"Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez"
"Vermeden almak Allah'a mahsustur"
"Elimdeki çikolatayı sana vereceğim ama beni bir kere öpersen"
Rüşvet vermenin 'faidelerini' içten içe işleyen sözler değil midir şimdi bütün bunlar?
Yoksa katıldığım seminerin sonunda ben mi böyle düşünmeye başladım?
****
İnternet medyacıları toplantısı için Nilüfer Dernekler Yerleşkesi'ne gittiğimde benim katılacağım toplantıdan eser yoktu görünürde. Konferans salonunun girişinde ayak üzeri sohbet eden ama bizim toplantı ile alakası olmadığını anladığım bir grup kadın ile karşılaştım sadece. Kalabalık arasında gördüğüm sevgili Ulviye Yahya ile selamlaştık ve hâl hatırın ardından Yahya, "Bizim toplantımıza buyur o zaman, eminim ki konu ilgini çekecektir" teklifini getirince, 'madem buradayım' diyerek BUİKAD'ın düzenlemiş olduğu semineri izlemek üzere konferans salonuna geçtim. Salona geçerken yanıma aldığım bilgilendirme dosyasının arasından bana çapkınca göz kırpan elliliğe bir göz de ben kırptım.
Şirket İçi Suistimallerin Önlenmesine yönelik olarak Uluslararası Şeffaflık Derneği ve Ernst & Young (EY) Türkiye tarafından ortaklaşa düzenlenen Farkındalık Semineri'nin ilk konuşmacısı Uluslararası Şeffaflık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Avukat E. Oya Özarslan idi ve katılımcılara 'Özel Sektörde Yolsuzluğun Önlenmesi'ni anlatacaktı.
Önce örgütü ve derneği tanıyalım:
Uluslararası Şeffaflık Örgütü
Uluslararası Şeffaflık Derneği
2008 yılında gönüllü çabalarla kurulan Uluslararası Şeffaflık Derneği ülkenin demokratik, sosyal ve ekonomik yönden gelişimi için toplumun tüm kesimlerinde şeffaflık, dürüstlük ve hesap verebilirlik ilkelerini hâkim kılma amacını taşır.
Yolsuzluklarda kadının yeri
Kendisini dinleyen Bursa İş Kadınları Derneği / BUİKAD üyesi kadınlara, "Türkiye'de kadınların yolsuzluğa daha az karıştığını görüyoruz" diyerek başladı sözlerine Özarslan.
(Bu azlığın iş dünyasındaki kadın sayısının azlığından mı, kadınların daha geniş açılı düşünmeleri ve bu yüzden daha tedbirli olmalarından dolayı mı, kadın olmanın hasletinden dolayı mı, kanunsuzluğun doğuracağı sonuçları yaşamak zorunda kalmak istememelerinden dolayı mı olduğunu düşündüm o an. Kendime sordum, ben de kanunsuz bir işin ağırlığı altında yaşayamazdım dedim. Kanunsuz yaşamayı kendilerine yaşama biçimi seçenlerin böyle bir ağırlık hissetmediklerini düşününce de; eğitim, yetiştiriliş, manevi değerler ve uygulanabilen somut kanunların önemi çıktı ortaya.)
Kadınların yolsuzlukla mücadele etme konusunda daha hevesli olduğunu söyleyen Özarslan, "Kadınlar bulundukları çalışma ortamlarında da etik değerlerin sahibi ve savunucusu" dedi. (Kadının eli her yere değmeli diyoruz o zaman.)
"Biz neler yapıyoruz?"
Derneğin çalışmalarını anlatan Oya Özarslan; özel sektörde, kamuda ve medyada izledikleri yol haritalarından ve artık kullanılmayan Şeffaflığa Çağrı Merkezi'nden söz etti. (Yolsuzluk yapıldığına şahit olan kişiler bu hattan ihbarda bulunabiliyorlarmış. Bu uygulamadan istenen sonuç alınamamış olmalı ki uygulama artık kullanılmıyormuş.)
Oya Özarslan anlatıyor:
"Dünyada bizi en çok kim neyle tanır derseniz, Yolsuzluk Algı Endeksimiz var. Bu ülkeleri yolsuzluk algılarına göre yukarıdan aşağıya sıralayan bir endeks. Daha çok puanı olan ülkeler üst sıralarda yer alırken temiz olduklarını belgeliyorlar, puanı az olan ülkeler son sıralarda yer alırken işin içine bir de rüşvet giriyor. Üstelik temiz dediğimiz ülkeler bile son sıralarda bulunan ülkelerde iş yaptıkları zaman kirli işlere bulaşabiliyorlar."
Türkiye nerelerde?
"Türkiye olarak biz 1996'da 4.1 puandaydık. Krizlerle ve skandallarla 3 puana düştüğümüz durumlar oldu. AB uyum süreci çalışmaları sırasında yine yükseldik ve 5 puana kadar geldik. Son dört senedir ise müthiş bir düşüş içerisindeyiz. 2013'ten bu yana yaşadığımız skandallar bu düşüşte büyük etken lakin bu krizleri nasıl idare ettiğiniz ve bu yolsuzluğun cezasız kalıp kalmadığı daha büyük etken. 17-25 Aralık dosyalarının herkesin gözü önünde kapatılmış olması aklın aldığı bir konu değil. Bunu bütün dünya görüyor ve bu verileri değerlendiriyor. Yaşanan bu skandallardan dolayı 9 puan ve 25 sıra birden düştük."
Yolsuzlukta özel sektörün dünyadaki yeri
"Global Compact'ı imzalayan şirketler iş yaparken hangi temel ilklere uyacaklarının sözünü vermiş oluyorlar. Doğaya, insan haklarına ve çalışma koşullarına saygılı, temiz ve dürüst iş yapma ilkeleri içinde hareket edeceğiz demektir bu imza. Global Compact'ın 10. ilkesi ise Yolsuzlukla Mücadele İlkesidir. Yolsuzluk olgusu sadece kamuya atfedilecek bir olgu değil. Özel sektör de yolsuzluklardan nasibini alıyor."
Rüşveti alan mı daha suçlu, veren mi?
"Nihayetinde bu dansı yapabilmek için iki kişi gerekiyor. Alan-veren çerçevesinde, rüşveti alan kadar verenin de sorumluluğu var. Kamuya 'almayacaksın' derken, kamu ile iş yapan özel şirkete de 'vermeyeceksin' demek lazım."
"ABD ve İngiltere gibi bazı ülkeler, kendi ülkelerinde nasıl rüşvet vermiyorlarsa iş yaptıkları ülkelerde de rüşvet vermeyeceklerini garanti eden kanunlar çıkarttılar. Özellikle ABD bu konuda çok hassas ve yolsuzluğa karışan bir şirkete milyonlarca dolar ceza verebiliyor. Hatta şirket yöneticilerine de hapis cezası veriyor. Bazı ülkelerde işlemi kolaylaştırma ve hızlandırma bedeli olarak, bir kereye mahsus olmak üzere cüz'i bir miktar para yasal rüşvet olarak verilebiliyor. Biz Türkiye'yi de izliyoruz. Bizim yatırımcımız da farklı ülkelerde iş yapıyor ve bu şirket oralarda da yolsuzluğa karışabilir. O zaman biz o şirketi kendi Türk kanunlarımıza göre cezalandırma imkanına sahibiz. (Şu ana kadar bu kanunu uygulayabilene rastlanmadı, o başka.)"
Yolsuzluk riskli yol
"Yolsuzluktan dolayı ceza alabiliyorsunuz ancak öncelikle itibarınız yok oluyor. Bundan dolayı büyük maddi zarar görebiliyorsunuz. İş dünyası 'rüşvet'e elini bir kez kaptırdıktan sonra bunun sonunun gelmediğini görüyor. Temiz kalmak, lekelerden kurtulabilmek için uğraşmaktan daha kolay aslında. İş dünyası bir birlik oluşturarak, 'Ben rüşvet vermeyeceğim, ben yolsuzluğa bulaşmayacağım, ben dürüst iş yapacağım' dediği sürece kamudan ya da özelden gelen rüşvet talebi de aşağıya çekilecektir."
Şirketlerde ne yapıyoruz?
"Şirketlerin kendi içlerine bir program hazırlıyoruz ve şirketin riskli alanlarını belirliyoruz. Hediye, seyahat, ağırlama, bağış, mevzuata uygunluk, yönetici beyanı, izleme, misilleme, tedarikçiler yükleniciler, tüm yöneticiler gibi... Biz kendini bu konuda güçlendirmek isteyen şirketler için bir rehber hazırladık. Bir şirket burada yazılanları adım adım izleyip kendini güçlendirebilir. Şeffaf ve hesap verebilir bir şirket olmak küresel anlamda artık bir zorunluluk halini almaya başladı."
"Aşağıdaki deklarasyonda yazan kurallara uymak bile dürüst iş yapmak konusunda yeterli aslında"
Oya Özarslan'ın sunumunun sonunda soru-cevap kısmına geldiğimizde rüşvetsiz iş yapmaya çalışmanın bir şirketi ne kadar zora soktuğunu katılımcılardan birinin ağzından canlı canlı dinliyoruz.
Bir türlü çıkamayan ruhsatlar, bir türlü atılamayan imzalar, bir türlü yan odaya ulaşamayan evraklar, izin verilmediği için girilemeyen ihaleler, bekletmeler, itelemeler, ötelemeler, oyalamalar...
Kesenin ağzını biraz açanın işlerini ise jet hızıyla onaylamalar...
Bunun gibi pek çok hikâye var aslında bilinen. Bilinen ama söylenmeyen, kabullenilmiş SIR hikâyeler bunlar hep.
İş görecek kişiye işin büyüklüğüne göre bir ev, bir araba, bir saat veya bir seyahat hediye edilmesi ya da banka hesabına yüklü bir meblağ havalesi alışılmış bir durum.
Rüşveti alanın da verenin de sıradan sayıldığı, üstelik 'hediye' kabul etmeyenin enayi olarak nitelendirildiği bir durum.
Bu kanunsuz alış verişler karşılığında 'tepeden tırnağa' kimse ceza almayınca, hatta rüşvetçi 'saygınlık' bile kazanınca işlerin böyle yürümesinde elbet bir beis yok.
Beis, temiz iş yapmak isteyenlere hep...
Bizi de GÖR!
"Atacağı bir imza ile kazancın bir bölümüne ortak olmak isteyen ve "Bizi de Gör" diyenleri görmezlikten gelmeyin ve artık onları ihbar ederek ifşa edin" der Oya Özarslan.
Lakin bilir ki bu işler de hep karanlık sokaklarda dönmekte, o yüzden de önce yolsuzluğun oluşmaması için çalışın, rüşvete hiç bulaşmayın der.
Rüşvet verme, hesap ver
Konuyla ilintili yazılar:
* Salim Kadıbeşegil'in İtibar Yönetimi üzerine yaptığı söyleşinin yazısını okumak için tıklayınız:
* Nur Ger'in WEPs İlkeleri'ni, Global Compact'ı ve bir kadın olarak iş dünyasındaki yolculuğunu anlattığı söyleşinin yazısını okumak için tıklayınız:
"Vermeden almak Allah'a mahsustur"
"Elimdeki çikolatayı sana vereceğim ama beni bir kere öpersen"
Rüşvet vermenin 'faidelerini' içten içe işleyen sözler değil midir şimdi bütün bunlar?
Yoksa katıldığım seminerin sonunda ben mi böyle düşünmeye başladım?
****
İnternet medyacıları toplantısı için Nilüfer Dernekler Yerleşkesi'ne gittiğimde benim katılacağım toplantıdan eser yoktu görünürde. Konferans salonunun girişinde ayak üzeri sohbet eden ama bizim toplantı ile alakası olmadığını anladığım bir grup kadın ile karşılaştım sadece. Kalabalık arasında gördüğüm sevgili Ulviye Yahya ile selamlaştık ve hâl hatırın ardından Yahya, "Bizim toplantımıza buyur o zaman, eminim ki konu ilgini çekecektir" teklifini getirince, 'madem buradayım' diyerek BUİKAD'ın düzenlemiş olduğu semineri izlemek üzere konferans salonuna geçtim. Salona geçerken yanıma aldığım bilgilendirme dosyasının arasından bana çapkınca göz kırpan elliliğe bir göz de ben kırptım.
