12 Eylül 2025 Cuma

Tuhaf Zamanlarda Yaşarken

Orhan Pamuk'un Kafamda Bir Tuhaflık kitabında anlattığı boza satıcısı Mevlut Karataş’ın kafası gibi bu ara kafam. Tuhaf, karışık, bomboş, dopdolu, sersem, dikkatli, dikkatsiz, sisli, bulutlu, berrak, ağlak, umutsuz, üzgün, neşeli... Bir garip... Bir değişik...
Hangi Çinli "Tuhaf zamanlarda yaşayasın" diye beddua ettiyse artık tuhaf zamanlarda yaşıyoruz...
Mevlüt'ün içinden geçtiği günler bugün kırk beş yılı dolduran 12 Eylül 1980 darbesine giden/götürülen günlerdi. İçinden geçtiğimiz bu toz duman tantanalı günler ile büyük bir tarihe tanıklık ediyoruz ve biz de bir yerlere götürülüyoruz ama acaba nereye?

Ülkeden dünyaya bakınca görünen ise adeta İkinci Dünya Savaşı öncesi yıllar.
Ki Bursalı Gazeteci Yazar Musa Ataş yazılarında o yılları gün be gün anlatır:
"İtalya’nın Roma İmparatorluğu’nu yeniden kurma fikri ile yarattığı “Bizim Deniz” (Mare Nostrum) politikası sonucu Korfu Adasını, Habeşistan'ı ve Arnavutluk'u işgali; Japonya'nın Ortak Refah Alanı politikası ve “Asya Asyalılarındır.” fikri ile Mançurya, Çin ve Pasifik Adalarını işgali; Mussolini'yi kendisine idol yapan Hitler'in ülke topraklarına yeni yerler katmak amacıyla ortaya attığı Hayat Sahası (Lebensraum) fikri ile Avusturya ilhakı, Ren'e asker göndermesi, Münih Konferansı ve dahasına ek 1929'da yaşanan Büyük Buhran..."

Bizim çağımıza düşen günlerde yaşananlar ise kabaca şöyle:
"Her şeyi karıştırmakta üzerine olmayan ABD Başkanı Trump, Gazze'yi dümdüz etmeyi kafaya koyarak İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşadıklarının milyon katını Gazzelilere uygulayan İsrail Başkanı Netanyahu, sonsuza kadar yaşamayı ve sonsuza kadar Rusya'nın başında kalmayı kafasına koyan Rusya Başkanı Putin, sokaklarının sık sık karışması ile meşhur Paris ve halkın protesto ettiği Fransa Başkanı Macron, kaynamaya doyamayan Orta Doğu, kaynayan kazan kapak tutmaz misali patlayan Nepal..."

İçeride ise ibretlik günler yaşıyoruz:
"CHP'yi paramparça etmek üzerine yürütülen bir süreç, hain planlara çomak sokanların Silivri'yi boylaması, sokaklara taşan çetelerin sokaklara taşan ama ceza almayan cinayetleri, televizyonlara sığmayıp TikTok'tan fırlayan ve sosyal medya yorumları ile kendine hayat bulan ahlâksız bir güruh, sahne gösterilerini ya da farklı camiaların yaşantılarını kendi anlayışlarına uymadığı gerekçesiyle lanetleyen (bir önceki cümlede tarif ettiğim) ne dinden ne ahlaktan ne ilimden ne bilimden ne de sanattan haberi olan cahil kafalar, sanki yıllardır iktidarda olan kendisi değil de CHP imiş gibi gidip gelip CHP'ye laf sokup taş atan, her ama her şeyde CHP'yi suçlayan, bugün ak dediğine yarın kara diyen, sürekli yeni rota oluşturan Ak Parti Genel Başkanı ve T.C. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile iyi bir şeye mi yoksa kötü bir şeye mi çanak tuttuğunu bir türlü anlamadığımız MHP Genel Başkanı Bahçeli..."

Göründüğü üzere içerisi ayrı karışık dışarısı ayrı. Bu karmaşa içinde benim ruhum daralmış, kafam karışmış çok mu?
Yaşadıklarımız tam bir savaş hali değil de ne? Eğitim bozulmuş, ekonomi bozulmuş, hukuk bozulmuş, güven bozulmuş, sağlık bozulmuş. Varsa yoksa vergi, varsa yoksa ceza, varsa yoksa dayak...
Demek ki modern zamanların savaş hali artık böyle.
Bir başka ülke askerine ihtiyaç olmaksızın seni sana kırdırmak ve kırımdan geri kalanları da kendi kırmak.

Bu kötülük fırtınasına nasıl karşı duracağız, bu kadar zorlamaya nasıl dayanacağız, kanımızı emen bu hortumdan nasıl kurtulacağız diye düşünürken bir yandan da bu sancıların ardından acaba nasıl bir bebek doğuracağız diyorum.

Malum; Önce Kaos Vardı! 
Malum; Denizler dalgalanmadan durulmazdı.
Malum; Gecenin en karanlık ânı şafağa en yakın andı.
Malum; Dibe vurmadan yukarı çıkılmıyordu.
Da; 
Bilen varsa Allah rızası için söylesin:
Daha ne kadar dalgalanıp, daha ne kadar kararacak ve daha ne kadar dibe batacağız?

Bu bekleyişte enseyi karartalım mı karartmayalım mı?
Sabredelim mi etmeyelim mi?
İsyan edelim mi etmeyelim mi?
Su akar yolunu bulur deyip bekleyelim mi yoksa suyun yatağını mı değiştirelim?
Kendi başımıza söylenelim mi yoksa tek bir ses olup kükreyelim mi?

Vallahi halkı kin ve düşmanlığa sürüklemiyorum. Ben kiiim sürüklemek kim!
Siz bakmayan bana; dedim ya kafamda var bir tuhaflık diye. Yazdıklarım da beynimi didikleyen tuhaf tuhaf düşünceler işte.
Ne yapalım; tuhaf zamanlarda yaşarken başka türlüsü olmuyor...

12 Eylül 2025 / C.E.Y.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder