18 Ekim 2025 Cumartesi

Bursa Terk Edilen Bir Şehir Olmasın

Bir telefon manyağım var der bayan dinozor bay dinozora. 
"Hepiniz yok olacaksınız!" deyip deyip kapatıyor!
Dinozor çağında telefon mu varmış demeyin. Varmış işte! Dinozorların dünya sahnesinden silinmesinden altmış beş milyon, telefonun icadından yaklaşık elli yıl sonra doğmuş bir dinozor olarak ben de telefonu küçük yaşlarımda gördüm...  
Neyse, yaşları başları bir kenara bırakalım ve bayan dinozorun manyağına bakalım. Meğer ahizenin ucundaki manyak değil, doğrucu başı imiş. Haliyle hiçbir dinozor ona inanmamış, hiçbiri onu sallamamış. Dinozor işte, en büyük cüsseli olmanın güveniyle havada karada rakip tanımayan bir dino! "Don't Look Up • Yukarı Bakma" filmindeki gibi onca uyarıya rağmen başını havaya kaldırıp tepeme doğru gelen bir göktaşı var mı diye bakmamış. Hoş, baksa ne olacak! Dıj güçlere karşı elinden ne gelebilir? Sonunda olan olmuş ve dünya yüzünde yüz altmış beş milyon yıl yaşayan dinozorların devasa cüsselileri tarih sahnesinden silinmiş. O koca koca dinozorlar şimdi artık varlıklarını en büyüğü Albatros, en küçüğü Arı Sinek Kuşu olmak üzere kuşlar familyası olarak sürdürüyorlar. 
İnanmazsanız ayaklarına bakın!

Yukarı Bak!
İnsan kılıklı dinolar da onca uyarıya kulak asmayıp, "Bir gelsin de hallederiz!" mantığı ile yaşayıp, onca uyarıyı kale almayıp, onca dosya içindeki onca bilgi ve raporu rafa kaldırıp, cânım dosyaları rafta unutarak dinozorluklarını ispat ediyorlar.
Geliyor gelmekte olan derken derken pat, felaket "Ben geldim!" diyor.
Sen ki Homo Sapiens olarak yaklaşık üç yüz bin yıl önce ortaya çıkan, ateşi bulan, tekerleği icat eden İNSANsın. Haricî gelişmelere karşı koyamasan da dahilî ihtimalleri hesaplayabilir, verileri analiz edebilirsin. En azından önüne konan raporları dikkate alabilirsin. Değil mi? 
Değil ise, yüz altmış beş milyon yıl da yaşasan sonunda yok olacaksın! Ya da kim bilir gelecekte hangi formda yaşayacaksın...

Bursa FELÇ Olacak!
Gezegenimiz boyutundan ülkemize, oradan da şehrimize gelelim. Bir sanayi şehri olan Bursa'da yıllardır 'canlı su bitiyor, sularımız ölüyor' uyarıları yapılır dururdu. Son uyarılar ise 'şehir ölüyor'a, 'hayat bitiyor'a evrildi. Çünkü artık Bursa ovasını sulayan Nilüfer Çayı'nın, yani ana damarın %99'u tıkalı. Malum, damardaki kan çamurlaşmışsa tıkanma ve felç kaçınılmazdır. 
Abdal Köprüsü • Bursa
“Herkesin Bildiği Sır • Nilüfer Çayı”
Bursa Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği BUSİAD, bir basın toplantısı düzenleyerek, BUSİAD Yeşil Bursa Çalışma Grubu’nun çalışmasıyla ortaya konulan “Herkesin Bildiği  Sır • Nilüfer Çayı” başlıklı raporu medya ile paylaştı. Basın toplantısı Bursa'nın suyunun bittiği şu günlere denk gelince daha bir anlam kazandı.
BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Küçükkayalar
Açılış konuşmasını yapan BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Küçükkayalar, Bursa’nın Aort Damarı olan Nilüfer Çayı’nın %99 oranında tıkandığını söyledi ve “Nilüfer Çayı’nda artık su ve oksijen yok denecek kadar az. Yani aort damarımız yüzde 99 tıkanmış durumda. Acil önlem alınmaz ve aort damarı temizlenmezse, çok da uzak olmayan bir süre içinde Bursa terk edilen bir kente dönebilir.” dedi.

Terk edilen mi?
Hani Fukişima gibi mi? Hani Prypiat (Çernobil) gibi mi? Hani Detroit gibi mi? Hani Kayaköy gibi mi? Hani Kıllit (Dereiçi) köyü gibi mi? Hani Pompei gibi mi? Hani Oradour sur Glane gibi mi? Hani Ağdam gibi mi? Ya da arkeolojik kazılarda ortaya çıkan, sakinlerinin terk ettiğini düşündüğümüz şehirlerden biri gibi mi?
Kıllit • Dereiçi / Mardin
Bursa da öyle mi olacak? 
Kendi soruma kendim cevap vereyim: Neden olmasın!
Mesela ben, Bursa barajlarının sıfıra düştüğü şu günlerde su kesintileri uzun olursa İstanbul'a, çocuklarımın yanına gitmeyi düşünmeye başladım bile. 
Peki ya sular hiç gelmezse...

Kirlenen ve Kirleten Nilüfer Çayı
Konuşmasında Bursalılara seslenen Küçükkayalar, “Nilüfer Çayı ne kadar Bursa’ya hayat vermişse, Bursalılar onun hayatını o kadar kısaltmıştır. Son su kesintileri de aslında küresel ısınmanın da etkisiyle Bursa için acil eylem planının gündeme gelmesi gerektiğini de ortaya koymuştur.” dedi.
(* Bu arada barajlar sıfırı görmüş olsa da şehre su verilmeye devam ediyor. Bu su nereden geliyor diye düşünürken imdadıma  Bursa Olay Gazetesi yazarı İhsan Aydın'ın köşe yazısı yetişti. Aydın'ın BUSKİ Genel Müdürü Mehmet Ercihan Subaşıoğlu'ndan öğrendiğine göre Nilüfer Barajı’nın su alma yapısı altından, motorlarla Doğancı Barajı’na su basılıyormuş. Doğancı’da da su alma yapısı altında 8,5 milyon metreküplük rezerv varmış. Bunlara ‘ölü su’ deniyormuş ve kritik anlar için motorla arıtmaya basılıyormuş.)
Her canlı gibi Nilüfer Çayı da doğduğu yerden tertemiz akıyor aslında. Uzadıkça ve şehre ulaştıkça o da kirlenmeye ve kirletmeye başlıyor. Kirlenen sular hidrolojik döngüye girerek yağmur ve kar olarak yeryüzüne düşüyor ve yeryüzünü daha çok kirletiyor. 
Her şeyi istediğiniz kadar yıkayın, yıkadığınız su dahil yediğimiz içtiğimiz hiçbir şey artık temiz değil. Hele de temiz olsun ve arınsın diyerek suya kimyasal karıştırırsanız, o kimyasalların döngü ile içinize gireceğini hiç unutmayın... 
Şu durumda "Benim içim temiz" ironisi de yerle bir oldu diyebiliriz. Dışın kirliyse sen de kirlisin. Çünkü insan içine ne girerse o oluyor, öyle kokuyor. 

İki Kişinin Bildiği Sır Değildir
“Nilüfer Çayı Bursa’ya ne kadar hayat vermişse, Bursalılar onun hayatını o kadar kısaltmıştır” diyen Küçükkayalar, “Nilüfer Çayı’nın kirliliği herkesin bildiği ancak görmezden geldiği bir konu durumundadır. Yani 'Herkesin Bildiği Sır”dır diyor ve BUSİAD olarak bu çalışma ile “Herkesin Bildiği Sır” ile yüzleşmek, sorumluları harekete geçirmek, projeler üretme ve projelerin yerine getirilmesinde destek olmayı amaçladıklarını söylüyor.
"Zaman; kimin kirlettiği ya da ne kadar kirlettiğinin konuşulacağı zamanı çoktan geçmiştir. Zaman; sorunları açık yüreklilikle ve şeffaf bir şekilde ortaya koyma, çözüm yollarını ortaklaşa belirleyip, tüm Bursa paydaşları olarak, konuya topyekûn eğilme, hem yerel hem ülke hem de küresel finansal kaynakları kullanarak Nilüfer Çayı’mızın kirlilik sorununu kökünden çözme zamanıdır." diyor. Uludağ'ın suyunu şişeleyip satanlarla da, önceliğin Bursalılar olduğu üzerine ciddi ciddi konuşmak lazım...
Suçlu arayacağımıza çözüm üretelim
"Ben çok dikkat ediyorum ama fabrikalar ve çiftçi gürül gürül su harcıyor." diyebilirsiniz. Haklısınız ama su harcamadan sanayi de olmaz tarım da. Yapılması gereken en önemli şey atıkların arıtılması. 
Paris Kanalizasyon Müzesi • Sewers Museum'da şehrin atık suyunun nasıl tekrar kullanıma sunulduğunu anlatan bir canlandırma vardır ve Paris'te çeşmeden su içilebilir. Hatta restoranlarda çeşme suyu ücretsizdir.

Nilüfer Çayı Yoksa Bursa Yok
Küçükkayalar’ın ardından BUSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Hüsamettin Çoban, “Herkesin Bildiği Sır • Nilüfer Çayı” raporunun sunumunu gerçekleştirdi. Çoban, Nilüfer Çayı hakkında teknik bilgileri vererek, Nilüfer Çayı'nın yalnızca doğal bir su kaynağı olmadığını, aynı zamanda şehrin sosyal ve kültürel yaşamının şekillenmesinde de önemli bir rol oynadığını, Bursa’nın yerleşim alanlarının çayın sağladığı su kaynakları ve verimli topraklar sayesinde geliştiğini anlattı. Bursa’nın sürdürülebilirliği ve yaşam kalitesinin Nilüfer Çayı’nın korunması ile doğrudan ilişkili olduğunu söyledi. 
BUSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Hüsamettin Çoban
Çoban, Nilüfer Çayı üzerindeki baskıları; tarım, sanayi, yerleşim, hidrojeolojik ve imar baskıları olarak beşe ayırdı. Çay’ın kirlenme nedenlerini hidrojeolojik yapının değişmesi, yerleşim alanlarından kaynaklanan kirlilik, tarımsal kirlilik ve endüstriyel kirlilik olarak sınıflandırdı. Nilüfer Çayı üzerindeki üç noktadan kendilerinin aldıkları numunelerin laboratuvar sonuçlarında, suyun içindeki oksijenin yok denecek düzeyde olduğunu, suyun Marmara Denizi’nde yaşanan müsilajda etkisinin önemli olduğunu, suyun içinden geçtiği toprağı zehirlediğini, etrafında sosyal yaşamın oluşmasını engellediğini, yer altı sularının kirlendiğini ve bu kirliliğin halk sağlığına olumsuz etkileri olduğunu ve olacağını belirtti.
Çoban, başta tekstil olmak üzere suya ihtiyaç duyan sanayinin varlığını sürdürmekte zorlanacağını, ana sanayilerin de bu gerçekleri gördüğünü ve tedarik zincirini Bursa’dan çıkaracağını söyledi.

BUSİAD'dan Çözüm Önerileri
Hüsamettin Çoban gerçekleri anlatmakla kalmayıp BUSİAD’ın çözüm önerileri de olduğunu da söyledi. 
Önerilerin ana başlıkları şöyle:
• Nilüfer Çayı Komisyonu Kurulması
• Kirlilik Kaynaklarının Envanterinin Çıkarılması
• Fiziksel Temizlik ve Restorasyon
• Nilüfer Çayı Su Kalitesinin İyileştirilmesi
• Ekolojik Rehabilitasyon
• Halk Katılımı ve Bilinçlendirme
• Düzenli İzleme ve Raporlama 
• Yerel Yönetimlere ve İşletmelere Destek

Porsuk Çayı Temizlendiyse Nilüfer Çayı da Temizlenir
Bu rapor dikkate alınır, geliştirilir ve uygulanırsa şu anda balçığa dönüşmüş olan Nilüfer Çayı da dağdan doğduğunda olduğu gibi tertemiz akmaya devam eder.
Eskişehir'in içinden geçen Porsuk Çayı
Sanayici ve iş insanlarından oluşan derneğin bu konuya dikkat çekmesi ve önce kendileri ile yüzleşmesi kayda değer bir çalışma. Aynı çalışmanın tarım sektöründe de yapılması lazım. Mesela toprağın dereye gitmesinin engellenmesi de kirlenmenin engellenmesi bakımından önemli. Kullanılan gübreler, zirai ilaçlar ona keza.

En Can Alıcı Örnek Hollanda
Topraklarının çoğunun denizden kazanılmış olması ve deniz seviyesinin altındaki topraklarının bentlerle korunmuş olması nedeniyle Hollanda çarpıcı bir örnek. 40 bin hektarlık havuz şeklindeki sahaların suyunun boşaltılması ile toprak kazanılmasına 1919 yılında başlanmış. Halen devam etmekte olan çalışmalarla bugüne kadar 165 bin hektar arazi elde edilmiş. Bu verimli arazinin yaklaşık %70'i ziraata ayrılmış. Böylece Hollanda dünyanın en büyük tarımsal ihracat ülkelerinden biri olmuş.

Su Şehrinden Susuz Şehre
Su şehri olarak bilinen Bursa hoyratça tüketilen kaynakları ile başlayan, iklim değişikliği ile devam eden bir süreç içerisine girdi. Artan nüfus, çıkan yangınlar, yangınlara taşınan sular, yağmayan yağmurlar, boşalan barajlar deyince geldik dayandık susuz bir kışa... Deve de değiliz ki bir oturuşta 150-200 litre su içip 6-7 ay su içmeden duralım. Beden olarak en fazla 10 gün susuz yaşayabiliriz. Temizlik ve hijyen konusu ise büyük sıkıntı. Kolera, tifo, dizanteri vb gibi hastalıklar anında kapıya dayanır...

Yağmursuz 120 Gün
Yağmayan yağmurlar ilk değil. Yağmurun 120 gün (dört ay) yağmadığı zamanlar olmuş. O zaman da su yine böyle aralıklarla verilmiş.
O günlerde dört yüz seneden beri akan Sandık Pınarı dahi kurumuş. Neyse ki yağan yağmurlarla susuzluk günleri sona ermiş. Tabii o günlerde nüfus az, sanayi az, kaynak çok, gelecek günler çok uzakta, tahmin ve tasarruf hiç yok...

Yağdır Mevla'm Su
Yağmur duasına çıkmasak da ellerimiz ve gözümüz havada, kulağımız hava durumunda. Mübarek yağacam diyor diyor yağamıyor. Neden böyle dolanıp dolanıp yağamıyor diye düşününce insanın aklına çeşit çeşit komplo teorisi gelmiyor değil. Anlatılan gerçeklerle yüzleşince de insan, mübarek nasıl yağsın diyor. 
Önce tedbir sonra emanet deriz hep. İşimizin sıfır noktasında Allah'a kalması kabul edilir bir akıl değil...
Basın toplantısının sonunda soru cevap kısmına geçilmişken ekrandaki görüntü hepimizin temennisiydi...