Araya sıkıştırılmış bir ellilik nelere kadir olabilir? |
Önce örgütü ve derneği tanıyalım:
Uluslararası Şeffaflık Örgütü
Uluslararası Şeffaflık Örgütü (Transparency Internatıonal-TI), yolsuzluğun toplumlar üzerindeki yıkıcı etkisini sonlandırmak için insanları dünya çapında güçlü bir koalisyon içinde bir araya getiren, yolsuzlukla mücadeleye liderlik eden küresel bir sivil toplum örgütüdür.
TI, yolsuzluktan arınmış bir dünyaya doğru değişimi yaratma amacını taşır. Siyasetin finansmanından ihale konusuna, iş dünyasından medyaya kadar geniş bir yelpazede çalışır. Yolsuzluk denen olguyu besleyen ne varsa onu ortaya çıkartmak, farkındalık yaratmak ve yolsuzlukları engellemek, yerel yönetimler ve merkezi yönetimler düzeyinde nasıl başaracakları adına bir çok çalışmalar yapar. Uluslararası Şeffaflık Derneği
2008 yılında gönüllü çabalarla kurulan Uluslararası Şeffaflık Derneği ülkenin demokratik, sosyal ve ekonomik yönden gelişimi için toplumun tüm kesimlerinde şeffaflık, dürüstlük ve hesap verebilirlik ilkelerini hâkim kılma amacını taşır.
Yolsuzluklarda kadının yeri
Kendisini dinleyen Bursa İş Kadınları Derneği / BUİKAD üyesi kadınlara, "Türkiye'de kadınların yolsuzluğa daha az karıştığını görüyoruz" diyerek başladı sözlerine Özarslan.
(Bu azlığın iş dünyasındaki kadın sayısının azlığından mı, kadınların daha geniş açılı düşünmeleri ve bu yüzden daha tedbirli olmalarından dolayı mı, kadın olmanın hasletinden dolayı mı, kanunsuzluğun doğuracağı sonuçları yaşamak zorunda kalmak istememelerinden dolayı mı olduğunu düşündüm o an. Kendime sordum, ben de kanunsuz bir işin ağırlığı altında yaşayamazdım dedim. Kanunsuz yaşamayı kendilerine yaşama biçimi seçenlerin böyle bir ağırlık hissetmediklerini düşününce de; eğitim, yetiştiriliş, manevi değerler ve uygulanabilen somut kanunların önemi çıktı ortaya.)
Kadınların yolsuzlukla mücadele etme konusunda daha hevesli olduğunu söyleyen Özarslan, "Kadınlar bulundukları çalışma ortamlarında da etik değerlerin sahibi ve savunucusu" dedi. (Kadının eli her yere değmeli diyoruz o zaman.)
"Biz neler yapıyoruz?"
Derneğin çalışmalarını anlatan Oya Özarslan; özel sektörde, kamuda ve medyada izledikleri yol haritalarından ve artık kullanılmayan Şeffaflığa Çağrı Merkezi'nden söz etti. (Yolsuzluk yapıldığına şahit olan kişiler bu hattan ihbarda bulunabiliyorlarmış. Bu uygulamadan istenen sonuç alınamamış olmalı ki uygulama artık kullanılmıyormuş.)
Oya Özarslan anlatıyor:
"Dünyada bizi en çok kim neyle tanır derseniz, Yolsuzluk Algı Endeksimiz var. Bu ülkeleri yolsuzluk algılarına göre yukarıdan aşağıya sıralayan bir endeks. Daha çok puanı olan ülkeler üst sıralarda yer alırken temiz olduklarını belgeliyorlar, puanı az olan ülkeler son sıralarda yer alırken işin içine bir de rüşvet giriyor. Üstelik temiz dediğimiz ülkeler bile son sıralarda bulunan ülkelerde iş yaptıkları zaman kirli işlere bulaşabiliyorlar."
Türkiye nerelerde?
"Türkiye olarak biz 1996'da 4.1 puandaydık. Krizlerle ve skandallarla 3 puana düştüğümüz durumlar oldu. AB uyum süreci çalışmaları sırasında yine yükseldik ve 5 puana kadar geldik. Son dört senedir ise müthiş bir düşüş içerisindeyiz. 2013'ten bu yana yaşadığımız skandallar bu düşüşte büyük etken lakin bu krizleri nasıl idare ettiğiniz ve bu yolsuzluğun cezasız kalıp kalmadığı daha büyük etken. 17-25 Aralık dosyalarının herkesin gözü önünde kapatılmış olması aklın aldığı bir konu değil. Bunu bütün dünya görüyor ve bu verileri değerlendiriyor. Yaşanan bu skandallardan dolayı 9 puan ve 25 sıra birden düştük."
Yolsuzlukta özel sektörün dünyadaki yeri
"Global Compact'ı imzalayan şirketler iş yaparken hangi temel ilklere uyacaklarının sözünü vermiş oluyorlar. Doğaya, insan haklarına ve çalışma koşullarına saygılı, temiz ve dürüst iş yapma ilkeleri içinde hareket edeceğiz demektir bu imza. Global Compact'ın 10. ilkesi ise Yolsuzlukla Mücadele İlkesidir. Yolsuzluk olgusu sadece kamuya atfedilecek bir olgu değil. Özel sektör de yolsuzluklardan nasibini alıyor."
Rüşveti alan mı daha suçlu, veren mi?
"Nihayetinde bu dansı yapabilmek için iki kişi gerekiyor. Alan-veren çerçevesinde, rüşveti alan kadar verenin de sorumluluğu var. Kamuya 'almayacaksın' derken, kamu ile iş yapan özel şirkete de 'vermeyeceksin' demek lazım."
"ABD ve İngiltere gibi bazı ülkeler, kendi ülkelerinde nasıl rüşvet vermiyorlarsa iş yaptıkları ülkelerde de rüşvet vermeyeceklerini garanti eden kanunlar çıkarttılar. Özellikle ABD bu konuda çok hassas ve yolsuzluğa karışan bir şirkete milyonlarca dolar ceza verebiliyor. Hatta şirket yöneticilerine de hapis cezası veriyor. Bazı ülkelerde işlemi kolaylaştırma ve hızlandırma bedeli olarak, bir kereye mahsus olmak üzere cüz'i bir miktar para yasal rüşvet olarak verilebiliyor. Biz Türkiye'yi de izliyoruz. Bizim yatırımcımız da farklı ülkelerde iş yapıyor ve bu şirket oralarda da yolsuzluğa karışabilir. O zaman biz o şirketi kendi Türk kanunlarımıza göre cezalandırma imkanına sahibiz. (Şu ana kadar bu kanunu uygulayabilene rastlanmadı, o başka.)"
Yolsuzluk riskli yol
"Yolsuzluktan dolayı ceza alabiliyorsunuz ancak öncelikle itibarınız yok oluyor. Bundan dolayı büyük maddi zarar görebiliyorsunuz. İş dünyası 'rüşvet'e elini bir kez kaptırdıktan sonra bunun sonunun gelmediğini görüyor. Temiz kalmak, lekelerden kurtulabilmek için uğraşmaktan daha kolay aslında. İş dünyası bir birlik oluşturarak, 'Ben rüşvet vermeyeceğim, ben yolsuzluğa bulaşmayacağım, ben dürüst iş yapacağım' dediği sürece kamudan ya da özelden gelen rüşvet talebi de aşağıya çekilecektir."
Şirketlerde ne yapıyoruz?
"Şirketlerin kendi içlerine bir program hazırlıyoruz ve şirketin riskli alanlarını belirliyoruz. Hediye, seyahat, ağırlama, bağış, mevzuata uygunluk, yönetici beyanı, izleme, misilleme, tedarikçiler yükleniciler, tüm yöneticiler gibi... Biz kendini bu konuda güçlendirmek isteyen şirketler için bir rehber hazırladık. Bir şirket burada yazılanları adım adım izleyip kendini güçlendirebilir. Şeffaf ve hesap verebilir bir şirket olmak küresel anlamda artık bir zorunluluk halini almaya başladı."
"Aşağıdaki deklarasyonda yazan kurallara uymak bile dürüst iş yapmak konusunda yeterli aslında"
Oya Özarslan'ın sunumunun sonunda soru-cevap kısmına geldiğimizde rüşvetsiz iş yapmaya çalışmanın bir şirketi ne kadar zora soktuğunu katılımcılardan birinin ağzından canlı canlı dinliyoruz.
Bir türlü çıkamayan ruhsatlar, bir türlü atılamayan imzalar, bir türlü yan odaya ulaşamayan evraklar, izin verilmediği için girilemeyen ihaleler, bekletmeler, itelemeler, ötelemeler, oyalamalar...
Kesenin ağzını biraz açanın işlerini ise jet hızıyla onaylamalar...
Bunun gibi pek çok hikâye var aslında bilinen. Bilinen ama söylenmeyen, kabullenilmiş SIR hikâyeler bunlar hep.
İş görecek kişiye işin büyüklüğüne göre bir ev, bir araba, bir saat veya bir seyahat hediye edilmesi ya da banka hesabına yüklü bir meblağ havalesi alışılmış bir durum.
Rüşveti alanın da verenin de sıradan sayıldığı, üstelik 'hediye' kabul etmeyenin enayi olarak nitelendirildiği bir durum.
Bu kanunsuz alış verişler karşılığında 'tepeden tırnağa' kimse ceza almayınca, hatta rüşvetçi 'saygınlık' bile kazanınca işlerin böyle yürümesinde elbet bir beis yok.
Beis, temiz iş yapmak isteyenlere hep...
Bizi de GÖR!
"Atacağı bir imza ile kazancın bir bölümüne ortak olmak isteyen ve "Bizi de Gör" diyenleri görmezlikten gelmeyin ve artık onları ihbar ederek ifşa edin" der Oya Özarslan.
Lakin bilir ki bu işler de hep karanlık sokaklarda dönmekte, o yüzden de önce yolsuzluğun oluşmaması için çalışın, rüşvete hiç bulaşmayın der.
Rüşvet verme, hesap ver
Bizim mizansen olarak canlandırdığımız kapak fotoğrafımızdaki gibi, dosya arasına sıkıştırılmış olan bir elliliği alırken ya da verirken yakalanmak da var. Ondan sonra itibarı ara ki bulasın. Bir kere de adın rüşvet ile anılmaya başladı mı hele, bu çamurdan ne yapsan kurtulamazsın.
"Kimseye kirli ayaklarıyla beyninizde gezme fırsatı vermeyin" der Gandhi. İzin vermeyin, fırsat vermeyin. Rüşvetle zaman ve para kaybetmek yerine hesap verebilir olmayı tercih edin.
Bilirsiniz, alışmış kudurmuştan beterdir. Kişi bir kez indirdi mi cebe o parayı bir kez daha ister. Ve bir kez daha, ve bir kez daha, daha daha daha. O artık doymak bilmez bir canavardır. Emeksizce ele geçirdiği her şey onu ele geçirir ve gün gelir kişi ele geçirdiklerinin kölesi olur.
Yanlışların kölesi olmak yerine doğruların efendisi olmak varken oysa.
Hoş; minareyi çalanların da pek umurunda ya...
Tesadüfen de olsa katıldığım bu verimli sunumun ardından BUİKAD üyleri ve konuklar ile birlikte topluca bir fotoğraf almadan ayrılmıyoruz.Konuyla ilintili yazılar:
* Salim Kadıbeşegil'in İtibar Yönetimi üzerine yaptığı söyleşinin yazısını okumak için tıklayınız:
* Nur Ger'in WEPs İlkeleri'ni, Global Compact'ı ve bir kadın olarak iş dünyasındaki yolculuğunu anlattığı söyleşinin yazısını okumak için tıklayınız:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder