3 Şubat 2021 Çarşamba

Tezgâha Gel-Me

Boğaziçi Boğaziçi olalı böyle günler yaşadı mı bilmem.
Atanan rektörü reddeden öğretim üyeleri ile öğrenciler bir yanda, üniversitenin gelenekleri ve kuralları bir yanda, ülkenin en itibarlı üniversitelerinden birine girebilmiş gençlerin terörist muamelesi görmesi bir yanda, evlatları yerlerde sürüklenen ailelerin isyanı bir yanda, tepeden inme atanan ve istenmeyen rektör ile onu oraya atayan akıl ve o aklı ölümüne destekleyen akıllar öte yanda.

Protestoyu suça dönüştürmek için elinden geleni ardına koymayan karanlık eller ise tüm hepsinin ortasında.
Karanlık ellerin vazifesi, haklarını koruma ve savunma hakkını kullananların arasına karışıp; bir slogan, bir Tweet, bir hareket, bir pankart ile kendini ifade etmeye çalışan gençleri kışkırtmak, kışkırtıcı marifetlerini özellikle medyanın gözüne sokmak ve kötülüklerini Boğaziçili gençlere bulaştırıp onları karalamak.
Başardılar mı?
Her zamanki gibi başardılar, evet.
Malum, bu tezgâh hiç şaşmaz.

Yaşadığımız onca yıldan sonra biliyoruz ki hiçbir şey göründüğü gibi değil.
Gezi, 15 Temmuz, 12 Eylül, 6-7 Eylül olayları ve dahası ve dahası.

Önce kazana bir damla deterjan damlat, sonra elini kazanın içine sok, çalkala çalkala çalkala, köpürt köpürt köpürt. Köpüğü kesmek için bas köpük kırıcıyı, tüm kazanı kimyasala boğ ve kullanılamaz hale getir.

Önce insanlara tepki gösterecekleri bir olay dayat, sonra tepki gösterenlerin arasına hain sok, karıştır  karıştır karıştır, olayları büyüt büyüt büyüt. Büyüyen olayları bastırmak için güvenlik güçlerini daya, tüm alanı şiddete boğ ve toz duman arasında ayrım yapmaksızın her öğrenciyi terörist ilan et, sistemi kullanılamaz hale getir.

İşte şimdi elinizde nefis bir kapkaranlık tablo var.
Ve şimdi artık siz bu tabloyu kullanarak istediğiniz her şeyi yapabilir, bir taşla beş kuş vurabilirsiniz.

İstifa mı, o ne?
En büyük hayalinin Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olmak istediğini açıklayan ve istifa etmeyi asla düşünmediğini söyleyen Melih Bulu, o kadar istenmemeye, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının “İstifa et” davetine ve pek çok kişinin ve kurumun bu işin sarpa saracağını söylemesine rağmen makam koltuğunda kalmakta bir sakınca görmüyor.
Boğaziçi arazisi ile ilgili komplo teorileri de devreye girince her şey iyice kördüğüm oluyor.

Nefret Dili
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada tüm gençleri ve onlara destek verenleri şu sözlerle terörist ilan ediyor.
"Aydınım diye geçinen zavallılar, sivil toplum kuruluş hüviyeti taşıyan fırsatçılar, demokrasi ve hukuk sınırları içinde siyaset yaptığını zanneden gafiller tarihi yanlıştadır. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki olaylara destek vermek geldiğimiz bu aşamada teröre destek vermektir."
İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun attığı Tweet ise nefret söylemi içerdiği için Twitter tarafından kaldırıldı. 
O kadar mı derseniz, evet o kadar...

Beyin Göçü
Hoşgörünün ve demokrasinin en yüksek seyrettiği, bilim ve sanat yuvası Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini bu nefret dili ve bu şiddet ile mi dize getireceksiniz?
Beyin göçünü tersine çevirmeyi planlıyordunuz hani?
Demokratik bir ortam içinde daha da parlaması beklenen beyinler, okulu öyle böyle bitirirler ancak bitirir bitirmez arkalarına bile bakmadan memleketlerini terk ederler.
Ki siz de biliyorsunuz, ne acı ki gençlerin büyük kısmı kapağı yurt dışına atma sevdasında.

Ortama Gel
Sesine kulak verilmediği, anlaşılmaya çalışılmadığı, insan yerine konulmadığı bir ortamda nasıl verimli olabilir ki insan?
Hepimiz kavgadan, düzenden, kumpastan, dayatmadan, iftiradan, terörden, sevgisizlikten bıktık.
Gençler ise bu çekişmenin nedenini hiç anlamıyor.
Haksızlık karşısında başını öne eğip "Tabi efendim!" demiyor genç dediğin.
Onun idealleri var, hayalleri var, neşesi var. Yeniliklere açık. Ruhu özgür. Yaratıcı. Meraklı.
Onun hayatı algılamasına, sorgulamasına, anlamaya çalışmasına engel olmasak da, ona kucak açarak kendi bildiklerimizi aktarsak, sonra da öğrendiklerini deneyimlemek ve kendisini geliştirmek için onu serbest bıraksak.
Biz ki şu yaşa geldik, pek çok şeyi zaman içinde öğrendik ve anlamaya başladık. 
Genç daha yolun başında. 
Hatırlayın yolun başındaki çaylak günlerinizi. 
Öğrenme ve anlama dediğin sonsuz bir yolculuk. Bırakınız onlar da kendi yolculuklarının hazzını yaşasınlar. 
Hem, siz hiç genç olmadınız mı? Kanınız hiç deli akmadı mı? Hiç saçmalamadınız mı? Hiç hata yapmadınız mı? Hiç pişman olmadınız mı? Şimdiki tecrübelerinizi bu yollardan geçerek kazanmadınız mı?
Unutmayın;
Eğer ki gençlerin enerjisi çağlar boyu engellenmiş olsa idi, biz bugün hâlâ (yontma bile değil) bildiğin düz Taş Devrindeydik.

Tezgâha Gel
İllüzyon bir resme bakar gibi gözler kısılıp bakılınca tezgâh net görülüyor.
Bu tezgâhlar kimin kirli emelleri için kuruluyorsa, geleceğimiz göz göre göre ateşe atılıyor.
İhtimal ki ülke, 12 Eylül öncesi olduğu gibi, okullarında ders yapılamayan bir sistem içine sürüklenmek istiyor.

Tezgâha Gel-Me
Gençlerden, araya karışan kötü sesleri ayırt edebilmelerini ve tezgâha gelmemelerini istiyoruz.
Emniyet güçlerinden, henüz hayatlarının baharındaki gençlere, halkın vergileri ile sahip oldukları orantısız güç ile saldırmamalarını istiyoruz.
Büyüklerimizden de, yangına körükle gitmemelerini istiyoruz.

3 Şubat 2021 / C.E.Y.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder