23 Haziran 2013 Pazar
Paranoyanın dedikodulu hali!
22 Haziran 2013 Cumartesi
Nilüfer'de müzik sokağa taştı
20 Haziran 2013 Perşembe
Tükettiğinin farkında mısın?
19 Haziran 2013 Çarşamba
Tükendiğinin farkında mısın?
16 Haziran 2013 Pazar
Seni hiç sevmediler mi baba?
Çünkü ben ülkemi çok seviyorum ey bana babalık yapmaya çalışan hayatında hiç sevilmemiş CUMbaba!
Seni hiç sevmediler mi baba?
****
15 Haziran 2013 Cumartesi
Yaylalar Yaylalar
Belediye Başkanı Süleyman Kaynak ve BESAŞ Genel Müdürü Mustafa Bektaş ile çay sohbeti |
12 Haziran 2013 Çarşamba
Olur böyle vak'alar, kameralar yakalar
Günlerdir 'Gezi' ile yatıp, 'Gezi'
ile kalkıyoruz.
Televizyonlar bir yandan, sosyal medya bir yandan haber üzerine haber yapıyor.
Tabi kimisi alalamaya, kimisi azdırmaya.
Doğruyu aktaranları seçip almak gittikçe zorlaşıyor.
İşin içine farklı farklı işler karışıyor.
Olay masumiyetten uzaklaşıp bekaretini kaybediyor…
Bütün bu olaylar arasında
ilginçlikler de olmuyor değil.
Ülkenin sesi olan gençlerin
sloganlarından bahsetmiyorum. Onların hepsi birbirinden âlâ.
Benim gözüme takılan insanın özünü
bir lâhzada görebilmek üzerine bir görüntü.
Ekose ceketiyle dikkat(!) çeken
Başbakan'’ın Gezi Parkıyla ilgili yaptığı bol atraksiyonlu konuşmada araya
karışan Emine Hanım zılgıtı yiyiveriyor.
“Bi dur Emine!”
Kıpraşıp duran Emine Hanım bir anda bozum oluyor ve kocasından azar işiten pek
çok kadın gibi tepki vererek ortamı germek yerine vakayı gülerek atlatmaya
çalışıyor.
Anlaşılan o ki o da tepkisini içine atıyor.
Bu haliyle insanın aklına Vasfiye Teyze'nin o meşhur lâflarını getiriyor…
Hakkını yemeyelim, belki de
kocasına hak veriyor.
Ve olması gereken biçimde munis munis yerine oturuyor. Yanındakilerle konuşup
gülüşerek azarlanmayı önemsemediğini ele-güne gösteriyor.
Ama kameralar yakalıyor bir kere.
Milyonların gözü üzerlerindeyken fırçayı yiyor.
İki kişi arasında iken hiç önemsenmeyen bu çıkışa eminim ki aslında çok
bozuluyor.
İşte o anlar:
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan Emine Erdoğan’ı Azarlıyor
O görüntüleri izlerken aklıma
Cumhurbaşkanı Gül ve eşi Hayrunisa Gül’ün görüntüleri düşüyor.
Geçtiğimiz aylardan birinde gelen konuklarını karşılamak için Cumhurbaşkanı
önde, Firts Lady arkada tören alanına koşturuyorlar.
Hayrunnisa Hanım’ın giydiği haddinden fazla uzun ve haddinden fazla dar eteği
hızlı yürümesine engel.
Hele de ayağında haddinden fazla yüksek ve haddinden fazla platformlu
ayakkabılar var ki, insan onlarla evin içinde bile yürümekte zorlanır.
Değil ki sokak, değil ki hızlı…
Onun pıtı pıtı koşturmasına rağmen bir türlü kendisine yetişememesine
sinirlenen Gül eliyle sinirli bir şekilde “Hadi ama!” dercesine
bir hareket yapıyor.
Beden dili huzursuz, yüz ifadesi gergin.
Oysa biraz sonra konuklarını “gülümseyerek” karşılayacak…
İşte o anlar:
Hayrunnisa Gül’ün uzun topukları
Abdullah Gül’ü sinirlendirdi
Feminist feminist yazmış işte
diyeceksiniz ama;
Cumhurbaşkanı da olsan erkeksin, kocasın, fırçalamaya hazırsın.
First Lady de olsan, kadınsın, adamın karısısın, gözünün yaşına bakılmadan
milyonların önünde dahi azarlanırsın.
****
Kadın-erkek ilişkilerini, düşünürsek çoğunluğun durumu bu aslında.
Dışarıya karşı sırıtmak ve mükemmeli oynamak.
İçerideyse yüksek gerilim hattı,
voltaj 2500!
İnsanın gerçek karakteri kızgınlık
esnasında ortaya çıkarmış.
Refleks olarak hiç düşünmeden ya da öfke seline kapılarak verdiği tepkiyle en
doğal ve en organik haline dönüyor demek ki insan.
Hatta zaman zaman Taş Devri‘ne…
****
Öfke dediğin kontağı kapanmış bir arabanın frenlerinin tutmaması gibi…
Sakinleşip de aracı rölantide çalıştırmaya başlayınca frenler de kendine
geliyor.
Ondan sonrası 2. vites, 3. vites.
Az fren az gaz, vites arası debriyaj.
Ha bu arada, aman hepsine orantılı güç uygulayın, yoksa pedallar gevşiyor, plakalar aşınıyor…
12 Haziran 2013 / C.E.Y.