2017'den 2025'e SU
Bursa Rotary Kulübü'nün 'SU'ya dikkat çekmek adına düzenlediği "Dünya Su Günü Konseri" öncesinde Rtn. Prof.Dr. Ulviye Özer ve Rtn. Ersin Karaarslan tarafından hazırlanan "İklim Değişikliği ve Enerji-Su-Gıda-Eşya İlişkisi" ile "İklim Değişikliğini Durdurmak için Ben Ne Yapabilirim?" kitapçıkları ve Rtn. Ersin Karaarslan tarafından hazırlanan "SANAL SU" broşürü ile karşılanmıştık. 
Ersin Karaarslan konser öncesi kısa bir sunum yaparak bizlere 'H2O'nun oluşumunu ve yok oluşunu anlatmıştı kısaca. En büyük dikkati de 'SANAL SU'ya çekmişti.
Karaarslan tarafından hazırlanan broşürde "Sanal Su" için şöyle yazıyordu: "Ürünlerin üretimden kullanma ve tüketime sunuluncaya kadar geçirdiği evrelerde harcanan suların toplam miktarı".
Mesela: 1 kg ekmek için 1250 lt su, 1 kg pirinç için 3 bin 400 lt su, 1 çift ayakkabı için 8 bin lt su, bir otomobil için 400 bin litre su harcanıyormuş. 
Sanal Su tasarrufu önerileri için de alışveriş bilgisinden tazeliğini kaybetmiş ürünleri değerlendirmeye, psikolojik durumdan dost ziyaretine giderken tatlı yerine kitap götürmeye kadar pek çok öneri sıralanmış broşürde.
Malum klasik hareket "dişimizi fırçalarken suyu açık bırakmama"nın önemine de değinmeden geçilmemiş.
E ne demişler, "İşten artmaz, dişten artar!"...

O gün yazdığım yazıdan şöyle bir kesit paylaşmak isterim:
"Dünya Meteoroloji Örgütü’nün tahminlerine göre 2025 yılında dünya nüfusunun %66'sı su sıkıntısı çekecekmiş. 
(Soru 2017 yılından: %66'nın içinde miyiz? Cevap 2025 yılından: EVET!)
Asya kıtası dünya nüfusunun %60'ından fazlasına sahipmiş ve dünyadaki kullanılabilir suyun %36'lık bir kısmı Asya kıtasındaymış. 
Güney Amerika kıtası ise dünya nüfusunun %6'sına  sahipmiş ve dünyadaki kullanılabilir suyun %26'sı Güney Amerika'da imiş.
Sadece Amazon nehri tüm dünya üzerindeki kullanılabilir suyun %15'ini oluşturuyormuş. 
2012 yılında Environmental Research Letters dergisinde yayınlanan bir araştırmada, kuraklıktan kırılan Afrika'nın aslında dev bir su kaynağının üzerinde oturuyor olduğu yazılmış.  (Afrika kıtasındaki yer altı sularının miktarı 0.66 milyon kilometre küp, yani yüzey sularının 100 katından fazla imiş.)
Ülkemiz ise göller ve nehirlerinden oluşan tatlı su kaynaklarına sahip olmasına rağmen, sanıldığı gibi su zengini bir ülke değil. Aksine, gerekli önlemler alınmadığı takdirde yakın bir gelecekte su sorunları yaşamaya aday bir ülke konumunda. (Evet, %66'nın içindeyiz.)
Suyun tek başına var olmuş olması insanlar için yeterli değil. Bir de temiz olmalı. Yani su içilebilir olmalı.
İçilebilir temiz su kaynaklarının insan eliyle kirletildiğini ve bir yandan da müsrifçe tüketildiğini düşünecek olursak, kendi bindiğimiz dalı kendi elimizle kesiyoruz demektir. 
Bugünün enerji kaynaklarına ulaşma savaşları gelecekte yerini temiz su kaynakları ulaşma savaşlarına bırakacak besbelli. 
Çünkü öncelik hayatta kalmaktır. 
Çünkü su hayattır.
Çünkü hayatın anlamının su olduğu onu yitirince anlaşılır..."
Merak ettim;
Acaba o gün hazırlanan bu çalışmaya bakması gereken kimse baktı mı? 
Merak ediyorum;
Acaba BUSİAD'ın yaptığı bu çalışmaya bakması gerekenler bakacak mı?
18 Ekim 2025 / C.E.Y.

Kapak fotoğrafı, Pandemi günlerinde sokaklarında kimsenin olmadığı zamanlarda Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından çekilmiş fotoğraflardan biri...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder