18 Şubat 2013 Pazartesi

Babadan oğula, oğuldan dünyaya

Nostaljik anlatımlar genelde “Bizim zamanımızda…” diyerek başlar, “Ah ah nerde o eski günler….” diyerek nihayetlenir.
O sohbetler aynı günleri yaşayanları geçmiş zamanlara yolculuğa çıkartır, yaşamayanları ise pek sarmaz.
Eski diye anlatılan ‘şimdikinin temeli’ ise eğer, değerli bir geçmiş olur.
Şimdiki zamanı yaşayanlarda geçmişin merağını uyandırır…
****
Şimdiki zamana ulaşmış bir kurumun bende kalan geçmiş izlerinden bahsederek gireceğim söze.
Karacabey Cumhuriyet İlkokulu’nun bir öğrencisi olarak öğretmenimiz eşliğinde yaptığımız gezilerden biri de o zamanlar saban, pulluk benzeri tarım alet edavatı üretimi yapan NSK fabrikasına idi.
Elimizde sorularımız ile gitmiştik Bandırma yolundaki fabrikaya.
Minik gazeteciler olarak neler sorduk, neler öğrendik, neler not aldık hiç hatırlamıyorum.
Hatırladığım en net görüntü kanallardan akan erimiş metal.
Yıllar sonra NSK grubunun 2012’nin Ağustos ayında kurdukları yeni fabrikası Ran Oto’nun tanıtımı için gelen basın daveti ile canlanan o görüntü, fabrikayı dolaşmaya başladığım anda yerini bambaşka karelere bıraktı.
Fabrika artık ağır ticari araçlar, traktör ve iş makinelerinin rot ve süspansiyon üretimi üzerineymiş.
Benim hatırladığım fabrikada sıcak çelik dövme yapılıyormuş.
Teknolojinin nimetleriyle harmanlanarak üretilen 6 bin çeşit ürün beş ayrı kıtada 40’tan fazla ülkeye ihraç ediliyormuş.
Sevk edilmeye hazır ürünlerin ayrıştığı kutuların üzerinde yazan ülke isimlerine özellikle dikkatimizi çeken NSK Group İcra Kurulu Başkanı ve Genel Müdür Ömer Kazangil’in en gururlandığı yanı bu ihracatlar olmalıydı.
ISO 9001 ve ISO/TS 16949 sertifikalarına sahip olmaları onlara uluslararası pazarlarda söz hakkı veriyordu.
Dövme fabrikalarında yeni bant ve yeni pres sistemini, rot fabrikasında da yeni makineleri devreye alıp üretim kapasitelerini arttıracaklardı.
2013 yılında da ISO 14000-18000 belgelerini alacaklardı.
2015 yılında 28 bin metrekare alanda, 400 milyon Euro ciro ve 380 çalışana ulaşacaklardı.
2023 yılında toplam faaliyet alanını 50 bin metrekareye çıkartarak ağır vasıta süspansiyon üretiminde dünyanın en büyük ilk 3 üreticisi arasına gireceklerdi.
Gelecekteki hedeflerinden bugünkü konumlarına dönersek;
Çalışanlarına ve çevreye olan duyarlılıkları sözde kalmıyordu.
Düzenli olarak uluslararası fuarlara katılıyorlardı.
AR-GE çalışmalarına önem veriyorlardı.
Bütün bunların yanında bir önemli ayrıntı da aile şirketi olmaları idi.
Basın tanıtımına gelen 80 yaşlarındaki baba Nurettin Kazangil’in gözlerindeki gurur görülmeye değerdi.
Oğul Ömer Kazangil’in günceli yakalayan atılımları ve torunlarının da fabrika yönetimine katılmaları ile yıllar önce kurulan mütevazi şirketin daha da köklenmesi ve filizleriyle daha çok yeşermesini görmek, o yıllar içinde yaşanan her zorluğa değmiş olmalıydı.
Anlaşılan oydu ki eski Türk Filmleri’ndeki fabrikatör babanın isyankâr evladı modeli, yerini fabrikayı devralabilecek niteliklerle donatılmış evlat modeline bırakıyordu.
Ve bir kez daha anlaşılıyordu ki;
Suyun gücü damlaların sürekliliğinde idi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder