimser vaatler korkunç bir dayatma ve aba altından sopa gösterme ile kepçeyle geri alındı. "Bir gerçeği sizlere şu anda söylüyorum. Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay'a geldi mi? Bakın, şu anda Hatay garip kaldı. Hatay mahzun kaldı." 
Tam da böyle dedi Recep Tayyip Erdoğan... Hem de duygusuzca, ruhsuzca, sanki oralarda binlerce can yitip gitmemiş gibi bir ifadeyle dedi.
Tıpkı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi CHP'ye, yani Ekrem İmamoğlu'na geçince, "Çalıştırmayacağız ki, topal ördek yapacağız." dediği gibi. Hoş, İmamoğlu tüm engellemelere rağmen canla başla çalışıyor, düşüyor kalkıyor, üzülüyor kırılıyor, ancak yolundan dönmüyor ve benim "İmamoğlu Nanoteknolojik Çıktı" başlıklı yazım her geçen gün kendini doğruluyor.
Demek ki Hatay'ın garip ve mahzun kalmasının sebebi, merkezî yönetimle el ele vermemesi, "onlardan" olmamasıymış. Öyle mi? Bunu mu anlayalım?
AK Parti Genel Merkezi'nde partisinin Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında konuşan Recep Tayyip Erdoğan, ''Adana’dan Antalya’ya, Mersin’den Eskişehir’e, Aydın’dan İzmir’e; nereye baksak aynı vizyonsuzlukla, aynı hizmet kıtlığıyla karşılaşıyoruz. 31 Mart 2024 tarihinde bu kötü gidişe dur diyeceğiz." diyerek kendilerinden olmayan belediyelerinin gidişatının ne kadar kötü olduğundan dem vuruyor.
Hımm, demek ki o şehirlerdeki "vizyonsuz ve hizmet kıtlığı"nın sebebi de yine, merkezî yönetimle el ele vermemeleri, yani "onlardan" olmamalarıymış. Öyle mi? Bunu mu anlayalım?
Halk çile çekiyormuş, halk zordaymış, halk boğuluyormuş, kimin umuru! 
Ya bendensin ya kara toprağın, o kadar!
Bul karoyu al parayı, o kadar!
Seç beni göreyim seni, o kadar!

6 Şubat 2023 / DEPREM!
Birbirinden farklı inançta binlerce insanın barış içinde yaşadığı bir bölge bir gecede binlerce insana mezar olmuş, merkez üssü Kahramanmaraş olan deprem Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kaydedilen en büyük deprem olarak kayıtlara geçmişti. Deprem bölgesinde 400 km yüzey kırığı oluşurken, bölge 3 ila 9 metre batıya kaymıştı. 
Bu kadar büyük bir felaketin üzerinden geçen 1 senede depremden sağ kurtulan insanlar  dümdüz olmuş bir şehirde evlerinin yerini dahi gösteremiyorken ve hâlâ bin bir zorluk içinde yaşıyorken, yerel seçim çalışmaları işte bu minvalde başladı. 
İnşaatlara ruhsat verenler, İmar Barışı'nı müjdeleyenler, bilim insanlarının uyarılarına kulak vermeyenler ve kendilerini bu büyük yıkımdan zerre kadar mesul görmeyenler, şimdi halktan oy istiyorlar. Üstelik oyları hafif tehdit, hafif gözdağı, hafif parmak sallama, hafif kaş kaldırma ile istiyorlar. 
2009'dan bu yana Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı olan CHP'li Lütfü Savaş "Ben tartışılacak insan değilim!" diyor.
2002'den bu yana devletin başında olan Ak Parti, sanki yıllardır memleketi yönetmiyormuş gibi gidip gelip "kendilerine" muhalefet ediyor. 
Bu da ortaya Nasuh Mahruki gibi bağımsız ama liyakatli adayları çıkartıyor. (Keşke  Gökhan Zan da Hatay'dan bağımsız aday olsa.)
Her şerde bir hayır dedikleri bu olsa gerek...

ALKIŞ!
Ediyor da ne oluyor derseniz, alkışın büyüğünü kapıyor.
Öyle de dese, böyle de dese alkış alacağını biliyor. Her ne derse alkışlayacak bir kitlenin başkanı olmakla ne kadar övünse az tabii...
Sözünü dinlemeyen oldu mu, Merkez Bankası başkanıymış, Maliye Bakanıymış, osuna busuna bakmadan ve hiç umursamadan kulağından tutup oyun dışına atıveriyor. Pardon, onlar aflarını istiyor. O da "af" ediyor.
Hatırlayın; Erdoğan, 5 Kasım 2019 tarihinde partisinin grup toplantısındaki konuşmasında: "Merkez Bankası Başkanı'nı görevden aldık, çünkü laf dinlemiyordu." demişti.
Alınan başkan Murat Çetinkaya (2016-2019) idi. Ardından Murat Uysal (2019-2020), sonra Naci Ağbal (2020-2021), sonra Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu (2021-2023) ve Dr. Hafize Gaye Erkan (2023-2024) Mehter Marşı ile göreve getirilip İzmir Marşı ile geldikleri yere geri gönderildi. Başkanlık koltuğuna şimdi de Dr. Fatih Karahan (2024-….) oturtuldu. Bakalım onun (nokta noktalarını) nasıl dolduracağız?

Demem o ki;
"Ben sizin 'BABA'nızım, ben ne dersem o olur" demeyi bırakmadıkça, sırça saraylardan çıkıp halka karışmadıkça, OLMAZ! 
Olur da, işte bu kadar olur...

4 Şubat 2024 / C.E.Y. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder