23 Şubat 2012 Perşembe

Osmanlı İmparatorluğu, Sezon II

Dizilerin ya da sinema filmlerinin toplum hayatını şekillendirmede ne kadar etken olduklarının farkında mıyız acaba?
Bize sunulan her neyse onu doğru varsayıyoruz. Elimizdeki somut bilgilere dayanarak izlediklerimizin gerçeği yansıtmadığını bilsek dahi gördüklerimize inanmayı daha kolay bulup, doğru bilgi olarak bize dayatılanları tercih ediyoruz.
Ortaya çıkartılan bazı filmlerin damardan yavaş yavaş zerk edilen birer uyuşturucu ya da bir çeşit hipnoz olduğu kanısındayım.
****
Medyanın, özellikle de televizyonun ve sinemanın toplum üzerindeki gücü yadsınamaz.
Sinemanın gücü demişken;
II. Dünya Savaşı'nı anlatan filmleri hatırlarsınız. Bu yapımların neredeyse hepsi Amerikan sinemasına aittir. Almanya'da yaşanan Yahudi soykırımının enine boyuna anlatıldığı bu filmler sayesinde hepimiz o savaşın her detayını öğrenmişizdir.
Amerikan -belki de Yahudi- sinemasının gücü, Yahudiler'e uygulanan bu soykırımı bütün dünyaya an be an anlatmıştır.
Onlar haklıdır. Onlar mağdurdur. Onlar ezilmiştir...
Savaş sonrası sağ kalan Yahudilerin Filistin'e yerleşmelerini ve gittikçe yayılmalarını anlatabilecek Filistin yapımı filmler yapılamadığı sürece, orada yaşanan her ne varsa televizyon haberlerinde izlediğimiz kısacık haberler olarak kalacak.
Hâttâ belki ilerde öyle filmler yapılacak ki haklıyla haksız tamamen yer değiştirecek.
Herkes kendine göre haklı olduğundan, kendisini en iyi ifade eden taraf kazanan taraf olacak...
****
Kendi şanlı tarihimizi anlatan yapımları izlemeyi biz de çok severiz. Bu filmler yapılırken tabii ki tarihteki en güçlü olunan zamanları anlatan filmler yapılıyor.
İşte 1453, işte Muhteşem Yüzyıl, eskilere bakarsak, Karaoğlan, Battal Gazi, Malkoçoğlu...
Bu filmleri izleyip de tarihimizi o görüntülerden ibaret zanneden, hâttâ o zamanlardaki hayata gıpta ile bakan, hattâ ve hattâ o dönemlere tapan bir kesim var.

Hiçbirimiz tarihimizi inkâr edemeyiz.
Osmanlı İmparatorluğu dediğin; gelişmesiyle, yükselmesiyle, duraklamasıyla, gerilemesiyle ve çöküşüyle sona eren uzun ve büyük bir destan.
Bunu unutamayız, yok da sayamayız.
Lâkin, "Geçmişini bilmeyen geleceğini de doğru kuramaz" diyerek geçmişimizi sadece kahramanlıklarıyla değil de, bozgunlarıyla da öğrenmemiz gerekmez mi?
Ha bir de; taş yerinde ağırdır diyerek o zamanlarda yaşananları o zamanlarda bıraksak da bugünlere taşımaya kalkışmasak diyorum. Tarihten dersler çıkarsak, feyzler alsak, kahramanlıklarımıza hayran olsak ama hayranlığımızı da bu kadar abartmasak.
İnsanların o dönemlere bu kadar hayran olmalarının ve o dönemleri bu kadar geri getirmeye çalışmalarının sebebi nelerdir acaba diye düşünmüyor da değilim doğrusu.
Osmanlı'nın devlet düzenine mi, görgüsüne-bilgisine-kültürüne mi, adaletine ve gücüne mi, yoksa sadece Topkapı'daki Saray hayatına mıdır bu kadar büyük özlem?

Yeni yetme Osmanlı hayranları Osmanlı'yı sadece saraylardan ibaret görüyorlar kanımca. O sarayların dışında da yaşayan bir halkın olduğunu unutup, onlar nerededirler diye hiç düşünmüyorlar.
Osmanlı'yı geri getirme hevesine o kadar kapılmışlar ki, Osmanlı'yı geri getirdiklerinde kendilerini Topkapı Sarayı'nda padişah olarak hayal ediyorlar.
Peki ya "kullar" kim olacak?
Ya cariyeler?
Ya köleler?
Ya harem ağaları?
Bu düzende siz hangi rolü üstlenmeye adaysınız?
Bütün erkekler Kanunî ve bütün kadınlar da Hürrem olamayacağına göre diğer rollere de ihtiyaç olacaktır değil mi?
Hadi seçin bakalım şimdiden kendinize göre bir rol...
****
Yakın tarihimizi anlatan kitaplarda Kurtuluş Savaşı'ndan sonra sürgüne gönderilen hanedan mensuplarına yabancı ülkeler tarafından tekrar tahta oturma vaatleri verildiğinden, sürgündeki hanedan mensuplarının da buna ne kadar hevesli olduklarından ve buna ulaşmak için verilen entrika dolu mücadelelerden bahsedilir.
Söz dinleyen, söylenen sözden çıkmayan, itaatkâr ve uysal bir padişahın varlığı pek çok ülke için son derece ideal iken, tekerlerine çomak sokan, üstelik de diş geçiremedikleri Mustafa Kemal'den ve onun yarattığı Cumhuriyet'ten nefret edilmesi son derece doğal bir gelişme tabii ki.
Atatürk'ün, her şeyin yolunda gittiği güllük gülistan bir Osmanlı'yı yıkıp da yerine Cumhuriyet'i zorla dayatmış gibi sunulması da cabası.
Tarihinden bihaber halkın buna inanması da, tuzu biberi...
Ki o beğenilmeyen cumhuriyet sayesindedir "kul"ların birer birey olabilmesi...
Şimdi neyedir bu kadar büyük özlem, yeniden kulluğa dönüşe mi?
Yoksa Ortadoğu'ya ve Balkanlar'a, ve dahi Kuzey Afrika'ya sahip olmaya ve o topraklara eskisi gibi hakim olup hüküm sürmeye mi?
****
Okumaya ve araştırmaya biraz meraklı olsak da, arkamıza dönüp şöyle iyice bir baksak diyorum.
Nereden geldik, nereye gidiyoruz iyice bir öğrensek.
Filmlerde anlatılanları bilgi hanemize yazsak. Bilmediklerimizi öğrensek ve öğrendiklerimizi gördüklerimizle harmanlasak.
Sonra da hepsini yüreğimize yükleyip gücümüzü yüreğimizden alsak, bugünümüzü lâyıkıyla yaşasak...
****
"Sultan Süleyman'a kalmadı dünya, hiçbir kitap yazmaz" denir ya hani,
Bu lâfı da hiç unutmasak...

Dizi dizi diziler / 7 Ocak 2011
Şimdi reklamlar / 24 Mayıs 2011
Zam-bak Zum-bak! / 24 Ocak 2020

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder