Pazartesi önemli bir gündür arkadaşlar...
Pazartesi'nin kendisine has bir sendromu vardır mesela. Haftanın başını çeken gündür ya o; o yüzden hafta sonu tatiline doyamayanlar için tam bir 'kâbus'tur.
Bir türlü başlanamayan, gelmesi hiç istenmeyen, mümkünse takvimlerden kaldırılması gereken bir gündür.
Hani bazı insanlara "Siz haftaya Salı'dan başlayın" deseniz, Salı'dan başlanacak kadar istenmeyen bir gündür şu zavallı Pazartesi.
Tabii bu çalışanlar tarafından bakıldığında böyle.
Ev kadınlarının ise bir an önce gelsin diye dört göz beklediği bir gündür o.
Hafta sonunun gelmesiyle ev ahalisinin her odaya yayılarak evin her tarafını ele geçirmesi kadın için kendi kalesinin ele geçirilmesidir sanki.
Çocukların her yana saçtığı kitaplar, her duştan çıkanın bir tarafa savurduğu havlular, aynasına kadar ıslanmış banyolar, denenmiş, beğenilmemiş ve yerine geri yerleştirilmemiş kıyafetler, her köşeden çıkan CD'ler, bir masa üzerinde ya da bir koltuk kenarında okunmak üzere katlanmış ama unutulmuş, yarısı açık kalmış gazeteler, çoğu yatak altlarına kaçmış, diğer eşinin nerede olduğunun bir türlü bulunamadığı çoraplar, meyveler, çerezler, içecekler, mutfak tezgâhına dizi dizi dizilmiş tabaklar, çanaklar, bardaklar....
Ve ev kadının makus kaderi her pazartesi sabahı herkesi evden yolcu ettikten sonra bu dağınıklıkla baş başa kalmaktır.
Kadın, evi bir çırpıda eski haline geri getirmek, kalesini geri almak ve eski düzeni sağlamak için insanüstü bir gayretle çalışır ve zafere ulaşır, bayrağı kalesine diker.
İşte ev kadınları için pazartesi böyle meşakkatli ama bir o kadar da beklenen bir gündür.
Hafta sonu izni için evine gelen öğrenciler, askerler ya da çalışanlar için pazartesi ayrılık günüdür. Pazartesi'nin hüznü daha cumartesi gecesinden çökmeye başlar
O kısacık zaman içinde hem aileyle, hem de arkadaşlarla hasret giderilir. O hasretini dindirirken eve getirdiği kirli çamaşırlar anne tarafından yıkanır, ütülenir, gelen çantaya yerleştirilir. Giderken götürmesi için yapılan yemekler paketlenir, gideceği yerdekilerin bu kadar lezzetli olmayacağı düşünülerek alınan peynirler, sucuklar, domatesler çantadaki boş yerlere tıkıştırılır.
Genelde kural olarak eve 1 çantayla gelinir, 2 çantayla dönülür...
Bu kısa ziyaret ve hızlı tempo sonucunda pazar akşamı ya da pazartesi sabahı nefes nefese dönülecek yere gitmek için yola çıkılır.
Yola çıkan yolcu da bu koşturmadan yorgundur, o yolcuyu yolcu eden de...
Hele de öğrenciler için pazartesi sabahı erken kalkmak ve okula gitmek ne kadar zordur Ya Rabbim...
Cuma gecesi biraz geç yatılmıştır, cumartesi sabahı da biraz geç kalkılmıştır. Haliyle cumartesi gecesi biraz daha geç yatılır ve pazar sabahı biraz daha geç kalkılır. Böylece pazar gecesi erken yatılsa dahi uykuya doymuş beden bir türlü uykuya dalamaz. Sağa dönülür, sola dönülür. Uyunamaz Allah uyunamaz. Sabah olduğunda da uyanılamaz Allah uyanılamaz.
Okula uyuklayarak gidilir, dersler uyuklayarak dinlenir. Netice itibariyle o günden kimseye bir hayır gelmez...
Pazartesilerin en meşhur özelliği de, bitmek bilmeyen rejiimlere başlama günü olmasıdır.
Her rejim bir pazartesi günü başlar ve genellikle de diğer pazartesi başlanmak kaydıyla hemen ertesi gün olan salı günü sona erdirilir
Nasılsa pazartesiden bol bir şey yoktur.
Böylece bir hafta daha rahat rahat yenilir, içilir.
Gelen ilk pazartesi hedef seçilmiştir nasılsa, o zamana dek her şey serbesttir.
Pazartesi gelsindir bak nasıl bir düzenli beslenilecektir, nasıl bir düzenli spor yapılacaktır...
Kilolar verilecek, ipincecik olunacak, her giyilen yakıştırılacaktır...
Ah ama neden o kebaplar o kadar güzel kokuyordur? Tanrım, bu tam bir işkence olmalıdır...
Neyse artık şu kebap da bir yensindir de, rejime-diyete bir daha pazartesiye başlamak en hayırlısıdır.
İşte böyle diye diye geçer gider bütün pazartesiler.
Kimi özlenir, kimi özlenmez ama çoğu pazartesi birbirinden farksızdır.
Kısacası; Pazar'ın ertesidir o.
Ve eğer ki yaşanacak pazartesilerden kaçış yoksa, bütün pazartesilerin keyfini çıkartmak lâzımdır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder