Bu bayrak var ya bu bayrak, "Saçını gösterme, ört!" diyenlere karşı saçını keserek ve "Saç yoksa günah yok!" diyerek dazlak gezen kadınların, sokaklarda daha özgür dolaşabilmek adına erkek kılığına giren kadınların, topluma kurulan baskıdan boğulan kadın erkek herkesin bayrağı.
Tutam tutam saçtan yapılmış, yılgınlığın, bıkkınlığın, yorgunluğun, başkaldırının, tel tel isyanın bayrağı.
Bu bayrak, İran'da Mahsa Amini'nin şüpheli ölümü ile başlayan olayların simgesi olan bayrak.
Neden onların saçıyla kimsenin zoru yok?
Gelin şimdi İran'dan çıkalım ve biraz uzayda dolaşalım.
330 milyon dolarlık projeyle gerçekleştirilen ve 24 Kasım 2021'de SpaceX'in "Falcon 9 Block 5" roketiyle uzaya fırlatılan uzay sondası "Yönlendirme Testi - Double Asteroid Redirection Test" / DART'ın görevi, Dünya yörüngesine yakın hareket eden, (dünyadan yaklaşık 11 milyon kilometre uzakta), ancak herhangi bir tehlike oluşturmayan bir asteroide kasıtlı çarparak dönüş hızını ve hareket yönünü değiştirmekti. Böylelikle, ilerleyen zamanlarda dünya için tehdit oluşturabilecek asteroidlerin dünyaya çarpması engellenebilir miydi, o görülecekti.
Dydmos isimli daha büyük bir asteroidin etrafında 11 saat 55 dakikada dönen Dimorphos'un çarpışma sonunda yavaşlayarak, büyük asteroide daha da yakınlaşması ve kendi yörüngesinden 10 dakika uzaklaşması planlanıyordu.
DART dün gece, otonom konumda kilitlendiği çift asteroidin Dimorphos isimli küçük olan (yaklaşık 170 metre çapındaki) parçasını, yörüngesinden saptırmak için asteroide yaklaşık 24 bin kilometre hızla çarparak, saatte yaklaşık 23 bin kilometre hızla itti. (26 Eylül 2022 - Universal Time Coordinate / UTC - 23:16)
Çarpmayı son anına kadar çarpan uzay aracı üzerindeki kameradan canlı canlı izledik. Uçağın iniş anındaki gibi yere gittikçe yaklaştık, yaklaştık, asteroid üzerindeki taşları ve kayaları açık seçik gördük ve sonra BUM!
Uzay aracından gelen yayın kesildi.
Çarpan uzay aracının arkasında, bu çarpmayı dışarıda bir kameradan izlemek ve çarpmanın oluşturduğu krateri görebilmek için DART aracılığıyla taşınan ve birkaç gün önce uzaya bırakılan 14 kilogramlık, İtalya yapımı LiciaCube adlı nano uydu vardı.
Şimdi yeryüzündeki teleskoplardan ve uzaydaki Hubble ve Webb teleskopları ile LiciaCube'den gelecek verileri merakla bekleyeceğiz.
ABD Gezegen Topluluğu, DART'ın asteroit saptırma yöntemlerinin test edildiği ilk gezegen savunma görevi olduğunu söyledi.
DART projesinde büyük bir ekip çalışmış. Başarılı çarpma sonrası ekranlara ekibin sevinci yansıyor. Yıllardır görmeye alışkın olduğum ve bana hiç garip gelmeyen ekipteki kadınlara bu kez algıda seçicilikten olsa gerek, daha bir dikkat ediyorum.
Ekipte yer alan isimleri merak edip sorguluyorum; ilk anda Betsy, Nancy, Elena, Cristina, Angela, Cindy, Joan, Lindley, Lisa, Wendy, Gabriele, Elisabeta, Cecily gibi kadın isimleri gözüme çarpıyor.
Çarpma anını kameralar önünde yorumlayan Dr. Betsy Congoon saçlarını toplamış, Dr. Nancy Chabot sapsarı ve uzun saçlarını omuzlarından aşağıya salmış, Lisa Wu da diğerleri gibi koyu ve düz saçları omuzlarında, yüzünde büyük bir gülümseme, gözleri ışıl ışıl, büyük bir heyecanla ve sevinçle konuşuyor; hepsinin yüzünden yıllardır emek verdikleri projenin çarpma kısmının başarıyla gerçekleşmiş olmasının haklı gururu yansıyor.
Onların saçıyla kimsenin zoru yok. Çünkü oradaki sistem kadının saçı üzerinden değil, aklı üzerinden yürüyor.
Uzaydan NASA'ya, NASA'dan İran'a ışık hızıyla geçelim.
Türbanıma özgürlük diyerek pankart açıp eylem yapan gencecik kızlarımız türban takabilmenin, yani daha çok sınırlanmanın peşindeyken, İran'daki kadınlar açık saçla yaşayabilmenin özgürlüğü için can veriyor.
1979 yılında İran kendini emperyalist güçlerden koruyabilmek için dünyaya duvarlar örmüş, Şah'ı istedikleri gibi yöneten ve enerji kaynaklarını dilediklerince kullanan dünyaya dur demişti.
İyiydi güzeldi de, gelen yeni rejim dünyayı kadınlara dar etmişti?
Bir kadının saçı bu kadar mı önemliydi?
Yoksa başı "perdesiz ev gibi açık" bir kadın Şah dönemini mi hatırlatıyordu?
Herkes biliyordu ki devrim din pazarlayarak gelmişti ve erkeğin sakalsız olması gibi kadının saçının telinin görünmesi dinen yasaktı.
Kısacası erkeğin kılı mübarekti, kadınınki ihanet!
Bugünlerde İran'da yine bir şeyler oluyor.
Sanki yine kadınların saçı kullanılarak yeni bir şeyler kurgulanıyor.
Mollalar saçını açan kadınlara "Beni tahrik ediyorsun, kapan!" diye ültimatom veriyor, saçlarını açanlar ahlak polisi tarafından öldürülüyor, insanlar topluca polislerin üzerine yürüyünce polisler nasıl kaçacağını bilemiyor,
13 Eylül’de İran’da kıyafet kurallarına uymadığı gerekçesiyle ahlak polisi tarafından tutuklanan 22 yaşındaki Mahsa Amini gözaltı sırasında komaya girip vefat etmişti.
Mahsa'nın şüpheli ölümünün ardından İran’da kadın-erkek demeden binlerce vatandaş sokağa çıkarak ahlâk polisinin yolsuzluklarına ve kadınlara dayatılan ağır giyim kurallarına karşı çıktı
Protestolara katılmak için açık saçlarını toplayarak yürüdüğünü gördüğümüz Hadis Najafi, kısa bir süre sonra 6 kurşunla boynundan, yüzünden ve kalbinden vurularak öldürüldü!
Protestolarında ölü sayısı 40'ı aştı, Adalet Bakanı 'Hoşgörü göstermeyeceğiz' dedi.
Hoşgörü göstermeyecekleri, Hadis'e saplanan onca kurşun ile ispat edilmişti.
Lakin ahlâk polislerinden birisi yaptıkları işi, “Sanki rehberlik etmek için değil ava gönderiliyoruz.” diyerek anlatıyordu.
İhtimal ki bu polis 79 devrimini yapan değil, devrimin ardından doğan kuşaktan.
Ve artık yapmaya zorlandığı şeylere o da inanmıyor…
Polise direnen kadınların yanında, hakim gücün kadına yettiğini, kadının silikleştirildiğini, dünya ülkelerindeki pek çok kadının ise bu eziyeti yaşamayıp, insanca yaşadığını gören erkekler de var. 79 model mollalar eski söylemlerinde ısrar etseler de, 79 model kadın polisler sopalarını özgürlükçü gençlerin üzerine acımasızca sallasalar da, yeni sesleri kesemeyecekler. Büyük şiddet kullanıp belki birkaç yıllığına susturacaklar bu sesleri. Sustursalar da faydasız, o ses yerin altında sessizce büyüyüp, fokur fokur kaynamaya devam edecek ve yine bir gün bir yanardağ gibi patlayacak.
****
Birbirinden yaklaşık 12 bin km uzakta yaşayan kadınların farklılıklarını ve benzerliklerini gördünüz değil mi?
Uzaya araç gönderecek güçte kadınlar ve başına zorla geçirilen örtüyü canı pahasına açacak güçte kadınlar.
Birbiri ile yan yana evlerde yaşayan, kimisi alabildiğine özgür, kimisi alabildiğine tutsak kadınlar.
Dünyayı koruma derdinde olanlarla, cenneti garantileme derdinde olanların arasında kalmış kadınlar.
Kendi ülkesini cennete çevirmek için bir başkasının ülkesini cehenneme çevirmekten zerrece çekinmeyenlerin bedelini ödeyen kadınlar.
Malum, gelişmemiş ülkelerde bir kadının nasıl yaşayacağına, nasıl giyineceğine, nasıl giyinmeyeceğine hep erkekler karar veriyor. Verdikleri bu kararın başına da kraldan daha kralcı, kendi hemcinsine zulmetmekten haz alan kadınları dikiyor.
Bu kadar şiddet, bu kadar eziyet niyedir diye kimse sorgulamıyor.
Kimse başını örtmek isteyen örtsün, örtmek istemeyen örtmesin demiyor.
Kimse bir insanı zorla kapattırmak da zorla açtırmak da akıl kârı değil, bir insanın günlük hayatı bu kadar kısıtlanamaz, koca ülke hapishaneye çevrilemez, özgür irade görmezden gelinemez diye düşünmüyor.
Çünkü düşünmemenin ardında Ortaçağ'dan kalma, 79 model bir kafa yatıyor.
Kim bilir, belki o kafanın arkasında da kendi kadınlarını alabildiğine özgür yaşatan ülkelerin "koca kafaları" yatıyor…
27 Eylül 2022 / C.E.Y.
Doğanın kudretine karşı durmak / 24 Mart 2012
Saçının teli mi daha kıymetli, biyerinin kılı mı? / 4 Kasım 2013